iki gruba ayırdığım dişiler topluluğu. Bir, erkekleri aşka getirip şarkılar romanlar yazdıran kadınlar; bir de benim gibi sms bile yazdıramayan kadınlar... Hayat garip.
insan türünün dişi cinsini temsil eden gruptur. yüz yıllar boyunca üzerine çok şarkı yapılmış, kitaplar yazılmış, kavgalar edilmiş, hakaret edilip aşağılanmış veya öve öve bitirilememiş, anlaşılmaz bulunmuş, kah sevilmiş kah nefret edilmiş, bazen anne, kız kardeş bazen sevgili, arkadaş olmuş hakkında ne söylenirse söylensin her şeyden önce insan olmuş insan neslinin iki cinsiyetinden biridir. edebiyatta en güzel tarif edenlerden biri olan cemal süreya'nın kadınlar susarak gider yazısı aslında her şeyi özetlemektedir.
--spoiler--
Çok uzun emekler verir ilişkisini yürütmek için. Birinin kadını olmayı yüreği, beyni, ruhu o kadar zor kabul etmiştir ki, başka bir adama ait olmayı istemez. Erkek gibi, çorbanın tuzu eksik diye kavga çıkarmaz mesela, tam tersi, konuşmamız lazım der. Erkekler de en çok bu cümleye sinir olurlar. Ertelenir o konuşmalar, maç bitimine, yemek sonrasına ve daha birçok lüzumsuz şeyin ardına ötelenir.
Kadınlar inatçıdır, hayata tutundukları gibi, aşklarına da sahip çıkarlar. Bu yüzdendir, konuşup derdini anlatma isteği, karşı tarafı ikna edene kadar uğraşırlar. Sonunda pes eder adam, bir ışık görür kadın, tüm derdini paylaşır. Genellikle ne cevap alır? Abuk sabuk konuşma! Gereksiz ve saçma gelmiştir adama anlatılanlar, hiç de üstünde durmamıştır. Yine bir sıkıntı, tatmin edilemeden geçiştirilir ve adam gün gelip bunların kendisine ok gibi döneceğini bilemez.
Bir kadın şikayet ediyorsa, ya da erkeklerin deyimi ile vıdı vıdı ediyorsa erkek bilmelidir ki, o ilişkiden hala ümidi vardır kadının. Yürütmek, birlikte yaşamak, sorunları çözerek mutlu olmak istiyordur. Daha önemlisi, o adamı hala seviyordur.
Kadın susarak gider!
En önemli detaydır, erkeklerin hiç anlayamadığı durum işte bu kadar basittir. O gün gelene kadar konuşan, kavga eden, tartışan kadın, kendini sessizliğe vermiştir. Ne zaman ümidini o ilişkiden kestiyse, o zaman sevgisi de yara almış demektir. Yüreğindeki bavulları toplamıştır, kafasındaki biletleri almış ve aslında bedeni orada durarak, ilişkiden çıkıp gitmiştir. Kadın, gerçekten gitmişse, çok sessiz olmuştur ayrılışı, kimse hissetmeden, kapıları vurup kırmadan gitmiştir. Her akşam eve geldiğinde, kapının açıldığını gören adam anlamaz ama bir kadın sessizce gider. Ne mutfağında yemek pişiren, ne yan koltukta televizyon izleyen, ne gece ruhunu kenara koyarak yatakta sevişmeye çalışan kadın, artık o kadındır. Bir kadının çığlıklarından, kavgalarından korkmamak gerekir, çünkü kadının gidişi sessiz ve asildir.
kadın'lar örgütlenip erkek egemenliğine karşı direnip kadın erkek eşitliğini sağlamalı ayrıca başbakan'ın 3 çocuk yapın lafına aldırış etmeyin bu kararı siz verirsiniz ülke'nin değil başbakanı padişahı bile bunu söylemeye hakkı yoktur.
--spoiler--
Kadının en büyük vazifesi analıktır!
ilk terbiye verilen yerin ana kucağı olduğu düşünülürse, bu vazifenin ehemmiyeti layıkiyle anlaşılır.
--spoiler--
kadınlar saçlarının kırıklarıyla kalplerinin kırıklıklarını özdeşleştirirler. canları sıkkın olunca uçlarından biraz kırık aldırarak mutlu olurlar. oysa erkekler böyle değillerdir. dertlerini sonsuza dek içlerine gömdükleri bilinen bir gerçektir. erkekler bu yüzden kadınlardan daha kısa yaşarlar...
samimi bir şekilde gülümsemedikleri sürece bacaklarını göstermeleri anlam ifade etmeyen varlıklar. ancak masturbasyona meze olurlar. gülümseyin yeter. ya da ağlayın, o da yakışıyor. ama gülmek makbuldür nihayetinde.