soğuk bir kış gününde kalın giyinmemişsinizdir, size şöyle der: -hayatım üşümeyecekmisin öyle?
ve siz şöyle cevaplarsınız:
-aşkım sen benim güneşimsin, sen yanımdayken bana bir şey olmaz.
iki elle temas kurarak, başlar aynı hizada, kafa hafif yana yatık gözlerin ta içine bakarak ciddiyetle ama sevecenlikle ve kocaman bir gülümsemeyle seni çok seviyorum demek. edip edebileceğin tüm iltifatları etmiş olursun.
herkesin duymak isteyeceği iltifalardandır. kadın erkek farketmez. "ne kadar iyisin" değil de, "ne kadar güzelsin, saçın/gözün/şuran buran ne kadar hoş" gibidir daha çok. burdan da insanların dış görünüşüe pekala önem verdiklerini daha bariz anlayabiliriz. ancak başka zaman da, karşıdaki için "benim için fiziği değil, iç güzelliği önemli" derler. gel de inan.
"çok güzelsin" den gayrısının göt ayağı olduğu iltifatlar. sallamaz çünkü.
+ aşkım, 15 yıldır üzerinde çalıştığın ve bu yıl içerisinde uzayda yerini almış, tasarımı ve testleri sana ait olan uzay mekiği çok güzel, çok akıllı ve yeteneklisin..
- ee osman?
+ ayrıca da çok güzelsin.
- ayyy aşkıım!
kadına yönelik mevcut sömürü ve saldırı taktiklerini geliştiren 'kadınlar ne ister?' üst başlığının alt kümesidir. 'kadınlar ne ister?' diye yola çıkılır, 'kadınlar nelerden hoşlanır?'a gelinir, kadın 'kadın'laşır, erkek 'erkek'leşir. bunun üzerinden pazarlama taktikleri geliştitirilir. sonuç mu? haydi eller cebe...
kadınlar için her daim duyulmak istenen; erkekler için ise "zorunluluk" tan öte bir şey olmayan kelimeler, cümlelerdir. yani zordur erkek olmak bu anlamda, her daim yaratıcı olmalıdır er kişi ve "yeni, denenmemiş" iltifatlar sunabilmelidir kadınına. *