Haydi güle gülü gülüm
haydi güle güle
Hani ağlamak yoktu?
Ağlama kızım,
gözüne batacak sürmelerin.
Taksiye bindin işte,
işte hapishanesinde yattığım şehrin
geçiyorsun içinden.
Şöför belki ben yaşta bir adam
dikiz aynasından bakıyor sana
anlıyor bu güzel kadının ağlamasını.
Belki onunda içerde yatanı vardır,
belki tanır beni, belki kendiside bizdendir.
Biliyorum:
Demirlerden seyrettiğim bu şehir
kaplıcalar
türbeler
ipek fabrikaları ve kocaman bir çınardır.
Ve sahici insanları
benim insanlarım
nasılda perişan...
Fakat yüzlerine güneş vurmuş gibi olmuştur
sen gözyaşları arasından
onlara baktığın zaman.
Sen bu şehre bundan öncede geldin demek?
Sen bu şehre gelesinde beni aramayasın!
Öylemi? AĞLA GÜLÜM!
Hemde hüngür hüngür ağlamalısın.
Hayır ağlama, Allah belamı versin benim ağlama!
Etrafına bak:
Ben ve şehir çoktan arkada kaldık
bir kadını ağlatmak çok zor değildir aslında. kadınlar her şeye ağlayabilir; bir filme, bir şarkıya, bir yazıya en az erkekler kadar yani! ama bir kadını yürekten ağlatmak zordur. eğer bir kadın yürekten ağlıyorsa, ağlatan onun yüreğine ulaşmış demektir.ama o yüreğin değerini bilememiş olacak ki ağlatan, gözünü bile kırpmadan teker teker batırır iğnelerini yüreğe!
işte o zaman koca bir yumruk gelir oturur boğazına kadının. yutkunamaz, nefes alamaz; çünkü o koca yumruk canını çok acıtır. gözleri buğulanır kadının sonra.
ağlamayacağım, der içinden. ama engel olamaz işte.
çünkü yüreğine ulaşmıştır birileri ve iğneler saplamaktadır.. bu acıya ne kadar karşı koyabilir ki bir kadın. ince ince süzülür yaşlar gözünden; önce birkaç damla, sonra bir yağmur seli ve kadın ağlar; hem de çok!
sanmayın ki gidene ağlar kadın! gidenin giderken koparttığı yerdir onu ağlatan, orada bıraktığı yaradır. o yaranın hiç kapanmayacağını, kapansa bile izinin kalacağını bilir kadın; o yüzden ağlar. ama bilir misiniz, ağlamak kadınları olgunlaştırır. her damla, daha çok kadın yapar kadınları. her damla bir derstir çünkü.
bazen kadınlar ağladığında çoğu insan, ağlama niye ağlıyorsun ki, değmez onun için derler. bilmediklerindendir böyle demeleri. çünkü yürekleri acıyan kadınlar ağlamazlarsa, ölürler.
içlerindeki zehirdir onları öldüren! ağlayarak o zehirden kurtulur kadınlar, o irini temizlerler yaralarındaki! çünkü bilirler, o irin temizlenmezse iltihaba dönüşür yaraları.
dönüşmemesi lazımdır oysa. o yüzden de bolca ağlarlar.
zaman geçer sonra. kadınlar kendilerine sarılmayı öğrenirler. umarım öğrenirler, yoksa ruhlar sapkın yollara çarpar kendini. sapan ruhların doğru yolu bulması da yeni acılar demektir. bunu bilir kadınlar, o yüzden eninde sonunda öğrenirler kendilerine sarılmayı
çok ağlayan kadınlar, bir çok şeyden vazgeçen kadınlardır aslında. her damla olgunlaştırır kadınları evet ama olgunlaştıkça o safça inandıkları aşk gerçeği onların gözünde küçülür. küçüldükçe değerini yitirir ve işte o zaman kendilerine sarılıp, yeni bir kadın yaratırlar kendilerinden.
güçlü, yenilmez, mağrur ve aşka inanmayan
insanlar soruyorlar çoğu zaman neden bu kadar çok bekar kadın var diye; hepsi kariyer derdinde olan. çünkü inançlarını yitirdi o kadınlar.
zamanında yüreklerine o kadar çok iğne saplandı ki, o kadar çok ağladılar ki! artık kendilerinden başka bir doğru olmadığına inanıyorlar, o yüzden kendilerine sarılıyorlar.
çünkü biliyorlar ki sarıldıkları adamlar onları hak etmedi; hem de hiçbir zaman! hep bir çıkarları oldu sarıldıkları adamların. e.. o zaman niye sarılsınlar ki!
niye sarılalım ki!
etrafınızda yürekten ağlayan bir kadın varsa bilin ki olgunlaşıyordur.
bilin ki, gerçekleri kabul etmeye başlamıştır.
bilin ki, artık aşkın olmadığına inanmıştır.
bilin ki, sarılacak tek bir doğrusu kalmıştır.
o da kim, ne diye sormayın artık. çok ağlayan kadınlar, eninde sonunda kendilerine sarılırlar çünkü... *
Kadınlar, bazen çocuğudur kendinin. Bu yüzden ağladıklarında ne kalpleri kırıldı diye, ne canları yakıldı diye ağlarlar.
Kadınlar ağladıklarında, ekseriyetle, "Kıyamam ben sana" diye, gizlice kendilerine sarılırlar.
Yalnız kadınlar, kendilerine yer yer bu hayatta, anne merhameti göstermek mecburiyetinde kalırlar.
Yalnızlıklarına, kadınlıklarına, çocukluklarına, annelerine, hayata...
Hep birlikte ne varsa yani, o bütüne ağlanır. Yoksa dizdeki yara
değildir ne de kalpteki kırık. Hep kırılmasına ağlanır, hep düşülmesine, hep ama hep aynı şey olmasına...
Niye -sine- ağlanır bunların. Bir büyük trajediye.
Her bir küçük yara eklendiğinde eski izlere, bütün bu yara zincirine
ağlanır.
Her ağlama bu zincire bir anne sarılmasıdır."Gel bakiim sen buraya"dır
o, "Nasıl kıymışlar benim güzel kızıma?"dır.
Bu yüzden sebebi sorulduğu anda Hikaye anlatılamayacak kadar uzundur.
Kelimeleri birbirine karışmış eski bir keder gibi..
.
kimi kadının bokunu çıkarttığı, kimi kadının ise farkına vardırmadan gerçekleştirdiği eylemdir.
bokunu çıkaran kadın için denilebilicek hiçbir şey yoktur. bırak zırlasındır saatlerce.
ama kendi içinde fırtınalar kopartan o kadın, işte o kadın. gururludur. gururuna yediremediği kimi olaylara karşı üzüntüsünü suya yazma gereksinime bırakmıştır.
suya yazı yazmak nası zorsa, işte bir kadın akıttığı o yaşlarla bu zoru başarmıştır.
dayanılmazdır,iç acıtır. ama bunu kullanmaz, aksine hep güçlü görünmek ister kadınlar. fakat çok içli hassas duygusal varlıklardır. size normal gelen bir sözcük, onu yıkar da yine belli etmez, sırf acizsin demiyesiniz diye.