keskin bıçak aşkının kestiği damarımdan fışkıran ayrılığı intihar ediyorum
kırık şakaklarıma yapıştırdığın teselliyi dudağımda uçuklattım
gidiyorsun yağmurun kızı çekmişsin pimini ayrılığa
gözlerinden ağrılar sızıyor çığlığını yüklerken gemilere
geldiğin her yere yabancısın içinde taşıyorsun katilini
tokada doydu yüzünün sol yarısı
kalın bir kalem altını çiziyor şimdi
kanat sürçüyorsun bir gidişe
ardında gurbetleşen kavuşmalarımız
yakıştırıyor her intiharı bana
benden çok sağanaksın
parmaklarımın ucusun
yaktım ve içtim
dön ve gül
gül ki
gözlerim
çiçeklensin
yalanlarla
saklıyorum
sevdamı
ne olur yanlış anla beni
"...O gece yüreğimden sağ çıksaydın eğer
Ölen ben olurdum
O gece
Hayatın lekesiz bir anında
Seni intihar ettim
Şimdi katil benim
Artık güncemde bir boşluksun
Yavaş yavaş taze anıların altına gömülüyorsun
Ve sana ait sandığım her şeyin
Aslında benim olduğunu öğreniyorum
Hiçbir duygunun tek ilhamı değilsin
Kendimi keşfettikçe
Seni kaybediyorum..."
Yavaşça ayağa kalktı. Gidiyordu işte. Ardı yapacaktı beni. Sildim göz yaşımı kalktım ayağa. Her soruyu anlama çeviren gözleriyle sustu. Bana acıyarak bakıyordu. Noktası çalınmış cümle sonum gibi durdu öylece. "sana birbirinden güzel yalnızlıklar biriktirdim" der gibiydi. Dudakları kıpırdadı, inler gibi, "çok çocuk kaldın aşka, kendi gölgesine basmaktan korkan..." diyebildi sadece.
işte gidiyordu. Bir daha hiç dönmeyecekti. Bir daha hiç olmayacaktı. Sadece bir "gitme" çıkabildi dudaklarımdan. Yüzüme baktı ve "artık sözlerin merheme yara olmaya başlamışsa, içimdeki seni sus, içindeki beni duy." dedi ve sırtındaki ceketimi bankın üzerine bırakarak yürümeye başladı. Son sözleri bunlar olmamalıydı! Arkasından "beni hiç almadığın hayatından böyle ucuz kovamazsın!" diye bağırdım. Geriye döndü ve "davet edilmediğin yerden kovulmazsın" dedi.
şiirlerinin her bir cümlesi götürür gözyaşı ve ızdırabı.deler geçer yazılanlar.programı dinlenilesidir.bir araz okuyusu vardır ki işler acısı her bir hücrenize.araz kitabıni okuduktan sonra daha bi yakar ruhunuzu.
Şiirlerinde her insanın kendinden bir şeyler bulabileceği yürekte bir şairdir.
Bir insana verilen değer ancak bu kadar güzel anlatılır:
''Sen çok şeyken bir şeyde, ben bir tek senim herkeste. Evet bende o kadar çoksun ki ; o yüzden çok şeysin bir şeyde; yani bende. '' ( Kahraman Tazeoğlu/Başka kitabından bir kesit )
işin kolayına kaçmadım
Uğruna ölmedim yani
Uğruna ölünecek sandığım biri için yaşadım hep
Sen bunu da bilmedin
Ben bir bakışına bin anlam yükledim
Sen aşka kestirmeden gittin
Bir hayatın özetini bırakıp avuçlarıma
Şimdi gidiyorsun
Git
Bana karanlığın ne demek olduğunu öğretmeden
Bütün ışıklarımı söndürüyorsun...
...şiir kalmaz vaktin çoğu peşe, kelimeler de uçar can sevgiliye
sağladığımızda işlemi, okyanusta yanan alevdir kalan geriye
ve namlunun ucundaki namussuz kelime...
ne tuhaf değil mi?
içimi acıtan da sendin
acımı dindirecek olan da.
"ya öldür beni"dedim
ya da git benden.
içi bulanık bir sevdanın ucunda
seni kaybettim.
ben, seni hiç içimden terk edemedim ki... sen yanımda olsan da, olmasan da bendesin hep...
(bkz: seni içimden terkediyorum)
araz, susacak var ve tutsak mektuplar adlı kitaplarını okuduğum şair - yazardır.
gökhan türkmenle yaptıkları düetler çok hoşuma gider, neslihan'la yaptığı araz düeti de öyle, radyo 7'de çıktığı aralar çok dinlerdim, hatta bir ara msnden de biraz muhabbet etme imkanım olmuştur.
başını kaldırma!
gittiğimi bil yeter.
uzaklarda uluyan bir deniz var;
gri saatler, kirli geceler beni çağırıyor.
ardımdan su dökmesen de olur;
yalnızca affet beni,
seni yine terkediyorum
çocukluğumun büyük kenti.
Usta! Aşkı yaza yaza silebildinse kalbin neden hala ağrılı uçurumlarda aşk üzere ağlıyor? Tutunup durduğun şiirlerde cadde boyu savrulan rüzgarlara niye satıyorlar yaralarını, seni tanımak için? Usta! Hiçbir gidiş aşk kadar suçüstü yakalanmıyor kalbe.
"sana anlattıklarım neleri susuyor bir bilsen
ve anlatmadıklarım neleri söylüyor
boğazımı yırtarcasına susuyorum
ya verilmekten yıpranan cevaplardayım
ya sorulmamaktan solan sorularda
sen ıslatmasını bilmeyen bir yağmur oldun her akşam
ben ıslanmasını bilmeyen ahmak
bu yüzden aşık olamadık sırılsıklam"
bugün atatürk üniversitesinde hayranlıyla biraraya geldi.
kendisini ilk kez görme fırsatını bulduk. tamam şiirleri falan çok güzel ama neden stand up yapmaya çalıştın be kardeşim? o modası geçen facebook iletileri falan. face verdik book'unu çıkardınız deyince içimdeki kahraman öldü.
Yüreğinde yangınlar tüterken bile "ben, seninim" diyemeden, gidişin gelecek aklıma ve yine "olmadı" diyeceğim. Hep kendime kızardım ya, yine kendi kendime kızacağım. "Olmayan biri için onlarca gözyaşı ve acıdan sonra sayfalarca hasretlik yakışmaz sana!" diyeceğim ve o kadar yazının arasından bir cümle sıyrılacak; "Sen hiç benim olmadın ki..."