Bilim adamı ifadesinin cinsiyet ayrımına işaret etmesiyle, nesiller boyu bilimin erkeklerin işi olduğu düşüncesinin aşılanması; daha da temelde, dilin öğelerinin gerçekliği belirlemesinden kaynaklanan durum. Dil düşündüğümüzden daha önemli.
Bir katilden bahsedildiğinde aklınıza ilk olarak neden erkek gelir?
Bir zorbadan bahsedildiğinde neden kafamızda iri yarılı bir erkek imgesi canlanır?
Sorun kaynak da değil eğitim politikasinda.
Bilimin dini referanslarla ilerleme kaydetecegini zannedenlerin TÜBiTAK' in başına hayvanat bahçesi müdürünü getirmesi bu meselenin özüdür aslında.
Ha daha evvelinde bundan farklı mıydı derseniz o zaman da bundan iyi değildi. Ama o zaman ülkenin fakirliğin den tutun da eğitim seviyesinin düşüklüğüne kadar bir çok etken vardı.sartlar bilim adamı daha doğrusu bilim insanı yetişmesine çok elverişli değildir. Yurt dışında yetişen bilim insanlarımıza yurt içinde kendi kişisel çabalarıyla zoraki bir şeyler üretenler hariç. Ama o zaman bunun imkansızlıklardan kaynaklandığı bilinirdi. Ama şimdi durum öyle mı. Şimdi bari şartlar biraz daha iyi. Ama şimdi de bilimi referans kabul etmeyen zihniyet hakim.
kadın oldukları içindir. bilim adamı erkek olur. bilim kadını desen vardır ama. şuan içimde XD'ler uçuşuyor. bu başlıkta kimse bu espriyi yapmamış şu ana kadar çok mutluyum. ben yapmasaydım da komünisti dinsizi mi yapsaydı?
bilim insanlığı noktasında da, araştırmacılık fedakarlık ister. hanımların aklındaki göt gezdirip, kahve fotoğrafı atıp vakti gelince ölmek sıralamasında bilimi herhangi bir yere sıkıştıramazsınız. ki fedakarlık eden kadınlar gerçekten iyi de bilim insanıdırlar. çok nadir gördüm yatan kadın akademisyen.
bunda aile etkisi de var. şimdi ailenin önemi çok fazla ve kişiyi o yönlendiriyor. mesela anadolunun çorak bir köyünde doğmuş kız düşünelim. ailesi anadolu çomarı ve muhtemelen abdestli şakirt. bu kızı için ne ister? büyüsün hayırlı bir kısmet bulsun evlensin. bu misyonla büyütür çocuğunu. bu yüzden evlilik ütopyasıyla beyni ufalanmış kızların ünide bile koca bulmaya geldiğini görüyoruz. başka bir fonksiyonu yok çünkü, hayatta evliliği bile başarı olarak görecek ve doğurdukça yüceltilecek bir kadın o. toplum bu görevi veriyor ve birileri de işini yapıyor bence.
Dünyanın bu taraflarında, kadına default olarak bilen roller ve yine default olarak yüklenen sorumluluk paketleri bu tür fantezilerin kadın zihnindeki kaynaklarına kibrit suyu olduğu için memleket ve sair coğrafyada böyle bir durum ortaya çıkmıştır.
Yalnız, şu günün şartlarında bu kesimin dışında kalan ve bu potansiyeli taşıyan %15 lik kısım ise çok fazla ilgilenmemektedir. Bilime doğrudan doğruya bir katkı yapmak gibi bir kaygı taşımamaktadır.
Diğer yandan Türk akademisindeki kadınlar da çok büyük oranda akademik memuriyet icra etmektedirler. Hele sosyal bilimci kadınlar, asistanı profesörü hemen hepsi ununu eleyip eleğini duvara asmış modundadır.
Üzücü tabi.
Hangi döneme baktığınlada alakalı, eskiden skolastik dönemde kadın, islamda ki gibi. Sonrasında yine çok geri planda kalıyor, avrupanın ortasında bile, şimdilerde yeni yeni çıkıyorlar. Yani düşünki (yanlış hatırlamıyorsam) isviçrede bile 1974 te kadına seçme ve seçilme hakkı verildi.
bilim insanı demek daha doğru bu bir,
ikicisi ise kadının sosyal hayata katılımı bile yenidir denebilir.
ayrıca çıkan var ama çok iz bırakmış, çağ kapatıp açmış değil. ilerde o da olur, çünkü artık kızları okutuyorlar, bir yerlere gelmesi için çabalıyorlar. önceden çocuk doğursun biraz da ruhum doysun tadında yaşıyorlardı.