kahraman olmak

entry9 galeri0
    1.
  1. yeni yüzyılda artık geçerliliğini yitirmeye başlayan bir kavramdır. ilerleyen zamanların en büyük kahramanlarının bilimsel gelişmeleri sağlayan teknik kadrolar olacağı açık bir şekilde görülüyor. ırak-abd savaşı kahramanlar ile teknoloji arasındaki mücadelenin bir tiyatrosu oldu.
    0 ...
  2. 2.
  3. Ortaya koyacak hiçbir şeyi olmayan biri çıkar, kötüyü haklamak için kendini feda eder. kahraman olur. Kahraman cahildir, kaybedecek bir şeyi yoktur. Kahraman olmak ucuzdur, kolaydır. bu yüzden ben size kahraman olamazsınız demiyorum, adam olamazsınız diyorum.
    0 ...
  4. 3.
  5. 4.
  6. sevdiğim bana, 'sen benim kahramanımsın' dediğinde anlamıştım, kahraman olmak için önce ölmek gerektiğini.
    0 ...
  7. 5.
  8. kahramanlık öyküleri ve destanlar iyidir, hoştur ama gerçekten de doğru mudur?

    yani gerçekten de tüm o insanlar ve hikayeler göründükleri, tarih kitaplarında okundukları gibi midirler?

    büyük iskender dünyayı fethetmeye kalkıp taa soluğu Hindistan'da aldığında, yada fatih sultan Mehmet asırlardır alınamayan istanbul'un kapılarından girdiğinde, yada mustafa kemal Atatürk kendisini çöken ve hasta bir imparatorluğun tüm olası cephelerinde ateşin altına sürdüğünde neler düşünüyorlardı?

    ilacı olmayan bir hastalığa tutulmuş da "kahramanlık" nöbetleri mi geçiriyorlardı?

    "nasıl yapsam da tarihte adımdan altın harflerle bahsettirsem?" diye histeri krizine girmişlerdi de ölümün soğuk yüzüyle mi dalga geçiyorlardı?

    öyle ya, büyük iskender çölde adamları susuzluktan kırılırken kendisine ikram edilen azıcık suyu içmeyi reddetmemiş miydi?

    peki fatih sultan Mehmet gemilerinin iyi kumanda edilmediğini görüp, öfke ve hiddetle atını denize sürmemiş miydi?

    ya Atatürk? Çanakkale'de bulunduğu mevziye yağmur gibi gülle yağarken, subaylarının "saklanmalıyız" önerisini; "artık çok geç, askerime kötü örnek olamam" diye geri çevirmemiş miydi?

    tarih bu ve benzeri kahramanlık öyküleriyle dolu değil mi?

    bir insan evladı neden rahatına bakmak varken sırf inancını yaymak için, tahammül sınırlarını aşan zorluklarla dolu yollarda yürümeyi tercih eder?

    tarihin tozlu sayfalarını dolduran sayısız, etten kemikten, erkek ve kadını çoğu zaman korkunç sonlara sürükleyen bu "kahramanlık" denen şey neyin nesidir?

    babam her zaman eğriye eğri, doğruya doğru bir adamdı... şimdi şunun altını çizeyim ki; bir erkek çocuk için babası dünyadaki en önemli kişidir. gözünüzün önünde şöyle bir canlandırın, henüz 3-4 yaşlarında ufacık tefecik bir çocuk, kafasını kaldırıp dizinin dibinde durduğu babasına bakıyor ve ne görüyor? yukarılardan bir yerden, sanki bulutların arasından kendine gülümseyen bir çift göz, aşağı inip saçlarını okşayan kocaman bir el! ben olsam ne düşünürdüm? "herhalde devamlı bahsettikleri tanrı böyle bir şey olsa gerek" düşüncesi hiç mi geçmedi kafamdan o yaştayken? öyle ya, devamlı yanımda olan, beni koruyan, dev gibi bir babam var! tabi aslında babamdev gibi değildi, kimseninki değildir ama boyunuz yarım metrenin altındayken insana hemen herşey dev gibi geliyor...

    ama ben kendi hesabıma şanslıydım çünkü babam büyümekte olan bir çocuğun kafasından geçenleri bilecek denli bilgeydi. bana kendini asla bir efendi, bir tanrı gibi göstermedi, aksine "insan" olduğunu her fırsatta üstüne basa basa söyledi.

