piçlere aşık olmalarıdır. hani hep muhabbeti geçer ya adam gibi adamları sevmezler, piçlere gider de sonra arkalarından salya sümük ağlar; efendi çocukları da kendi arkalarından ağlatırlar diye. aha da o.
- "ayy kibar erkek kalmadı." dedikten sonra dünyanın en naif adamıyla çıksa "yaa hiç beni koruyup kollamıyor. erkek dediğin biraz sert olmalı." demeleri.
- "neden hediye almıyorsun sen bana hiç?" dedikten sonra alınan hediye için "ya sen ne kadar zevksiz birisin." demeleri.
- sevgilisinden ayrılmış arkadaşına "kızaamm sana erkek mi yok? zaten geçen gün berkecan seni sormuştu." dedikten sonra sevgilisiyle barışmalarının ardından "zaten alican iyi çocuktur." demeleri.
- "yaaa ben kilomu aldım aşkımmm?" diye sorularına cevap olarak evet gelince "ne yani şimdi sen bana şişman mı demek istiyorsun." demeleri.
kısacası her şekilde altından üstünden girip olayları kendi açılarından yorumlamaları.
etraflarında ki kusursuz güzellikte ki kadınlara neresi güzel onun ya şeklinde tepki vermeleri ama zaten imkansız oluşundan mıdır nedir mankenlerin bir kısmına güzel diye buna denir demeleri. sanırım yerini bilmek bu olsa gerek bazı hatunlar için.
Herşeye ağlamaları
güçlu görunup zayıf olmaları
hep sevdiklerinden kaçmaları
surekli bir savaş halinde olmaları
gidiyorum deyip gidememeleri
kalıyorum deyip kalamaları
aç gözlu olmaları
surekli abur cubur yeyip neden kilo alıyorum anlamıyorum demeleri.
erkekler biriyle beraberken bir sevgilileri oldugunu dusunurler, kadınlar ise biriyle beraberken hayatına ortak ettigini düsünürler o kişiyi.. yanlıs mı dogru mu bilemem ama her seferinde bunu yapmalırı anlasılmazdır..
gençliklerinde orospu çocuğu diye tabir ettiğimiz insanlara değer vermek, yaş 30 a yaklaştıkça da efendi adamlara yanaşmak.
(daha önce de yazılmış ancak aradaki yaş farkı belirtilmemiş, bence en önemli nokta bu.)
ve bu ikisinin arasındaki ayrımın farkına vaktinde varamamaktır.
(not: istisnalar kaideyi bozmaz fakat daha öyle bir istisna görmedim ben. yaş 20. bekliyoruz daha vakit var)
ayrıca yoğun bir melankoli içine girip bu melankolinin ve hayatın problemlerinin verdiği acıdan zevk duymak. bu acıdan beslenerek bazı şeylere tutunmak, bununla yaşamak istemek.
erkeklerin hiçbir zaman bilemeyecekleri anlamsız şeylerden bazıları:
-alışverişe gidildiğinde çok beğendiği pantolonun kendisine uygun bedeni kalmadıysa ve sadece 1 beden altı varsa o pantolon satın alınır. "zayıflayınca giyerim ben bunu" düşüncesi hakimdir.*
-daracık bir pantolon rahat yürünemeyeceği bilindiği halde denenir. olmamışsa fizik kanunlarına inat yere yatılır, göbek içe çekilir, nefes tutulur, düğme kapatılır, ayağa kalkılır, pantolon biraz bollaşsın diye hafif zıplanır sonra o daracık pantolonla dışarı çıkılır gün boyu gezilir ve eve gelip ev ahalisine bütün gün pantolonun içinde nasıl patlayacak duruma gelindiğine dair dert yanılır.
-normalde hayatta almayacakları bluzu "%50 indirim" ibaresi görüldüğü anda "ay hiç giymezsem yatarken giyerim." düşüncesiyle satın alınır.
-kuaföre saç kestirilmeye gidildiğinde o koltuktan hiçbir zaman mutlu kalkılmaz. her saç kestirmede "bir daha hayatta gitmem o adama" denilir ve bir sonraki ay yine aynı koltuğa oturulur.
-en yakın arkadaşla alışverişe çıkıldığında ikiniz aynı gömleği beğenmişseniz ama o sizden önce davranıp "ayyyy ne güzel yaaaa" demişse o gömlek artık onundur. içiniz dahi gitse almazsınız.
bir yere gitmeyecegi halde süslenip püslenip ayna karsisinda kendine bakmak sonra bir süre kendine iltifat edip evin içinde dolasmak ardindanda tekrar eşofmanlari çekip oturmak.
not: itiraf niteligini tasiyan bir entrydir,eksileyecekseniz eksileyiniz alinmam hani.çunku bende hala anlamis degilim.