k- faruk biz mehmet'le çıkmaya başladık.
faruk- ama nasıl olur ben seni çok güldürüyordum...
k- hahah... ne alakası var yaa!.. bak hala güldürüyorsun beni allah iyiliğini versin e mi!
kendini güldüren erkeklerden hoşlanırlar ama bu güldürme işinin nasıl yapıldığıyla çok alakalıdır. çok hazırcevap biriyseniz, laf yediğinizde o lafı göğsünüzde yumuşatıp voleyle geri gönderen biriyseniz, esprili olmakla şaklaban olmak arasındaki çizginin esprili olmak tarafında durduğunuz açıkça fark ediliyorsa o zaman kızlar tarafından sevilirsiniz.
aslında bu teorinin bir alt metni vardır. şöyleki;
güldürmek, gerçek anlamıyla (şaklabanlık değil) bilgi, donanım ve zeka gerektiren bi kavramdır. ayrıca dünyadaki en seksi sayılan şeylerden biri zekadır. yani güldüren erkek, zeki erkek anlamına gelir. bu noktada olay, kadınlar zeki erkeklerden hoşlanırlar teoremine bağlanmaktadır. ki her zaman geçerli olmasada yalan değildir.
Cem yılmaz'ın çürütmesine rağmen, sağda solda dillendirilen tez. cmylmz'e göre: kadınlar yakışıklı erkeklere aşık olur ve yakışıklılık göreceli bir kavram değildir.
Kadınlar kendilerini gülen erkeklere... sadece gülerler.
akabinde tebessümlü flörtlere ve bol kahkahalı orgazmlara yelken açmazlar. güldüren ne kadar sağlam olsa da, gülme ihtiyacını gideren kadın, yeteri kadar yarıldıktan sonra güldüreni bir mendil gibi buruşturup bir kenara atar. bu sempatik insancağızımız farklı yerlerde, farklı zamanlarda, farklı kadınları güldüredururken; bir zamanlar güldürdüğü o kadınlar, yakışıklı ve kendilerini güldürmek gibi bir misyonu olmayan erkeklerle, ekşi peynir kokulu vajinalarını paylaşırlar.
hâlâ kimsenin aşık olmadığı kadınları güldüren erkek, günün sonunda, sahilde tek başına engin maviye karışacak olan birkaç damlanın arkadaşlığıyla, sigarasının son nefeslerini çekerek gözden kaybolur.
şuraya kocaman, şişkin ve rahatsızı edici bir kahkaha efekti önce. tamamdır...
bu kadar basit olsaydı keşke. ortalık aç kurtlar gibi gezinip duran abazanlığı tavan yapmış saplarla dolmazdı. kazmanın önde gideni değilse eğer, becermeye çalıştığı on espirinin üçüne gülebilen bir kız bulur ve onu da tavlardı herhalde. lakin hiç de öyle değil ne yazık ki. kadınları anlayabilmek, etkileyebilmek ve de aşık olmalarını sağlayabilmek böyle sıradan formüllerle gerçekleşmiyor. zira erkeklere göre oldukça karmaşık(!) bir iç dünyaları var ve sürekli gel-gitlerle cebelleşiyorlar; anları birbirini tutmuyor.
boş yere heveslendirmeyin insanları. o kötü espirilerden farksız yani bu yalan da. Gülünç duruma düşmek ile gülümsetebilmenin farkını anlamak gerek. üzgünüm leyla, üzgünüm mecnun... bir sonraki gelsin. önünüzdeki kısmetlere(?) bakacaksınız artık.
