yalnızlık denildiğinde tek olmak,bir başına olmak gelir insanın aklına. acaba gerçekten tek başına olmak yalnızlık mıdır?
insanlar günümüzde, ki günümüz iletişim çağı olmasına rağmen tam olarak anlaşabileceği ve kendi içindekileri tüm samimiyetiyle anlatabileceği birilerini bulmakta zorlanmaktadır. evet sevgiliniz olabilir ya da çok samimi dostlarınız, peki kaç tanesinin sizi tam olarak anladığını düşünüyorsunuz, çıktığınız kaç kişi sizin yalnızlığınızı giderebildi. gerçekten onu bulabildiyseniz zaten hala çıkıyor olmalısınız.
bir ortamda otururken kendinizi konuşuyor,gülüyor hatta ağlıyor bulabilirsiniz, bunları hepimiz yaşıyoruz. bu durumlar da bile bir çoğumuz kendini yalnız hisseder, kaçmak ister, tek başına kalmak ister ama nasıl bir yaman çelişki ise tek başınayken de kalabalığa karışma isteği duyar. bu da tam olarak yalnızlığınızın çaresizliğidir. bu çaresizliğinizden sizi ne çıkar ilişkileri ne de yüzeysel dostluklar kurtarabilir. kimi zaman yalnızlık çektiğinizi bile düşünmeyebilirsiniz ama bir şeylerin eksikliğini hissedersiniz veya bazı şeylerin yolunda gitmediğini düşünürsünüz. işte bu iç sıkan, kafa ağrıtan durum kalabalık bir ortamda kendinizi kahkahaya kaptırmışken de kendini gösterebilir.
aslında bu tür düşünceler bazı kişilere psikolojik sorun gibi gelse de, insanlığın bulunduğu durumdur. hayatı oluruna bırakmayıp, bir şeyler sorgulandığında hep karşılaşılan bir sorun olacaktır. ben insanların beynen de kalben de yarım olduklarını düşünürüm hep. kendilerini tamamlayacak insanı ararlar, bulabilirler mi emin değilim. çoğu zaman otuzuna kadar dayanılır sonra evlenilir. yalnızlıktan kurtulamaz insan, o sıkıntı hep takip eder onu ama hayatı olduğu gibi yaşayıp sorgulayamadığından çokta gün yüzüne çıkmaz.
kalabalıkta yalnız olmaktan bahsedecektim; bahsedebildim mi? emin değilim.* ama siz istediğiniz kadar kalabalığa girin isterseniz istiklal'de yatın kalkın; içinizden geçenleri, akşam yatarken düşlediklerinizi, kalbinizdekileri anlatacak kişiyi bulamadıktan sonra yalnızsınız. gerçi daha kendimize söyleyemediğimiz, yüzleşemediğimiz düşüncelerimiz varken başkasına nasıl anlatacaz, işte orası tam bir muallak.*
insanların farklı zevkleri olabileceğini, herkesin ' evet ' dediğine ' evet ' demeyebileceğini ' unutanlar ve ' sen elmayı seviyorsun diye elma da seni sevmeli mi? ' cümlesine duyulan tiksinti yüzünden yalnızlığı tercih etmek.
bir de şu var, belki ilginizi çeker;
--spoiler--
' kalabalığın içinde, kadife bir yastığın üstünde oturmaktansa, tek başıma bir balkabağının üstünde oturmayı tercih ederim. '
--spoiler--
yalnızlık türünün en kötüsü belkide. onca konuşan, gülen,tartışan insanın arasında siz tek başınıza kendi dünyanızda yaşıyorsunuzdur. dışardan gelen sesler sadece birer uğultudur. istediğiniz tek şey ordan uzaklaşmaktır ama mecburiyetler sizi engeller. bir teoriye göre aslında herkes içinde yalnızdır...
''o kadar kalabalık ki bu yalnızlığımız; ne yana dönsek yine kendimize çarpıyoruz.''
koskoca tramvayda tek boş kalan koltuğun, hemen yanındaki koltuğun olduğunu farketmek gibidir. Kimi zaman huzurludur kimi zamansa ezikliğin ta kendisidir.
yalnızların oluşturduğu bir kalabalıkta bile kendini yalnız hissetmektir. çünkü üstadın da dediği gibi; yalnızlık paylaşılmaz, paylaşılırsa yalnızlık olmaz!