camus'un kanser saçan" gerçekten tek önemli felsefi sorun vardır; intihar " cümlesini okuduktan sonra bir hışımla mikrofonu eline alan ahmet kaya'nın ağzından dökülen ilk cümledir.
evet,gerçekten de camus'un bu cümlesi; felsefi literatürü, son derece saçma anlamlar yüklenen bir kavrama indirgemesiyle kanser saçar.
Rahmetli yusuf hayaloglu' na ait muthis bir siirdir. Buyuk usta Ahmet kaya da cok daha muthis bir sekilde bestelemistir. Her ikisine de allahtan rahmet diliyorum. Topraklari bol, ruhlari sâd olsun. (Amîn)
Şikayet etmem bu defa dişimi sıkar giderim sözleriyle insanı kendinden alan sözlerdir. Nasıl bir acı insanı böyle dile getirir. Biz de yaşadıklarımızı aşk acısı zannedelim.
Artık seninle duramam.
Bu akşam çıkar giderim.
Hesabım kalsın Mahşere.
Elimi yıkar giderim.
Sen zahmet etme yerinden.
Gürültü yapmam derinden.
Parmaklarım üzerinden.
Su gibi akar giderim.
Artık sürersin bir sefa.
Ne cismim kaldı ne cefa.
Şikayet etmem bu defa.
Dişimi sıkar giderim.
Bozar mı sandın acılar.
Belaya atlar giderim.
Kurşun gibi, mavzer gibi.
Dağ gibi patlar giderim.
Bozar mı sandın acılar.
Belaya atlar giderim.
Kurşun gibi, mavzer gibi.
Dağ gibi patlar giderim.
Kaybetsem bile herşeyi.
Bu aşkı yırtar giderim.
Sinsice olmaz gidişim.
Kapıyı çarpar giderim.
Sana yazdıgım şarkıyı.
Sazımdan söker giderim.
Ben ağlayamam bilirsin.
Yüzümü döker giderim.
Köpeklerimden kuşumdan.
Yavrumdan cayar giderim.
Senden aldığım ne varsa.
Yerine koyar giderim.
önümdeki birayı yudumlarken, şişesini inceliyor, elimde dikkatlice çeviriyordum.aklıma kaybedenler kulübündeki sahne geldi, hani esas adamın onu bir zenci kadına benzetişi ve hayatın boktanlığını anlatışı.bir yandan sahnedeki adam rock bir parça çalıyordu ama ne dinlediğimi bile bilmiyordum.birden şakı bitti, bir yudum suyunu içti ve artık seninle duramam, bu akşam çıkar giderim diye şarkıya başladı. herkesten bir alkış bir oooo nidaları yükselirken kafamı kaldırıp, şarkıyı çalana baktım. gerçekten de bir barda, Ahmet kaya çalıyordu ve, adam o kadar yürekten söylüyordu ki etkilenmemek işten değildi.
bu şehire daha ilk geldiğim gündü, ilk dışarı çıkışım, o mekana ilk gidişimdi. şu siktiğimin hayatımdan uzaklaşıp, başka bir şehire gitsem de, içimdekilerden kurtulmak imkansızdı. artık onunla duramazdım, artık kimseyle duramazdım, kafama sıkıp gitmeyi o kadar, o kadar çok istemiştim ki şu hayatta. babamın beylik tabancasını alıp, o siktiğim kafama doğrultmak. ama şu dünyadan siktir olup giderken bile, bu güne kadar yaptıklarım yetmezmiş gibi, yine onu zan altında bırakıp, onun silahına leke süremezdim.hiç bir zaman hesabımı mahşere bırakıp, elimi yıkayıp da gidemedim ki.
elimi ne kadar yıkarsam yıkayayım, o pislikler arınacak mıydı ki? ya da şikayet etmeden, dişimi sıkıp gitmek mümkün müydü benim bu agresif yapımda.ama bilmediğin bir şey vardı ki acı beni bozmazdı.acı, benım diğer adımdı. acı, benim ezelimdi, acı benim bünyemdi. ben hiç mi acı çekmemiştim ki, şimdi yıkılıyordum. hiç mi şiddet görmemiştim ki, o an ağlıyordum? şiddet benim özümdü. ben şiddetle doğmuş, şiddetle büyümüştüm. ben kimlerden şiddet görmemiştim ki senden görmeyecektim. kaç kere ağzımdan kanlar aka aka eve koşmuş, kaç kere ringlerde aldığım yumruk darbeleriyle düşmemiştim ki, senin düşürmen mi ağlatacaktı beni,ha? hiç mi sürüklenmemiş yerlerde, hiç mi oturamamıştım götüm üstüne kuyruksokumuna yediğim darbelerden? bunun abartılacak hiç bir yanı yoktu, sen de onlardan hiç farklı değildin sonuçta. senin yaptığın da o darbelerden farklı değildi. hayatta senden böyle bir şey beklemem diyemezdim ki, hayatımda beni şaşırtmıcak onlarca şey yapmıştın, buna mı şaşıracaktım. ben ki, acıyla doğmuş, şiddetle büyümüştüm, hiç bir şey yıkamazdı beni.sen bana vurabilirdin ama ben düşmezdim, çünkü ben tunçtan daha sağlam bir yapı dikmiştim. içtiğim zehirler mi dokunacaktı bana? alt tarafı yoğun bakımda sabahladım yalnız başıma, kalp krizi geçirdiğimi sandım ama ölmekten korkmadım. ben ki, hiç bir şeyden korkmazdım, öleceğimizi bile bile doğduğumuz şu lanet dünyada, ölmekten mi korkacaktım? zaten ailemde kalp sorunu var,der geçerdi doktor ölü bedenimi analiz ederken. çok içmiş, ilaçlar etkileşim yapmış, bok mu varmış, içmeseymiş derdi, otopsi raporumu yazarken. annem,babam gözyaşı dökerdi ya ardımdan, ben kara toprağa girdikten sonra, hiç yaşamamış, hiç yerlerde sürüklenmemiş gibi göçüp giderdim dünyadan.sen de dünyadan birisi geçti der, kapatır giderdin bu mevzuyu.benden sana kalan ne varsa yakıp atardın, ne olacak.ben bu hayatta hiç bir şeyi sevmeyi denemedim, hiç bir şeye sahip olmaya addetmedim. her şeyin bir gün gelip geçeceğini, hiç bir şeye sahip olamayacağımı ve sürmeyeceğini bilerek, emanet yaşadım şu dünyada. kimsenin hayatımı sikip atması, çekip gitmesi zerre kadar umurumda değildi. hala da değil. herkesin gideceği bir yol, yol alacağı bir zaman var. sadece durup o zamanı beklemek, ve gidene eyvallah demek var şu siktiğimin hayatında.
demem o ki, kafaya sıkıp gitmek hiç de zor değil aslında, kalanlar olmasa ardında aynı kanı paylaştığın. ve hiç kimse bir kalanım yok demesin, onun için ağlayan anası var oldukça.ve ben onlara kalan borcumu ödemeden, şu hayattan hiç bir yere gitmiyorum !
--spoiler--sen zahmet etme yerinden, gürültü yapman derinden, parmaklarım üzerinden su gibi akar giderim --spoiler-- sözleriyle can alan ahmet Kaya şahaseri.
bazen çıkmaza girince insanın düşündüğü ve tek kurtulma yolunun ölüm olduğunu anlaması sonucu böyle bir eylem gerçekleştirebilir.
sonuç: kesinlikle ölüm acısız sızısız bi şekilde tek kurşunla hadi selametle.