    "bak evlat, ben bunu böyle yapıyorum" diyordu, suratımda bir hoşnutsuzluk ifadesi belirdiğinde; "çünkü aklım ancak bu kadarına eriyor, bilgim bu kadarına yetiyor ve yapılması gerekenin bu olduğuna inanıyorum. sen büyüdüğünde beni geç, daha iyi olanı bul, onu yap."

    böylece ben babamın, hayatımdaki en önemli kişinin bir "insan" olduğunun farkında olarak büyüdüm. o da herkes gibi hastalanabiliyor, gülebiliyor, ağlayabiliyor, sinirlendiğinde delirip ortamdan kaybolabiliyordu...

    ve hatta her insan gibi, o da zamanı geldiğinde uzanıp ölebiliyordu...

    ben babam sayesinde dünyada tapılacak, gözü kapalı inanılacak "kahramanların" ve "kahramanlık öykülerinin" olmadığını öğrendim.

    büyük iskender dünyayı fethetmeye çıkmıştı çünkü bunu yapması gerektiğine inanıyordu...

    fatih sultan Mehmet kimsenin yapamadığını yapıp istanbul'u aldı çünkü imparatorluğunun ve haklının geleceğinin buna bağlı olduğuna inanıyordu...

    mustafa kemal Atatürk saraya damat olup rahat bir yaşam sürmeyi reddetti çünkü yaklaşan fırtınayı görüyor, ülkesinin ve halkının hayatta kalabilmesi için kanla, ateşle yıkanmış yollardan geçilmesi gerektiğini biliyordu...

    onları ve tüm diğerlerinin yürüdükleri yola "inançları ve günün şartları" sevketmişti. istisnasız her biri yoruldu, usandı, çoğumuzun göze alamayacağı ağır bedeller ödediler. bunu "kahraman" oldukları için değil, yürüdükleri yola inandıkları için yaptılar...

    "kahramanlık" gibi boş ve anlamsız etiketleri birilerine yapıştırmak yerine, siz de inandığınız yolda yürüyünüz!
    7 ...
  9. 6.
  10. "öldürülmek" durumunun sonrasında pat diye ortaya çıkıverebilen furya.
    solcu veya kürtsen hele de.
    0 ...
  11. 7.
  12. ikinci dünya savaşı' nın öne çıkan generali geoege s. patton askerlerine şöyle bir hitapta bulunur:
    '' hiç kimse ülkesi uğruna ölerek savaşı kazanmamıştır. Savaşı ancak başka aptalların ölmesini sağlayarak, kazanabilirsiniz.''
    bu söz klasik kahramanlık anlayışımıza meydan okuyor gibi. patton askerlerine ülkeleri için ölmelerini değil, kendilerinden daha aptal olanları öldürmelerini söylüyordu. bu yüzden savaş ve kahramanlık anlayışımıza tekrar bir göz atmamız gerekir. çünkü bize göre kahramanlık;
    savaşta veya tehlikeli bir durumda yarlık gösterene ve bir olayda önemli yeri olan kimseye verilen bir ünvandır. ama burada en dikkat etmemiz gereken ise aptallıkla kahramanlık arasında ki o ince çizginin doğru tarafında olmamız gerektiğini unutmamaktır.
    3 ...
  13. 8.
  14. 90. dakikada gol atıp takımı kurtarmaktır.
    0 ...
  15. 9.
  16. geçen sene kedi kurtardım kahraman oldum.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük