Kadınların evde kalma korkusu yoktur. Kadınların bazı şeyler için geç kalma, anne olamamak yada geç anne olmak korkusu vardır. Ve çevrelerinde bak öyle olursa bunu yaşayacaksın fikrini aşılayan buyukleri vardır.
Bu yaşıma geldim hiç evde kalmaktan korkmadım nitekim kaldım. Yani insanlar öyle düşünüyor. Hic bir zaman çevremin söyledikleri umurumda olmadı. Şimdi ise üzüldüğüm tek nokta bir adam sevip ondan başkasını istemiyorum diyerek hic evlilik hayali kuramadigim gibi şuan hiçliğin tam ortasında olmak. Onları dinlemeli miydim? Şuan diyorum ki keşke beni sever diye beklemek yerine beni seven insanlardan birisine şans verip evlenme hayalleri kuran insan mı olsaydım. En çok istedigim şeyden bir bebekten belki de mahrum kalacağım. Herkes istedigini soyleyebilir bir kadın hakkında ama hangisi dogru olursa olsun kadının derdi evlilik degil hayalleridir. Kimse kimsenin kara kaşına gözüne o adamın donunu yıkamaya meraklı olmaz. Ya evlilikle ilgili gecikmek istemediği hayalleri vardır yada don yıkamayı göze alabilecek kadar aşkları.
Gece gece methiye duzdurdunuz bana burda. Erkekler ne kadar çileli dimi mına koyayım.
Yine Namus kavramının haritasını çizen topluluğun, acımasız baskılayıcı gücünden dolayıdır.
Bir kadın, yaşı geldiği halde evlenmemiş ise, toplum o kadının namusunda bir eksilik görür. Yaş biraz daha ilerleyince, kadının hakkında yavaştan dedikodular çıkartırlır.Hızlıca yayılmakta olan dedikodular, konu komşuya, esnaf ve tanıdıklara, en sonunda da Ailenin kulağına gider. Hiç suçu olmadığı halde, kadına karşı evde farklı davranışlar başlar. Aile ve kadın artık sokağa çıkamaz hale gelir. Taki biriyle evlenene yada....
Bu yazdıklarım iç anadolunun ve doğunun ilçe ve köylerinde meydana gelmekte. Ne yazık ki Anadoluda doğuda bunlar oluyor. Genelleme yaparsak, bu korkuda olan kadınların aile geçmişleri ya anadoluya yada doğuya dayanmaktadır. Ailelerin kızını kaç kişinin istediğiyle övünmeleri de buna kötü bir örnektir.
Yine biz erkekler, kadınlar üzerindeki en ağır baskılardan birini uygulamışız ve hala da uygulamaktayız. Benim nezdimde toplumumuzun utanç tablosudur.
1) anne olma güdüsü
A) ilerleyen yaşla düşen doğurganlık
B) menopozla sona eren fertil dönem
2) halk baskısı/ sosyal baskı
A) "evde kalmış" deyimi ve sosyal etkileri
B) türk erkeğinin hiç evlenmemiş kadına "yollu" gözü ile bakması
C) evlenmenin milletimizce bir zorunluluk olarak asimile edilmiş olması
3) yaşam şartları
A) Türkiye'de kadın olmak ve negatif yönleri
B) ataerkil ülkelerde kocanın "koruma" görevini üstlenmesi ve Evliliğin bir saygı unsuru olarak görülmesi.
başka insanların baskısından olabilir. öyle bi durum ki bu aileler kızlarına 20 li yaştan sonra hadi kızım birini bul, hadi kızım artık evlen derler. sonrasında misafirler gelir, bir de onlar sıkıştırır. ne zaman evleniceksin, var mı birileri diye. kimse şunu düşünmez evlilik her zaman mutluluk mu getirirmiş. benim gördüğüm, en azından çevremden edindiğim kadarıyla hayır. bir tane mutlu çift gösteremem size. tek bir tane bile. ama öyle bi öğretilmiş ki insanlara, okumuyorsan erken evleniceksin. okuyorsan üniversiten bitince. peki bunun nedeni ne? ben birini yıllarca tanıyamayacaksam, nasıl biri olduğunu tam olarak bilmeyeceksem, mutlu olup olamayacağımızı önceden kestiremeyeceksem neden evleneyim? hadi bunları geçtik. evlilikten bahsedelim. bi kağıt var imza atıyorsun. ve tebrik ederim artık her şeyi yapmanız serbest. aynı evde kalabilirsiniz, aynı tabaktan yemek yiyip aynı yastığa baş koyabilirsiniz. peki ben bunları önceden yapamaz mıydım? aaa tabi ki hayır, sonra elalem ne der?
Kadınların Wifi varsa, kitaplık varsa, ev güzel ve sıcaksa, içinde niye anlayışsız, uyumsuz, hizmet bekleyen, bağıran çağıran, yorucu olan erkeği ve anneeğ anneeğ diye gezinen çocuğu istediklerini ve alamayınca korkmalarının sebebini merak edenlerin aklına takılan sorudur.
Anne olabilecekken olamamak korkusu, içgüdüsü, bilinçaltı.
Düşünerek, görerek, bilinçli olarak, karşılaştırarak ta böyle olmaları gayet normal.
üstelik eğitim, aile ve sosyal hayatta buna zorlamıyormu?