öncelikle "tanrı değil allah ulan, allah!" diyerek düzelteyim kendimi.
sonrasında başlıyorum tezimizin sağlama kısmına. geçenlerde hayatımın 10 yılına varlığını yaymış bir arkadaşımla oturmuş ve gereksiz felsefe yapma limitimizi zorluyoruz... derken aklıma bir soru takılıyor ve neredeyse hiç bir konuda, hiç bir şekilde çekinmeyeceğim bu adama yöneltiyorum soruyu:
tanrı bugün seni huzuruna alıp da "ey kulum, bugüne kadar dini ibâdetlerin anlamında sıkıntı olduysa da imân ve yaşama ibâdeti anlamında çok iyiydin. sana bir yetki versem ve dünya üzerindeki üç şeyi değiştirebilsen neleri değiştirirdin?" dese...
tam bu noktada arkadaşım lafımı kesip de benim cevabımın ne olacağını sordu. Söylemeye niyetim yoktu ve biraz da kopya çekmesinden çekiniyordum... bunu paylaştığımda kendi cevabını veriyordu ve "sanırım hiçbir şeyi değiştirmezdim." diyordu. Benim de cevabım buydu açıkçası. ne yani? Ondan daha iyi yapabilir miydim bu işi? sanmıyorum...
aynı soruyu birkaç gün sonra sevgilime yönelttim ve "insanların yalan söylemesini engelleyecek bir sistem" dahil üç seçeneği de doldurmaya çalışıyordu. ve gene öncesinde benim cevabım sorulmuş ve sona saklamıştım. cevabını verdikten sonra sorumu, bana yönelttiğinde de "ben karışmazdım. bu pislik onunsa; kendi pisliğini de kendisi temizlesin" diyordum. bir an çarpılmamdan korkarak "denir mi öyle şey?" diyordu sevgilim ve "sen işini yeterince iyi yapmadığını düşünüyorken sorun yok ama ben dünyanın geldiği hale pislik deyince çarpılma riski taşıyorum öyle mi?" dediğimde ciddi bir tedirginlikle mahcubiyetini hissedebiliyordum.
gene aynı soruyu anneme sorduğumda sonuç, çok da değişmiyordu. inançlarına hayranlık duyduğum valide sultan gene bana göre sevgilimin düştüğü gaflete düşüyor ve sıralıyordu değişmesi gerekenleri. gene aynı ve film repliği tadındaki cevabı verdiğimde de üste çıkmaya çalışsa da mahcubiyeti barizdi.
erkek olan ya da öyle olduğunu düşündüğüm kuzenime(dahasidawar) yönelttim sonra aynı soruyu... bir süre düşündükten sonra "bilmem ki abi, neyi değiştireyim? o daha iyisini bilir ve değişecek bir şey olsa zaten değiştirirdi." cevabını verdi.
soru, birkaç kişiye daha ilişme fırsatı bulmasına rağmen sonuç, çok da değişmiyordu açıkçası. ve anladığım kadarıyla hemen her kadının içinde "bir şeyleri kontrol altında tutma", "bir şeylerin akışını değiştirme", "bir şeyleri düzenleme",... türünden bir hissiyat var. boyutu ne olursa olsun bütün ilişkilerde de bu durum, şaşmaksızın hâkim oluyor. evden her çıkışımda gerekli veya gereksiz siparişler veren valide sultanda da durum aynı, "eve girdiğinde haber ver" diyen sevgilimde de.
bu durum, kadın-erkek kıyaslarında çok ciddi bir artı gibi görünse de bir kadın için, hayatlarını insan gibi yaşamalarına da bir o kadar engel oluyor. yazık ki sürekli plan yapmaktan hayatını yaşayamayan kadınlar var. yazık ki sürekli plan yapmaktan, hayatların yaşanmasına engel kadınlar var. hatta neredeyse hepsi böyle istisnasız. ama atladıkları bir nokta var ki; tanrılık yapmak için, o kudrete sahip olmak gerekir ve varlığından, birliğinden emin olduğumuz onun dışında tek bir canlı yok ki bunu yapabilecek kudrete sahip olsun.
hem bu çabadan vazgeçilirse belki "kadının, erkekten daha çabuk çökmesi sorunsalı" da ortadan kalkmış olur.
okuma seviyesinin gazete manşetleri ile sınırlandırıldığı bir ortamda yüksek sesle söylendiğinde insanın ne dinsizliğini, ne amsalaklığını bırakmayacak türden bir hadisedir/miş/öyle diyollar.
ama gene de belirtmekte faide var ki burada "tanrısal" olmak(okuyanın anlayacağı üzere) bir şeyleri kontrol altında tutma çabası, elinin ulaştığı her şeyi bir şekilde değiştirme yetisini kendinde görmek durumu olarak ele alınmıştır. saçmalamak isteyenlerin, bilgilerine...
ayar vermeye güdümlenmiş arkadaşlar için inci sözlük'ten hesap almak işe yarayabilir itikadimce.