Biri der, evlenelim. Diğeri, son nefesimde yanımda sen olacaksın. Beriki, seninle ölüme gelirim. Sıradaki, ayrılmayayım diye yalvarır sonra evimi polise bastırır. Öteki, evlensem de koynuna girerim...
Evet, bu sonuncusunu söyleyen bile oldu. Haaa, hiçbiri sözlerini tutmadılar. Hepsi unuttu sözlerini. Ondan sonra "erkekler çok hede hödö!"... Biz adam gibi sevgimize sahip çıktık da ne oldu? Ne sıçtınız ki elime, ne çalayım yüzünüze?
illâ erkek müslümler gibi kadına it kadar değer vermeyelim; misojinist mi olalım?
zaman zaman adet olmaktan beyinlerine kan gitmeyen, doğurgan yapıda olması nedeniyle temelinde paranoyaklık barındıran, uluslarası tabirle "woman logic" gibi enteresan ve gerçekdışı mantıklara da yatkın olan, bazen düşündüğümüzden çok farklı düşünerek hiç aklımıza gelmeyen bir fikirden bahsedebilen, fakbadivarî bir ilişki kurulduğunda tadından yenmeyen, iyisi tam iyi, kötüsü tam kötü varlıklara verilen ad. ayrıca dünyayı erkeklerin yönettiğini bilirler ve bunun için erkekleri yönetme antrenmanı yaparlar. genelde dölleme içgüdümüzü dürterek atak yapımızı ve sahiplenme dürtümüzü harekete geçirerek, kendilerini hedef konuma sürükleyip amaçlarında başarılı olurlar.
"Kendi tüylü derilerini döküp de, yerine başka hayvanların kürklerini giymeden önce, nasıl birer maymun idilerse, şimdi de yumuşaklıkları ve aptallıkları altında, biyolojik yazgılarının peşinde ilkel, doğrudan doğruya ve öldürücü bir biçimde koşan maymunlardı kadınlar." demiş jack london. katılırım kendisine.
bir yobaz için kadın; hayvandır. 4 tane diye ifade edilir. Mal gibi yani. Hayvansınız. Kapanacaksınız, gözünüz bile görünmeyecek. Yoksa erkekler oracıkta boşalır. Kirpiğinizi gören tahrik olur. 2 kadın bir insan eder. insan değilsiniz yani. Siz niye varsınız sahi yemek yapacaksınız, kocanız sizi istediği zaman dövüp istediği zaman şaapacak, kocaya kulluk kölelik. Boynunuza tasma da takılması lazım havlayın böyle. Beyim beyim beyim diye. Ama olmaz sesinizden de tahrik olurlar.
Bir türk için; kurultayda kocasının arkasında önünde değil yanında yer alır, zorluklara karşı beraber başa çıkar. Savaşır, gerekirse ülke yönetir, ülke yıkar. Koca millete de hükmeder, aşağılanmaz ki zaten aşağılayamazsınız haddinizi bildirir. Siz zordayken aklınız kalmaz, o da gerekirse evi idare eder. Erkek ile kadın eşittir, birdir. Cinsiyet farkı vs. Tabi bunlar var. Bir yobazın erkeğinden daha erkektir. Köpek köle muamelesi yapamazsınız. Tomris' i, savaşa katılan türk kadın atlıları bir araştırın yeter.
şimdi böyle türk kadını olup olmadığı tartışılsa da özünde barındırır.
Her gün kim bilir kaç kadın görüyorum...
Sokakta, vapurda, okulda, kuaförde, orda, burda...Ama olmuyor hanımlar, olmuyor!
Kadınlar kadınlığı unutalı daha kaç on yıl oldu ki? Solaryuma girmeye, çıplak
gezmeye, kariyer hırsıyla yüzlerini buruşturmaya başlayalı kaç on yıl
oldu?
Çevremde gördüğüm kadınlardan bazılarının birtakım özelliklerini seçtim.
Bunlara, dizilerdeki, filmlerdeki, romanlardaki kadınların hoşuma giden
özelliklerini ekledim. Gözlerimi kapadım, Osmanlı zamanından kalma, hani
şu afet-i devran denen kadınları düşündüm. O nasıl bir cazibedir ki,
peçelerin ardından bile erkekleri aşık eder.
Bir Fransız kadınının zarafetini düşündüm sonra, bir ispanyol kadınının
ateşini ve bir Türk köylü kızının tazeliğini..
Kadının güle benzemesi gerektiğine karar verdim sonunda. Kadının hası
güle benzer. Rengiyle, kokusuyla, dikeniyle. Açın televizyonu, bir tane
gül görüyor musunuz?
Kadının hası yumuşak başlı olmaz, ama ağırbaşlı ve sıcak olur.
Ağırbaşlılıktan kastım, sıkıcılık değil elbet. Şımarıklığın da hakkını
verir.
Ağırbaşlı tebessümleri olur bir de. Kadın yüzü dediğin mahkeme duvarına
benzemeyecek. Bu tebessümler sevgidir. Yumuşacık bir sevgi olur kadın
yüreğinde. Kim olursa olsun, ne yaşamış olursa olsun.
Erkeğini dizine yatırıp saçlarını okşamayı bilir gerçek bir kadın.
