Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
yorulmuşsundur;
nasıl etsemde yıkasam ayacıklarını
ne gül suyum ne gümüş leğenim var,
susamışsındır;
buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim
acıkmışsındır;
beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam
memleket gibi yoksuldur odam.
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
ayağını basdın odama
kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi
güldün,
güller açıldı penceremin demirlerinde
ağladın,
avuçlarıma döküldü inciler
gönlüm gibi zengin
hürriyet gibi aydınlık oldu odam…
Eşyalar toplanmış seninle birlikte
Anılar saçılmış odaya heryere
Sevdiğim o koku yok artık bu evde
Diye başlayan şarkınin sözleri. Ne zaman duysam içimi hüzün kaplar , ağlama isteği uyandırır. Yalnız kalmışlık, terkedilmiş, bir daha yanyana gelemeyeceği birine olan özlemi anlatır.
"eşyalar toplanmış seninle birlikte
anılar saçılmış odaya her yere.
sevdiğim o koku yok artık bu evde
sen..."
burada
"kıyıda köşede gülüşün kaybolmuş
ne olur terketme yalnızlık çok acı
bu renksiz dünyayı sevmiştik birlikte"
burada
"hatırla o günü karşıki sokakta
seni öptüğümü ilk defa hayatta
kollarımda benim ilkbahar sabahı
sen... "
burada
"sönmüş bak ışıklar,ev nasıl karanlık
o ılık, aydınlık yuvamız soğumuş
geceler bitmiyor ağlıyorum artık
sen... "
burada
"bana biraktığın bütün bu hayatın
yaşanan aşkların, değeri yok artık
ben sensiz olamam artık anlıyorum
sen... "
burada
"masamız köşede, öylece duruyor
bardaklar boşalmış her biri bir yerde
sanki hepsi hasret senin nefesine
sen... "
burada
"şimdi çok yalnızım
ne olur kal benimle
o kapıyı kapat elini ver bana
dışarıda, yalnız üşüyorsun
sen... "
burada
"kıyıda köşede gülüşün kaybolmuş
ne olur terketme yalnızlık çok acı
bu renksiz dünyayı sevmiştik birlikte
sen... "
burada
kısacası "kadınım" sözü dışında her vurguda yitirmişlik, olmamışlık, bi kaybediş, melankoli
salgılayan ve o salgılanan melankolin de tam anlamıyla hakkını veren bi şarkı olmasına rağmen, sadece tek bi sözcükle bütün o olumsuz havanın dağıtılmasına, dağıtılma demeyelim de epriyip içinde bi umut, hala aidiyetlik barındırmasına olanak sağlayan bi yorum, beste, dogmatik filmlerde ansızın atılan şen bi kahkaha.
evet, eşyalar toplanmiş, sevdiğim koku da yok artık, kıyıda köşede bi gülüşün kalmış, ki o da az
sonra kendiliğinden gidecek, ışıkları birileri kapattı, karanlık, üşeyen ellerim gölge oyunundaki ellerine dokunuyor, duvara yani, öyle yalnızım işte anla, ama her şeye rağmen gene de sen benim "kadınımsın", benim, sadece benim, iyelik ekleri hala bende, sıfırlıyor, eşitliyor bu tanım her şeyi, hatta öne geçiyoruz.
bi sözcük nasıl da tüm olumsuz, karamsar, kaybetmişlik hissini, tanju okan'ın sesiyle birleşince daha da nemrut olan kış mevsimindeki pazar ikindiüstü havasını dağıtıp bi nisan sabahına değil de, o kadar uzun boylu değil, haziran kuşluk vaktine atabiliyor, inanılır gibi değil.
japon sevgilime söylediğim şarkıdır.
eşyalar toplanmış seninle birlikte
samuray saçılmış odaya her yere
sevdiğim sudoku yok artık bu evde
Sen çaponum..
şarkının bir de müslüm gürses yorumu var ki..
o sözlerine girmeden evvel gelen o alt yapı, müziğin duygusunu ve melodinin akışı.
sanki başka bir anı katılmış gibi harika bir şekilde söylenmiş bir şarkı.
insanı hüzünlendiren türden esaslı bir aşk şarkısı.
tanju okan o kadar içten ve derinden söylüyor ki insanın gerçekten bir kadına aşık olup gözlerinde kaybolası geliyor.
https://galeri.uludagsozluk.com/r/1759544/+
Tanju Okan'ın dinleyeni perişan eden "Kadınım" şarkısındaki kadın:Zerrin Doğan. Şarkının etkileyici olmasının en önemli sebebi, Tanju Okan'ın ayrılık acısıyla mahvolmuşken şarkıyı söylemesi ve o hislerle tek kayıt yapılması. Üstüne başka düzeltme, ekleme, çıkarma yapılmamış.Anlık .
Hikayeden de kısaca bahsedeyim madem: Zerrin Doğan, nüfuzlu ve zengin bir ailenin kızı. Tanju Okan da kariyerinin zirvesinde, bir evlilik yapıp bitirmiş ancak içki içmesiyle de nam salmış bir sanatçı. Nasıl kesiştiler bilmiyorum ama birbirlerine çok aşık olmuşlar. Sonra da evlenmişler. Ancak başından beri Zerrin'in ailesi bu birlikteliği onaylamamış. 14 ayın sonunda aile, Zerrin'i Amerika'ya kaçırmaya karar vermiş. Bunu duyan Tanju Okan, karısının ailesinin köşkünün önünde nöbet tutmaya başlamış ancak köşkün arka kapısı olduğunu bilmiyomuş.Zerrin'i arka kapıdan kaçırıp uçağa bindirmişler. Tanju Okan yıkılmış tabii, mahvolmuş. iyice içkiye düşmüş, iyice dağıtmış. O sıra Mehmet Teoman, sürekli Tanju Okan'ın yanındaymış, eşlik ediyormuş ona.Bir gün yine Tanju Okan derbederken bir plak koymuş Mehmet Teoman, Reggiani'nin plağı. O ara "Kadınım" şarkısının ilhamı gelmiş, yazmış, vermiş Tanju Okan'a. Tabii Tanju Okan yerlerde... "Al bunu söyle çabuk" demiş, söylemiş Tanju Okan. Şarkının tek kaydı, işte o anki kayıt.Ne kötü bir tesadüf ki, 1996 yılında hastalığı iyice ilerlemişken son kez Urla'da sahne almış Okan ve "Kadınım"ı söyledikten sonra da fenalaşmış, kısa bir süre sonra da hayatını kaybetmiş. Vedalaşamamış yani kadınıyla...Şarkının kokusu var yani anlayacağınız. Ha bu hikayede can sıkıcı detaylar varsa orasını gerçekten bilemem. Ben kendi araştırıp bulduğum kadarını yazdım. Böyleyken böyle yani...Bu arada Zerrin Hanım'ın soyadı arşivlerde Doğan olarak geçerken güncel yazılarda Erdoğan olarak geçiyor. Hangisi doğru bilmiyorum ama ben dönemin gazete yazılarındaki soyadını kullanmayı tercih ettim.