hayatının 10'lu yıllarından 50'li yıllarına kadar her ayın (öncesi ve sonrasıyla yaklaşık) 10 gününü hormonal ve dolayısıyla psikolojik olarak anormal geçiren varlıkların dengesizliği aslında onların normali haline dönüşmüştür, kadınların dengesizliği onların denge halidir.
teori gayet bilimsel verilere dayanmaktadır. şöyle ki:yaklaşık 40 yıl, her yılda 12 ay var, her ayın on günü dengesiz iseler, 40x12x10/365=13,15küsür yıl. aman allahııım.
acizlik kötü şey. olm gidin dünyayı kurtarın, ülkeyi yönetin, bunlarr daha mantıklı. kadınları çözümlemeye çalışmak teori üretmek ne ya, zaman kaybı baştan söyliyim neresinden dönerseniz kardır.
yaşanmış (altı çizili) bir örnekle somutlaştıralım...
yaptığım iş icabı günde en az 25 insan ile 5-15 dakika arası yüz yüze görüşmeler yapıyorum. bu görüşmeleri de bilgisayardaki sıramatiğe basarak gerçekleştiriyorum. (evet, müşteri hizmetlerindeyim.)
bekleyen sayısı 20 civarıydı. toplam 6 kişi çalışıyoruz. ve o bekleyenlerden malum "dengesiz" benim çağırdığım sıraya sahipti (işte ben buna kader diyorum). odanın kapısını açıp içeri girdiğinde deniz mavisi gözleri ile daha ilk saniyeden "oha çok tatlı lan" fikrini oluşturdu beynimde. ama tabii ki bendeniz tüm profesyonelliğimle bir şey belli etmeden klasik cümlemi kurdum: buyrun, hoş geldiniz. size nasıl yardımcı olabilirim? tabii bu kelimeler dökülürken dilimden gözlerimi alamıyordum gözlerinden (kafiye güzel oldu). işlemlerini hallederken bir yandan da ufak ufak sohbet etmeye çalıştım. baktım ışık var. sevindim belli etmeden içten içe.
tüm işlemler bitti; artık bayan dengesiz (hmm, anlatım bozukluğu oldu. aynı anlamda iki kelime tek bir cümle içinde...) için -istemeyerek de olsa- gitme vaktiydi. giderken dedi: bir sorunla karşılaşırsam arayabileceğim bir numara var mı? birnikimbile yok bu mesajı almaz mı... dedim: ben adımı yazayım şu kağıt parçasına bir de numaramı vereyim. olursa bir sorun lütfen beni bulun.
ekledi beni facebook sosyal paylaşım sitesinden iki saat sonra. mutluluğum tavan yaptı bir anda... sanırım yalnızlığım son bulacak dedim içimden. az az ama hoş ve ılık sohbetlerimiz süre geldi üç gün boyunca. ve üçüncü günün sonunda teklifim geldi: bir akşam yemeği ısmarlamak isterim iznin olursa... önce "düşünmeliyim" dedi. sonra ise "peki." buluştuk ancak sadece kahve içtik ve de yarım saat sohbet ettik. yarım saatlik bir süre tanımıştı bana. ve son 10 dakika ise "ben hayatımda özel birisi, bir erkek arkadaş istemiyorum." dedi. benim cevabım ise: "benim hayat görüşümde kadın-erkek arkadaşlığı yoktur." şeklindeydi.
sağlık olsun.
bu günkü dersimizin sonuna gelirken bu parçadan çıkardığımız ders nedir? iyiler daima kaybeder! ups, pardon. yani... şey... hayat güzeldir, evet...
bir kadını avucunun icine al (yada aldığını san). Öv öv pohpohla büyüksün güzelsin şöylesin böylesin. O da bu hızını alamayıp başkasına gitsin. Çok güzel bir durum.