birinin aklımda bir pozu kaldı böyle. tasvir edecek olursam: masada karşılıklı oturuyorduk. elleri klasik olarak hırkasının uzun kollarıyla yarıya kadar örtülmüştü. ince uzun parmaklarıyla tuttuğu oldukça büyük bir kupadan kahvesini içiyor, bir yandan benimle konuşuyordu. kahve tonları sarıya yakın saçlarını bağlamamıştı. eskiden çilli olan yüzünde sadece biraz daha şirinlik katabilecek kadar çil kalmıştı. olanca doğallığı ile karşımda oturuyordu. hastaydı ya da kırgın gibiydi biraz ama gayet güzel gülümsemesini mümkün mertebe yüzünden eksik etmiyordu. bence o haliyle dünyanın en ........... kadınıydı.(biliyorum fesada bağlayacaklar var ama o noktalara olumlu yönden her kelime veya güzelliğin o mertebesini anlatabilecek kelime dağarcığımda olmayan kelime gelecek.
edit: yeni kitabımın girişi böyle.
bunların ablaları akdeniz'de 70'lik arjantini çekiştirdikleri hırkaları vasıtasıyla çift el tutar, reamonn dinlerlerdi. geldiğimiz nokta üzücü. ülke muhafazakarlaşıyor a dostlar.
bugün bir radyoda vardı bununla ilgili bir konu; 'evin balkonunda veya iş yerinin balkonunda kahvesini içen kız karizma mı yapıyordur ve de karizmam mıdır?'.