insanı hüzünlendiren türden esaslı bir aşk şarkısı.
tanju okan o kadar içten ve derinden söylüyor ki insanın gerçekten bir kadına aşık olup gözlerinde kaybolası geliyor.
şarkının bir de müslüm gürses yorumu var ki..
o sözlerine girmeden evvel gelen o alt yapı, müziğin duygusunu ve melodinin akışı.
sanki başka bir anı katılmış gibi harika bir şekilde söylenmiş bir şarkı.
japon sevgilime söylediğim şarkıdır.
eşyalar toplanmış seninle birlikte
samuray saçılmış odaya her yere
sevdiğim sudoku yok artık bu evde
Sen çaponum..
"eşyalar toplanmış seninle birlikte
anılar saçılmış odaya her yere.
sevdiğim o koku yok artık bu evde
sen..."
burada
"kıyıda köşede gülüşün kaybolmuş
ne olur terketme yalnızlık çok acı
bu renksiz dünyayı sevmiştik birlikte"
burada
"hatırla o günü karşıki sokakta
seni öptüğümü ilk defa hayatta
kollarımda benim ilkbahar sabahı
sen... "
burada
"sönmüş bak ışıklar,ev nasıl karanlık
o ılık, aydınlık yuvamız soğumuş
geceler bitmiyor ağlıyorum artık
sen... "
burada
"bana biraktığın bütün bu hayatın
yaşanan aşkların, değeri yok artık
ben sensiz olamam artık anlıyorum
sen... "
burada
"masamız köşede, öylece duruyor
bardaklar boşalmış her biri bir yerde
sanki hepsi hasret senin nefesine
sen... "
burada
"şimdi çok yalnızım
ne olur kal benimle
o kapıyı kapat elini ver bana
dışarıda, yalnız üşüyorsun
sen... "
burada
"kıyıda köşede gülüşün kaybolmuş
ne olur terketme yalnızlık çok acı
bu renksiz dünyayı sevmiştik birlikte
sen... "
burada
kısacası "kadınım" sözü dışında her vurguda yitirmişlik, olmamışlık, bi kaybediş, melankoli
salgılayan ve o salgılanan melankolin de tam anlamıyla hakkını veren bi şarkı olmasına rağmen, sadece tek bi sözcükle bütün o olumsuz havanın dağıtılmasına, dağıtılma demeyelim de epriyip içinde bi umut, hala aidiyetlik barındırmasına olanak sağlayan bi yorum, beste, dogmatik filmlerde ansızın atılan şen bi kahkaha.
evet, eşyalar toplanmiş, sevdiğim koku da yok artık, kıyıda köşede bi gülüşün kalmış, ki o da az
sonra kendiliğinden gidecek, ışıkları birileri kapattı, karanlık, üşeyen ellerim gölge oyunundaki ellerine dokunuyor, duvara yani, öyle yalnızım işte anla, ama her şeye rağmen gene de sen benim "kadınımsın", benim, sadece benim, iyelik ekleri hala bende, sıfırlıyor, eşitliyor bu tanım her şeyi, hatta öne geçiyoruz.
bi sözcük nasıl da tüm olumsuz, karamsar, kaybetmişlik hissini, tanju okan'ın sesiyle birleşince daha da nemrut olan kış mevsimindeki pazar ikindiüstü havasını dağıtıp bi nisan sabahına değil de, o kadar uzun boylu değil, haziran kuşluk vaktine atabiliyor, inanılır gibi değil.
Eşyalar toplanmış seninle birlikte
Anılar saçılmış odaya heryere
Sevdiğim o koku yok artık bu evde
Diye başlayan şarkınin sözleri. Ne zaman duysam içimi hüzün kaplar , ağlama isteği uyandırır. Yalnız kalmışlık, terkedilmiş, bir daha yanyana gelemeyeceği birine olan özlemi anlatır.
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
yorulmuşsundur;
nasıl etsemde yıkasam ayacıklarını
ne gül suyum ne gümüş leğenim var,
susamışsındır;
buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim
acıkmışsındır;
beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam
memleket gibi yoksuldur odam.
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
ayağını basdın odama
kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi
güldün,
güller açıldı penceremin demirlerinde
ağladın,
avuçlarıma döküldü inciler
gönlüm gibi zengin
hürriyet gibi aydınlık oldu odam…