beş para etmez popüler kültürün popi yazarı. bir ton kitabı var 2 tanesini okudum 5-6 tanesini de arkadaşlarım öve öve bitiremedi. hepsinin genel olay örgüsü. aynı hikayenin farklı kelimelerle anlatımından ibaret. kendini tekrar eden adamın yazarım diye ortalıkta gezinmesi benim için ve türk edebiyatı tarihi açısından üzücü bir olay.
geçtiğimiz yıllarda edebiyat okuyan bir arkadaşım vardı. benimle aynı fikirde olan bir hocası olacak ki, şöyle bahsetti;
"Kahraman tazeoğlu kitaplarını popüler kültürün basit eserleri olarak ifade edip, üzerinde eleştiri yapmışlar. ve büyük çoğunluk benim bahsettiğim şeyler üzerinde yoğunlaşmış yani kendini tekrar eden yaratıcılıktan yoksun sadece satışa odaklı bir şeyler yazayım nasılsa kitlem var ne yazsam okurlar kafasıyla yazılan basit kitaplar."
Ömrümün saçma sapan kitaplar okuyabilecek bir dönemindeyim şu ara. Önüme ne gelse okuyorum. Bi arkadaşın kütüphanesinde bu şahsın kitabı vardı. Bilmem kaçıncı baskısı. Dedim okuyayıp sosyolojik bir tahlil kasayım.
Vay amk. Bu memlekette yazar olmak bu kadar kolay mı lan? Bu nasıl basit (bakın yalın demiyorum) bir dil, ya nasıl saçma salak bi kurgu? Kim okuyo bu kitapları? Reşat nurilerden, sabahattin alilerden, peyami safalardan ben utandım. Nalet gitsin.
Çoğunluğun seçimlerinden, demokrasiye olan inancımı bir kez daha kaybettim.
kendi sesinden dinlenildiğinde daha da bir acıtan şiirler yazan şairdir.
Binmediğim hiç bir otobüs,
Beklemediğim hiç bir durak kalmadı bu şehirde.
Gittikçe azalıyor hayat,
Neyi erken yaşadıysam,
Hep ona geç kalıyorum.
Sana göçüyorum her sonbahar,
Yolların çıkmıyor aşkıma.
Unuttuğun yağmurların adı saklımda.
Seni içimden terk ediyorum...
Susmaktan yoruldum,
Kuşlar ve şarkılar bu şehri terk edeli beri.
Efkar demliyorum gözlerimde.
yaşlarımı, yanağıma varmadan öldürüyorum.
Tam sancağımdan yaralıyorum kendimi,
Alnını yüreğime dayadığın güne bakıp,
Seni içimden terkediyorum...
Ne unutacak kadar nefret ettin,
Ne hatırlayacak kadar sevdin.
Yıkık bir duvar kadar bile pişman değilsin biliyorum,
Beni hep bulmamak için aradın.
Yanılgımdın.
Yandığımdın.
Yangındın...
Sensizliğe yenilmek,
Sana yenilmekten zor olsada,
Ardımda bir sürü "belki"ler bırakarak,
Seni içimden terk ediyorum...
Şimdi;
içimde öldürecek bir anı bile bulamayan,
iki yarım kaldık,
Tamamlayamadık bizi.
Elinden tutamadık yanlızlığımın.
Saçlarımıda uzaklarına gömdün...
içimin mavisi senin okyanusundandı,
Al! geri veriyorum.
Kilitleri hep yanlış kapılara vurdun.
Devrilmiş vagonlara dönerken gözlerim,
Sana bensizliği terkediyorum.
"Yârime uzanmayan bütün dallarım kırılsın" demiştin,
Aşk içinde doğmuşsa nereye kaçabilirdi?
Ne tuaf değil mi?
içimi acıtanda sendin,
Acımı dindirecek olanda.
"Ya öldür beni"dedim,
Ya da git benden.
içi bulanık bir sevdanın ucunda,
Seni kaybettim.
Aldırmadın aldırmalarıma,
Bir gecede yakıp yârini,
Şafaklara sattın ihanetini.
Küllerime basanlar bile utandı yaptığından.
işte soluk bir ömrün son nefesi.
Akıllı kadınlar neden yalnızdır? Cevabı uzun... ama erkek egemen toplumlarda çok normal. Adeta bir kural.
Televizyonla beslenen, medyatik refleksli toplumumuzun bazı erkekleri, gücün ve iktidarın karşı cinse geçmesi halinde çıldırıyor. Bir aşağılık kompleksi durumu yani... cennet anaların ayakları altında deyip, kadın döven zavallıların düştüğü acz.
Erkek hep zeki kadından hoşlanır ama zamanla bu zeka yarışında yenilince kızar, küser ve ağlar. Tıpkı yenilgiyi hazmedemeyen bir çocuk gibi. Zeki kadınlar erkeklerin çocuk alt beyinlerinin gelişmediğini bilirler. (gelişmez çünkü doğurganlık yoktur) Şirket sahibi, yönetici hatta başbakan bile olsalar... aslında, onların hiç büyümeyen bir çocuk olduklarını unutmazlar ve akılları sayesinde her zaman onların istediğini yapıyormuş gibi davranıp, kendi yasalarını uygularlar. Zavallı erkek, iktidarın hep kendisinde olduğunu sanır.
Akıllı kadınları yanlarında taşımaktan hoşlanan erkekler, zamanla onlardan kaçmanın yollarını ararlar. Çünkü kadın zekasıyla üstünlüğü ele geçirmiştir. Erkekse kendini eksik ve iktidarsız hisseder. Hem akıllı kadından hoşlanır, hem de akıllı kadından korkar ve kaçar. Yaşadıkları ilişki boyunca yanındaki sevgililerinin zekasıyla övünürken, o zeka kendilerine karşı kullanıldığında öfkeden çılgına dönerler ve hatta kaba kuvvete başvururlar. Bu yüzden akıllı kadınlar hep yalnızdır.
Erkeği onu kandırdığını sanırken, o çoktan ilk kaçamağı yakalamıştır. Telaş yoktur. Çünkü derinlere sessiz inilmelidir ki korkup kaçan olmasın. Bunu düzgün sevdikleri için yaparlar. Amaçları rezil etmek değil, kendisine yapılan haksızlığı tam ve doğru olarak bilme hakkını elde etmektir. Yarım yamalak nefretleri sevmez akıllı kadınlar. Öfkesine değecek düşmanlar lazımdır onlara...
Akıllı kadınlar her şeyini verir ve her şeyini alır. Acıları boylarını aşsa da gıkları çıkmaz. Dillerinde pişmanlık cümleleri dolaşmaz. Kendine olan saygılarını ve ayaklar altına almadıkları gururlarına sahip çıkarlar. Kan kusarlar ama kızılcık şerbeti içtiklerini söylerler.
Akıllı kadınlar erkeklerini başkalarına ezdirmezler. Kendileri ezerler. Bunu gururlarını incitmeden yapmaya çalışırlar ama sonunda hep haksız olan onlar olur. Onlar önce susar, sonra sorgular, ondan sonra da cevap verirler. Sustuklarında dillerini dikenli tellere dolar, konuşunca önce kendileri kanarlar...
Akıllı kadınların konuşacak çok şeyleri olduğu için suskunlukları da büyük olur. Akıllı kadınlar kendini ezdirmez. Akıllı kadınlar salağı oynayamaz. Akıllı kadınlar kendilerine haksızlık etmez. Akıllı kadınlar "mış" gibi yapmaz. Akıllı kadınlar aşıkken de akıllıdır. Bu yüzden hep yalnız kalırlar.
--spoiler--