genel olarak anne teyze ananne hala gibi kişilerde görülen bu ihtiyaç, huzuru ve rahatlığı simgeler. 'oooh, kocaları gönderdik (işe veya öte dünyaya), yapacak işimiz de yok. şööyle oturup muhabbetin dibine dalağına vuralım' düşüncesiyle başlayıp, türk kahvesiyle devam etme ihtiyacı...
kahvaltıdan sonra bi ağırlık çöküverir bana da. masadan hiç kalkmadan bol çayla birlikte öğle yemeğine bağlamak isterim mevzuyu. aslında biraz da eskiye, misafirlerin geldiği, kalabalık kahvaltıların edildiği huzurlu çocukluk günlerine. tamam, sunay akın modundan çıkıyorum hemen.
seneler var ki, götüm hep sıkışık yaşıyorum sunay abi. hep bi yerlere geç kalmama gayretindeyim. yani hep, yataktan kalkışla evden çıkış arasında maksimum 30 dakika oluyor. bu 30 dakikada kahvaltı mı edersin, duş mu alırsın (hayır, her gece sevişen bi insan değilim), kendi içinde ne giyeceğini mi tartşırsın, traş mı olursun, sıçar mısın (öbür saydıklarımı tek başına ezebilir bu madde)... bu sıkışıklıkta kahvaltı da 4 zeytin, bi çatal alımlığı peynir ve yarım bardak çaydan müteşekkil olabiliyor ancak. işte bu yüzdendir, kahvaltı sonrası masada oturup, üzerinde çalışsa bir sokak çocuğunun rahatlıkla doyabileceği zeytin çekirdeklerine bakarak (dişlerim ayrık olduğundan, zeytinin yarısı çekirdeğin üzerinde kalıyor) muhabbet etme ihtiyacı.
evden çıkarken annemin hala masada oturuyor olması kıskandırıyor beni güzin abla. dolmuşta tanımadığım adamın taşakları gotümde, nefesi ensemde (hehe, ahmet yıldız ölmedi gibi oldu. ölmedi gibi oldu da garip oldu bu arada.) bi yerlere yetişmeye çalışırken, evde kalanların kahvaltı masasındaki huzuru öldürüyor beni!
gavur milleti bilmez bunu bak. evet, ömründe edirne'nin öte yanına geçmeyi başaramamış biri olarak gayet tehlikeli ve ayağı yere basmayan yavşak bir genelleme yaptığımın farkındayım. ama herifler döküveriyor mısır gevreğinin üstüne sütü, hatur hutur götürüyor iki dakkada. e nerde bunun eskilerden konuşmalı, evlenmiycen mi sen daha diye takılmalı, filancanın kızının oğlu olmuşlu, bi çay daha doldurmalı, melemenli güzelliği helmut kardeşim? babanın masaya yan oturup demli çay içişini hatırlamazsa bi insan evladı, babasını kaybetmeye yaklaştığında; ne anladım ben o kahvaltıdan?
demem o ki fırıncı abi, her sabah gelip senden şu yağlı poğaçayı alıp karnımı doyurma çabam hızla uzaklaştırıyor beni yaşama isteğinden.
eger kahvaltı sonrası yapılacak bir yıgın iş varsa onlardan kurtulmak, kaçmak için yapılacak bir oturma eylemi devamlılıgı olması muhtemeldir.özellikle ögrenciyseniz ders çalışmanız gerekiyorsa bu muhabbetin uzaması kaçınılmazdır psikolojik bir eylemdir çünkü.ders çalışmaktan kurtulacagınızı sanırsınız ama nafile...