evet var bu hizmet. sen hiç kaaveye gittin mi güzel abim? gitmemişsin demektir eğer tost yapmayan bir kaavehaneye gittiysen. köy kaavelerini ayrı. tutuyorum asıl muhabbet köy kaavelerindedir aslında. o başka bi entry konusu. kaaveleri iyicene etüt etmeden türkiye toplumunu anlayamazsın demiş şerif mardin. yok olm öyle bi şey! sağda solda, ortamlarda söylersin, göt ediveri biri. şu an tamamen bana aidolan makatımdan uydurdum bunu. ama bir gerçk var ki kaaveciler aynı zamanda tost yapan insanlar.
kaaveyi hatırlatmak lazım tabi bilmeyenler için. özellikle bayanlar bilmiyor buraları. haklarında da hayırlısı bu zaten. kaaveler boş gezen erkeklerin, işsiz güçsüz takmıının ve emeklilerin pineklediği yerler. ama dikkatimi bi şey çekti kaavelerde bile atatürk portresi var. ne kadar saçma lan! nerede labaratuvarlarda sabahlayın diyen atam nerede kaave müdavimleri... resmi ideoloji işte, gözü çıksın. ilk ukalaya bedava sakso çekilecektir. "aslında kaave diye bi şey yok kıraathane var o da okuma yeri demek" falan minvalli bilgilendirme yapan arkadaş beni bulsun. kaavede sakso çekicem kendisine. ama tuh! bak görüyo musun, kaave okuma yeri... olmaz yani. bu iş yaş. lan davar! bulma beni artık.
tostçu şeref... benim görüp görebileceğim en joker kişilik hayatımda. hem tostçu hem kıraathane işletmecisi. jokerliği de bu iki işlevi aynı anda götürebilmesinden kaynaklanıyor zaten. benim için bir kahraman bu adam. ne bileyim orta sahanın yükünü tek başına çeken hammal ön libero. aynı zamanda iyi de oyun kuruyor geriden. bir nevi marco, bir nevi consın, bir nevi batista yani. daha ne istersin? kaavelerde tostçuluk ekolü ilk onunla yayıldı benim gördüğüm kadarıyla. daha önceleri yoktu böyle güzel şeyler. meşrubat vardı, gazoz vardı, acı-bayat çay vardı... kahve bile yoktu lan tosta varana.
şeref son derece kalender bi tip. yanında çalışan elemanlarına karşı çok sert olması belki de en büyük zaafı. o kadar kusur fatih hocada(imparator) da var. olur o kadar. yalnız bu adamın onca işin gücün, sigara dumanının arasında nasıl soğukkanlılığını koruyabildiğine şaşmıyor değilim bazan. ben iki yarımn söylüyorum, benim ardımdan bacak kadar velet gelip 20 tane söylüyor. şeref de en ufak bir tedirginlik yok. hiçbir şey olmamış gibi yuvarlak, estetik hareketlerle tost yapmaya devam ediyor. inanılmaz boyutlara varan bir halka hizmet anlayışıyla yetiştirmiş kendini. o harsla yoğrulmış. çük kadar velet 20 tost istiyor öğlenin yanarında. belli berberin çırağı, tükkandan ustası yollamış. öğlen arası zıkkımlanacaklar. kim yapar lan 20 yarımı bu sıcakta? ben olsam çakarım iki tane ağzına çocuğun. ama halka hizmet faktörü, kar marjı devreye giriyor burada.
tost diyerek saygısızlık ettiğimizse devasa boyutlarda bi kayıntı hocular. öksüz doyuran dediklerinden. içine koyduğu sucuklar her ne kadar eşşek mamülü de olsa tatmin edici derecede lezzetli ve bol. tostçu şeref'iN sırrı asla ketçap denen o kapitalist düzen sembolü hedeyi kullanmamak... onun yerine yengeye yaptıttırdığı salçayı kullanıyor. hijyen gibi takıntılarınız yoksa ideal bir öğle yemeği oluyor ortaya çıkan eser. şeref çalışanlarına karşı çok sert. tostun yanında kola isterseniz hemen "ggüüüüroolll" diye bir nara atıyor. gürol da hemen bi kolaturka kapıp geliyor. neden kolaturka? çünkü kaave müdavimlerini yazın sıcaktan, baharın yağmurdan koruyan brandanın sponsoru kolaturka. üstünde de koskocaman meşhur tostçu şeref yazıyor. neyi meşhur ancugağız!!!
neyse lan tost bitti, entry de birtsin artık. dalmışım gene hayvansal boyutlara ulaşmış amk...