şimdi aslında kahverengi diye bir renkte yok. aslında renkte yok mantıken dalga boyları var.
yani beyaza niye beyaz dedik gibi bir soru bu.
onuda geçtim renk dediğimiz kavramda gelen ışıkla ilgili.
beyaz duvara, bir gün ışığında bak, birde sarı ampul altında bak.
türkçe için geçerli olan bir paradoks tur. ona bakarsanız başka biri brown demiş diğeri braun demiş öteki marron* demiş yani olaya nereden baktığınızla alakalı. tam karşılığı olamayan şeyler için diğer maddelerin renklerinden yola çıkılarak türetilmiş olabilir. mesela ingilizcede de orange portakal demek ama aynı zamanda turuncu anlamına gelmekte.
insanoğlu zaman içerisinde kahveyi bulduktan sonra kahvenin rengine benzer renkleri 'kahverengi' diye tanımlamıştır.yani esasen kahvenin rengi ve kahveye benzer diğer renkler isimsizdir.kahve genel olarak bir isim vermiştir. ben böyle düşündüm gençler.
ek: küçükken kafa patlatmıştım bende.
kahve olmamışken yeşildir, olgunluğa ulaşınca açık kırmızı renge ulaşır. Kahve, kırmızı kahve bitkisinin içindeki sert, yeşil, parlak ve çifter adet bulunan kahve çekirdeklerinden üretilmektedir. senin bahsettiğin kahve rengi kavrulmuş kahvenin rengidir. uyu sen uyu tatlım yarın dershaneye felan gideceksin.
felsefiyle alakası vardır diye düşündüğüm bir konu, soru benzeri birşeydir. bununla birlikte daha farklı bakacak olursak herkesin gördüğü renk aynı mıdır? misal benim gördüğüm sarı tonu ile başkasının gördüğü sarı rengi aynı mıdır? aynı tonda mı görmekteyiz. veyahut bunu tartışacak olursak sarı rengine inanıyorsak ve o renge sarı diyorsak ve onun sarı olduğuna inanıyorsak diğer renklere de öyle inanmak zorundayız gibime geliyor. misal kahve bir içecektir sulandırılırsa ve onun rengini adı ile özleştirip kahve rengi demişizdir. o yüzden o hem toz bir yiyecek hemde alakalı olarak renktir. yani fazla derinlemesine dalarsak...amann anuna koim yaa, bana mı düştü kardeşim. neyse ney. şu kadar da yazdık mına koyum..