moruk lan;
neden insanlar yaptıkları sanatlar ya da oluşturdukları eserler sebebi ile, yaşarken değil de öldükten sonra efsaneleştiriliyor hiç düşündün mü?
adam çook güzel bir yorumcu diyelim, müthiş eserlere imza atmış zamanında ama kıymeti bilinmemiş; fakat gelgelelim öldükten sonra aman yarabbim, yok efsaneydi yok kestaneydi, falan filan!
dehşet şiirlerin sahibi bir şair mesela, ona da bahsi geçen muamelenin aynısı; hepsi aynı, fark etmiyor.
insanların öldükten sonra efsaneleşmesinin nedeni; yaşarken efsaneleştirildiklerinde, götlerinin kalkması ve çaptan düşüp efsaneleşememeleri aslında. bir çeşit kısır döngü.
ego denilen yaramaz, minicik bir balonken önceleri, koocaman bir uçan balona dönüşüyor insanların içine üflmesiyle. e o kadar insan üflerse de olacağı o; 80 günde devri alem.
baba sen bir dünya turu atta gel be.
oldu canım.
ne yapıyor bizimki; tek elinde gezdirdiği balonu ile mutluyken önceleri, şimdi mümkünse dört elle sarılmak kalıyor o zaptedilemeyen balona. elleri olmadan bir şey yazamaz insan haliyle. düşüş kaçınılmaz oluyor.
yaşarken efsaneleşmek imkansız olduğu için ister istemez nallar dikilmeden olmuyor o iş.
bazı şeyler nasıl da kendi kendine kanunlaşıyor ama, kemikleşiyor hiç komutsuz.
hiç alakasız ama şimdi aklıma ne geldi bak.
gülmek nedir?
komik ya da şaşırtıcı bulunan şeye içsel olarak verilen tepkinin dışa yansıması. bir çeşit mutluluk belirtisi di mi?
he şunu söyleyenleri duyan gibiyim. komik ya da şaşırtıcı olmayan bir durum varsa gülünemez mi?
saçmalamayın tabi ki gülünür, mesela sevdiğiniz birini gördüğünüzde yüzünüzde oluşan o gayriihtiyari gülücük.
olur; olmaz değil.
az önce düşünürken aklıma geldi. bahsettiklerimin dışında nerede gülme eylemi yapılır diye. mesela birini kıskandırmak için yapılabilir, intikam için bile olur yaptığın fenalığın üzerine.
fakat bunların hepsinin dışında bir şey var ki o da gülmenin bazı durumlarda zeka belirtisi olabileceği yönünde.
çok gergin bir ortam getir gözünün önüne, hmm mesela ne olsun,,, çok gergin bir televizyon programında birbirlerine büyük düşmanlık besleyen iki kişinin tanıştırılma anı. paravan açılıyor ve birinin yüzünden düşen bin parça diğeri ise gülümsüyor. hangisi daha zekidir diye sorulsa ne cevap verirdin. ben bu soruyu yüz kişiye sordum ve 89 u gülümseyen verdi. kendi kendime yaptığım anketi sonuçlandırdım böylece.
he bir boka yaradı mı? yoo yaraması mı gerekiyordu ki???
gerekmiyordu ve öööyle bir düşünce aklımın sınırlarına uğradı ve gitti.
biliyorum yine alakasız olacak ama kadınların neden bu kadar gösterişli takıldıklarını düşündüm bir an. bir sürü elbise, ayakkabı, parfüm, makyaj..
şöyle bir sonuca vardım doğru ya da yanlış; daha güçlü olabilmek için. ne gücü lan! süsün, gösterişin güç ile ne alakası var diyenleri duyar gibiyim. var vaar merak etmeyin.
erkek her yerde erkektir arkadaş, hayvanın bile erkeği dişisinden güçlü anasını satayım. istisnaları her zamanki gibi çöpe atarsak erkek güç anlamında kadından güçlüdür mayk. buraya kadar doğru. peki ''kontrolsüz güç güç değildir'' diye reklamlarda bağıran abi haksız mıydı? haklıydı eyvallah. peki bunun kadın gösterişiyle ne alakası var?
insanın en önemli organı göz.
güçlü dediğin erkeğin gözlerini koyu renk bir bezle bağlasan ne sikime yarar peki o güç? hiçbir şeye.
evet sanırım yavaş yavaş çağrışım yaptı he.
kadın, erkeğin bu egemen güç gösterişine rakip olarak çıkaracağı şeyi ta yüzyıllar öncesinden keşfetti. ''onun gözlerini kontrol altına almak''
ve erkek kadını keşfetti. düşünsene oğlum etrafta sıfır makyaj, bacakları sağı solu kıllı, bıyıklı sakallı favorili ablalar dolaşsaydı böyle mi olurdu lan dünyanın dengeleri. olmazdı tabi.
bu da bir görüş oğlum beğenmezsen de saygı duy. hatun sorarmış erkeğine ''aşkıııım ara karnem nasıl'' herifçioğlu basar düşük notu ''sıfır canım sıfır, daha çok çalışmalısın''
bende de kesin bir manyamışlık var he moruk. düşündüğüm şeylere bak amk!