osmanlı zamanında eve misafir geldiğinde kahveyle birlikte su getirilirmiş. misafir toksa kahveyi alırmış. açsa suyu. tabii ozaman hemen sofra kurulurmuş. böylece çok ince bir nezaketle anlaşılırmış..
bilinenin aksine kahvenin yanında getirilen su, sonrasında telve tadını geçirmek için değil, içmeden önce ağzı temizlemek ve kahvenin tadını daha iyi alabilmek içindir.
Osmanlı'da kahveye atılan zehir renginden dolayı belli olmazmış zehrin en iyi kaybolduğu yiyecek/içecek maddesi kahveymiş. zehir suda çözünerek kendini belli eder. padişah kahveyi içmeden önce bir miktar kahveyi suya dökermiş bu şekilde anlarmış. o zamanlardan gelen bir adettir.
osmanlı zamanında kahve günlük hayatta o kadar önemli yer tutarmış ki insanlar uyanır uyanmaz kahve içmek isterlermiş. tabi aç karna içmek de biraz sabah sabah mideye sıkıntı verebilir diye ecdad, kahveden önce bir şeyler yerlermiş, böylece kahve mideye oturmasın. bu yenilen şeye de kahve altı yani bugünkü bildiğimiz adıyla kahvaltı denilirmiş. kahvaltının hemen ardına da güzel bir kahve içilirmiş (yemek sonrası sigara gibi yani. tabi kahvaltı yapıldığından ağızda bir miktar önceki yemeği ait tatlar, kırıntılar kaldığından bunu da suyla giderirlermiş. onun için kahve, suyla ikram edilir ve su, kahveden önce içilir.
kahvenin yanında gelen su ağızdaki diğer tatları temizlemek için önce içilir. kahveden sonra su içilmez bunu yapana da kız verilmez dikkatli olunması gereken durumdur.
zira kız bu kahveyi rezil etti beni de rezil eder diye düşünebilir.