şair olunmaz, nalbant olunur, mühendis olunur, çöpçü olunur, genel müdür olunur, şair olunmaz. şiir yazılır, şiir yazana şair denir, şairlik geçici olmayan bir halin adıdır. o halde olana kadın-erkek şair denir.
erkeğin karşısında güzel bir yaratık görme olasılığı fazlayken kadınların karşısında güzel bir yaratık görme olasılığının az olmasından olabilir. hem erkek şiir konseptine uymuyor.
olamaması değil çok küçük bir azınlığın şair olmasıdır. e aşk acısını en derinden yaşayan erkekler, kendilerini alkole veren hatta hayata küsen erkekler. hiç kadınların bu durumlara düştüğünü gördünüz mü? işte bununla paralel bir gerçektir.
konuya ilk önce şuradan başlayalım. kadınların bünyesinin zayıf olduğu kimsenin inkar edemeyeceği bir gerçektir. şiir ise bünyenin bir duygu yoğunluğunu yaşayıp insanlara hissetirecek şekilde aktarmasıdır. kısacası kadınlara göre değildir. (bkz: tarihte intihar eden şairler) araştırıp baktığınızda yüzde doksanının kadın olduğunu göreceksiniz. bunun kuşkusuz sebebi bu işin kadınlara uygun olmamasıdır.
şiir, aklın ötesinde kalp yoluyla sevdiğine sunduğun armağan...
ne kadar içtense o kadar güzel. seni seviyorum'u şiirselleştirebilen insanlar kadınlar, o iki kelimeyi söylemeden seni seviyorum diyen insanlar erkeklerdir.
geçerli sebepleri olan kadınlardır. şiir düzendir bir yerde. ölçüdür. kadına bakış açım olan "kaos" u düşününce, fazla kadın şair olmamasını anlayabilirim. kaosun olduğu yerde düzen olmaz nitekim. hisleri zaten karmaşık olan bir insandan bahsediyoruz burada. eğer o karmaşayı kadının kendisi ya da bir erkek çözebilseydi zaten çözerdi. bu his karmaşasını bir de düzene sokup şiir yazmalarını bekleyemeyiz. genelleme yapmıyorum elbet ama edebiyat dünyasında kadın ve erkek şairlerin çoğunluk-azınlığına bakarak bu olasılığı da düşünmek mümkün hani.