o ara bunaldığımı hissediyordum. içimde sebepsiz bir sıkıntı. sanırım hayat monotonlaşmıştı benim için. değişikliğe ihtiyacım vardı. bir gün yolda giderken rastladığım bir broşür bu konuda yardım edebilirdi. bir resim kursunun broşürüydü bu. resim. pek de yeteneğim yok ama gidelim ne kaybederim diye düşündüm. ertesi günü arayıp kaydımı yaptırdım.
kurs günü benim gibi 10 kişi vardı katılan. kursun eğitmeni merve alanında uzmandı. ingiltere'de eğitim almış, pek çok sergisi olan, deneyimli bir kişiydi. kısa bir tanışma sonrası karşımızda duran eşyaları tanıttı bize. tuval, fırça vs..
merve'yle zaman içinde muhabbetimiz arttı. benim çok yetenekli olduğumu, bu işi çabuk kavradığımı söylüyordu. fırçayı sert bastırıyorsun bu güzel dedi. bu sert kelimesine zaman zaman vurgu yaptığını farketmiştim. sertlik mi arıyordu acaba?
bir gün boyama sırasında fırçamı tuttu. tuvale doğru iyice eğilmiş o enfes memelerinden yayılan parfümü beni mest etmişti. bir iki yerde düzeltme yaptıktan sonra fırçayı bana verdi. devam etmemi söyledi. ben boyarken birden kulağıma eğildi, kadınlığımı da böyle ileri geri fırçalasan ne güzel olur dedi. ne nasıl diyebildim sadece. hep tuvali mi fırçalayacaksın şaşkın dedi hınzırca. o esnada içgüdüsel olarak kalkıp boş bir alana geçtik.