Kadının hası nerede, nasıl davranacağını bilir. . insanların içinde
kapris yapmaz, hır çıkarmaz; ama gerçek bir Osmanlı kadını gibi,
adabıyla, raconuyla istediğini alır. Dırdır etmez. Çok konuşup, baskı
yapıp erkeği bezdirmez. Yüz göz olmaz kadının hası. Bazen öyle bir bakar
ki, hele bir de bazen öyle bir susar ki, bin tümceye bedeldir bu
bakmalarla susmalar. Bu kadın üzülmeyi de bilir, ağlamayı da, kızmayı
da. Ama üzmemek lazım, ayrıca kızdırmaya da gelmez.
Gerçek bir kadın ezik durmaz. Kambur yürümez, dimdik durur. Kendine
saygısı, güveni vardır. erkeğine can yoldaşı olur,destek olur, onu
dinlemeyi bilir.
Bazen utangaç olur, bazen ürkek. Soğuktan ya da yalnızlıktan korkabilir
kadın. Aptal olmaz gerçek bir kadın. Bön bön bakmaz adamların suratına.
Hülyalı bakışları da olsa, zihni uyanık olur.
Hüznü, gökten deli deli yağan yağmur gibi olur, saçlarından akar.
Neşesi ise öyle renkli, öyle dağınık; saçları savrulur. Kahkahaları
vardır bu kadının, çın çın eder odaların duvarlarında.
Sesi güzel olur kadının, biraz buğulu...arada bir pencereye yaslar
başını, sokağa dalıp gider, bir şarkı söyler.
Olgunluğuyla şaşırtır erkeği. Bazen de öyle çocuk olur, öyle sağlam
saçmalar ki, yine, yine şaşırtır onu.
Sıkmaz kadın, bunaltmaz, yaşa yaşa bitmez. Huzur verir varlığıyla.
içmesini de bilir kadının hası. Bazı akşamlar anason kokulu tüter
sofrasının sıcağı. içli bir türkü dinler bazen, üşür, sırtına hırkasını alır. Konuşurken insanın yüzüne bakar kadın. Kibirli olmaz. Kültürsüz
olmaz. Bomboş olmaz kafası. Dünyanın, ülkenin olaylarını bilir, anlar,
söyleyecek sözü vardır. kişiliklidir. Beceriklidir. Tırnağı kırılınca
üzülür, üzülür işte, profesör de olsa, sultan da olsa, boksör de olsa üzülür.
Gerçek bir kadın hiçbir zaman reklam panolarındaki kızlara benzemez.
Etini teşhir etmez. Fosforlu bir taş gibiliği yoktur onun, loş bir cazibesi vardır. albenisi metrelerce öteden çarpar adamı.Ne kadar
örtüneceğini, ne kadar açılacağını, yerine ve zamanına göre bilir.Gerçek
bir kadın Paris podyumlarında yürüyen, 17. yüzyılın vebalı kadınları
gibi mankenlere benzemez. Uzun saçları vardır kadının. Yumuşak olur,
güzel kokar. Kadının hası saçlarını ne zaman toplayacağını, ne zaman
salacağını bilir. Kadına yaraşmaz soğukluk.
Gerçek bir kadın göbek atmayı, gerdan kırmayı, iyi becerir; ama öyle her
yerde masaların üstüne çıkıp oynamaz. Havasında oldu mu, bir oynadı mı,
herkes onu izler.
Kadın korunmayı sever, ama korunmaya muhtaç olmaz. Erkekler korumayı
severler, ama yine de güçsüz, zavallı kadınlardan hoşlanmazlar.Güçlü
kadından ise çekinirler, ona yanaşamazlar. Kadının hası bu dengeyi
kurmayı bilir; gücünü erkeğin gözüne gözüne sokmaz.
Has kadına naz da yakışır, kapris de. Öyle tatlı, öyle kıvamlı naz eder
ki, onun nazını erkek zevkle çeker.
Gerçek bir kadın şiir gibi olur, mey gibi olur, ömür gibi olur...
-Problemi kendiliğinden ve kadına hissettirmeden çözemeyen adamları,
-başarısız adamları,
-ailesine fazla düşkün adamları,
...
-konuşamadığı adamları,
-dokunduğunda bir şey hissedemediği adamları,
-sözlerini tutmayan adamları,
-kötü kokan adamları,
-yaşının insanı olamayan adamları,
-geçmişte ve yarında yaşayan bugünün hakkını veremeyen adamları,
-güzel konuşamayan, susacağı anları bilmeyen, kendini dinletmeyen, dinlemesini bilmeyen,
-tarzı olmayan,
-eve ekmek yerine bahane getiren adamları sevmez...**
kimsenin kendilerini anlamadığından yakınırlar ancak kendilerini anlayamamışken nasıl anlanmak isterler. bu çok karmaşıktır. kadınları nasıl görmek istersen öyle görürsün, önyargıların varsa karşına önyargılarını haklılandıran kadınlar çıkması muhtemel. önyargılarını çürüten biri çıkarsa da karşına ona aşık olman muhtemel.
ünlü şair anlatmıştır kendi ülkesindeki kadınların halini.
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
yağmur giyerlerdi sonbaharla bir
azıcık okşasam sanki çocuktular
bıraksam korkudan gözleri sislenir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir
hayır sanmayın ki beni unuttular
hala ara sıra mektupları gelir
gerçek değildiler birer umuttular
eski bir şarkı belki bir şiir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir
yalnızlıklarımda elimden tuttular
uzak fısıltıları içimi ürpertir
sanki gökyüzünde bir buluttular
nereye kayboldular şimdi kim bilir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir.atilla ilhan .