bu tabir en çok bende sirayet ediyor. herkes birbirine selam veriyor ne bileyim birbiriyle tokalaşıyor ben hep armut gibi onları seyrediyorum. neden öyle oluyor anlamadım. oysa sosyal insanım neşeliyim. benimle de konuşun lan. küstüm be
mevzu; o iğrenç kalabalıklara dahil olmak değildir aslında. yalnız olmak da değildir. yalnızlığın güzel tarafını yaşayamamaktır. ne kadar kalabalıkları görmemeye çalışsanız da acı tarafının yüzünüze vurumudur. mesela; bir sahil kenarında yalnız kalsanız , yalnızlığın ferahlığını bulabilirsiniz. kalabalıklar içinde yalnızlık öyle değil ama. sanki yüzünüz bir canlı yayın kamerası gibi gelir o an , insanlara bakarken kalabalıkta , gülen sesler , bağıran insanlar , trafik kornaları vs vs kulaklarınızda vızır vızır gelir. nasıl diyeyim; siz sanki bir yere dalmışsınız da o sesler yankılanıyor gibi işte. anladınız siz.
istanbul gibi yerde yaşadığım durum o kadar insan var gel bir çay içelim iki muhabbet edelim diyen arkadaşım yok geçte olsa anladım arkadaş sadece rehberdeki isim ve numaradan ibaretmiş. yalnızlık denize girmek gibi önce bir ürperme titreme geliyor girincede alışıp çıkası gelmiyor.
kendimi bildim bileli yaşadığım durum. yirmi yıllık kısacık hayatımda, bir tane bile insan olmadı çevremde, benimle aynı pencereden hayata bakan. kelimeler birikti yüreğimde, yoruldum. ruhum sıkıştı. ama alıştım, zor olsa da.
aslında hep ve sadece olandır. insanların birazı yalnız olduğunun farkındadır çoğu kendini kandırmaya devam eder. bilenler bir süre yalnızlıklarını paylaşır, bilmeyenler biz olduk sanır. birlikteliktelerin her türlüsünde bu dünyada harcanır tek şey olan zaman doldurulur gerçek anlamda. geriye kalan her şey tüketilir zamana biçilen, somut ve soyut kandırmacalardan başka bir şey değildir.
en başta bize nasıl olmamız gerektiğinin dayatıldığına dair kültürlerin kendisinin pazarlandığı günümüzde satın aldığımızı düşündüğümüz her şey karşısında harcadığımız yegane şey zamandır. zaman çarkına sıkıştırılan her şeyin maalesef yine gerçek ederi belirlenmiş zamanın ta kendisidir. yani adeta insanı kullanma kılavuzu üslubunda yazılan insan ilişkilerine dair her biri ayrı bir antidepresanın semptomunu oluşturan, komplikasyon belirtileri baş gösteren aşklar veya miadı dolmuş ilişkilere dair yazıların yön verdiği muhteşem kalabalıklarımız bitmeye, eninde sonunda yalnız kalmaya mahkum kalacağımız harcanan patolojik zamanların ta kendisidir efendim.
milenyum edebiyatı.
Arkadaşlar nedir bu sizde ki ölü toprağı? insan her hali hazırda yalnızdır zaten,bazen az bazen çok.
Sanki kendinizi sürekli arkadaş,sevgili,ortam edinmek zorunda gibi hissediyorsunuz.
Kalabalıklar içinde yalnızsan kalabalıklara girme birader hem kafan daha rahat yalnız olursun.
Basit düşünün,basit yaşayın yoksa boğuluyor insan arkadaşlar öyle zorlama marjinalliklere gerek yok.
Biraz kendi başınıza eğlenmeyi,gülmeyi ,alay etmeyi bilin.
Tamam her insan istiyor sevmek,sevilmek,anlatmak ama lütfen bırakın bu ölü toprağını insan kendi başına kendini daha çok geliştiriyor.
en kötüsü de ne biliyor musun aziz dostum kalabalıklar içinde yalnız kalmak... bunu bu şekilde salt dile getirmek, söyleyen kişiye egoist ve yahut tribe giren ergen yaftası yapıştırılması tehlikesi ile karşı karşıya kalmak işten bile olmaması kuvvetle ihtimal olsa da, bu platformda söylemeye hiç de çekinmiyorum.
evet yalnızım lan! ve yalnızlığımı beni anlayamayan, belki de beni anlamayan(!) bir yığın cesedin içerisinde yaşıyorum. onlar benim anlam veremediğim şeylerle eğlenebilip,mutlu olabiliyorken ya da tam tersine bir soruna sahip olup ve o sorun hakkında dertlenirken, benim bunlara kayıtsız kalmam sanırım beni bir boy daha da yalnızlık bataklığının dibine batırıyor. bataklığa batarken de bir kurtuluş eli, bir ışık ya da bir dostun kurtarıcı kanatlarını bulamamak sesimi soluğumu kesiyor, beni nefessiz bırakıyor ve sonuç olarak bohem bir hayatın içine tekmelenip atılıyorsunuz.
peki ben mi hatalıyım bu konuda.çok mu sert? çok mu anlayışsızım ya da insanlar çok mu mükemmel? çok mu mutlu?
aslında yalnızlık güzeldir. ama sınırını bilmek gerekiyor. yalnızlık bir iyileşme süreci olmalı insan için ama çağımızın insanında durum farklı. bu zamandaki yalnızlık eski yalnızlıklar gibi değil. insanlar gibi duygular da evrim geçirdi, değişti, yozlaştı, durdurulamaz bir hale geldi. şimdi yalnızsan hastasın, ve yalnızlığın bitmedikçe hastalığın ağırlaşıyor. kalabalıklar içinde yalnız hissetmekse bir zamanlar şairlerin ilham kaynağıyken şimdi çağın nevrotik kişiliklerini yaratıyor.
bir zamanlar iyileştirirdi, yaraları sarardı yalnızlık. şimdi yaraları deşiyor...
günümüz ergeninin çokça sahiplendiği ve yaşadığını iddia ettiği durum. kalabalıklar içinde yalnızlığın hakkını verin genşler. 4-5 ay boyunca tek kelime etmeden, biri size gülümsediğizde gözleriniz dolmadan gelmeyin buraya, sikerim. çok sinirlendim .