kadına el kaldıran iti anladım da, anlamadım aslında anlayacak birşeyi de yok hadi anladık diyelim, kız belki çocuğa pardon itoğlu ite orospu çocuğu dedi de o it de kızdı filan (yine de yapılan yanlıştır). o kadar zaman çekim yapan ya da yapanlar ne ayak? niye çekmişler niye müdahele etmemişlerdir o da bir soru işaretidir.
insana sinirden kafayı yedirten video.
merdivenlerden uçarak o pezevengin ağzına ağzına saydırdığımı hayal ettim bir an.
yalnız, dövene 1 vuruyorsak çeken orospu çocuğuna 2 vurmak gerekir onu da hatırlatayım.
aslında ciddi bir sorundan bahsediyoruz. bir insana vurabilmek gibi bir acziyet daha yoktur dünya üzerinde... hani sövüp, saymak falan dahi bu kadar olamaz. şiddeti doğuran etkenlere dikkatli bakmak gerek. bir insan neden şiddete başvurur?
genel tablo odur ki insanlığındaki, zekasındaki, üslubundaki boşluğu doldurabileceğine inandığı yegâne şey şiddettir birçoklarının. hele ki hayatındaki bir kadına vurabilen erkek cinsi tam anlamı ile psikolojik bir vak'adır. hani düşünüyorum... benim sevgilim, benim hoşlanmadığım bir şey yaptı diyelim. sevmediğim bir tutumu var. bir kabahati var benim açımdan bakıldığında. ona atacağım onlarca tokat, tekme, kafa ve hatta diz, dirsek... tek bir sözüm kadar etkili olamayacaktır. olmayacaktır. yiyeceği tokatı göze aldığı takdirde gene aynı şeyi yapacaktır. oysa bensizlik... hayatımdaki herhangi bir insana verebileceğim en etkili ceza olacaktır. sükunet içinde bir bensizlik. aksi halde bir kamyon dayak at nafile.
şimdi konuyu dağıtmak gibi olmazsa bunu söylemeyi "kendini beğenmişlik" olarak algılamamanın gerekliliğine değinelim. kimse kimseyi kandırmasın arkadaş. bir insanın hayatında en önemli etken kendisidir. herkesin hayatında merkezde kendisi yer alır ve olaylar, kişiler bu merkez çevresinde döner durur. herkes için de bu durum böyledir. çok basit bir örnek verelim yakın bir coğrafyada kan, gövdeyi götürürken ben burada hala yemek, içmek, aşk, meşk, futbol gibi işlerle uğraşıyorsam merkezde benim olmamdan kaynaklanmaktadır bu durum. ve tekrar ediyorum bu durum herkes için aynıdır.
tekrar asıl konumuza dönelim. gönül ilişkilerinin temelinde bir "yakışmak" durumu vardır. karşındaki insana, hayatındaki en önemli yeri veriyorsan, bir hayatı paylaşıyorsan bu da kendine yakıştırmandan kaynaklanmaktadır. eğer yakışmadığını düşünüyorsan, seni küçük düşürdüğüne inanıyorsan yol verirsin olur ve biter. kilim niyetine tepelesen kaç yazar?
tüm bunları gözönünde bulundurduğumuzda kendisine dahi değer veremeyen itlerdir. o kadar değersizlerdir ki kendilerinin bir ödül olduğunu farkedemezler ve dolayısı ile de ceza sistemlerinde de şiddet görülmektedir. oysa kendisine değer veren, saygı duyan insan daha etkili cezalar geliştirebilmektedir. mantıklı mıdır? ekle gitsin hacım...
böylesine şiddet ve hiddet dolmuşsa biri ya aldatılmıştır ya da kandırılmıştır. ki hiç kimsenin kendisine yalan söylediği için bir kadını, kadını gectim bir insanı böyle hırpalayacağını zannetmem. yapıyorsa ya psikolojik sorunları vardır ya da denge problemi yaşıyordur bu kişi.
bir kimse aldatıldığı zaman bu tür eylemlere kalkışabiliyor. muhtemelen gönlü bir başkasına kaymıştır kızın. istememiştir esas oğlanı artık. hazmedememiştir genç adam şamarlamıştır kızı. tamam bir kimsenin bir kimseyi aldatması belki de en iğrenc ve şerefsizce bir durumdur. fakat kimsenin cezası bu olamaz.
son derece çağ dışı olan bu eylemleri gerçekleştiren kişilere tek söz söylenebilir ancak. yürü git len.