kadınla erkek eşit olsa çok çirkin olurdu dünya zaten. kadınla erkek eşit haklara sahiptir. fiziksel olarak da zihinsel olarak da eşit değillerdir. önemli olsn uyum içinde yaşamak.
hmmm erkek erkek de eşit diildir, mike tyson albert einstein´ı çok feci dövebilir mesela...ya da michael schumacher araba kullanma konusunda beni ziker atar...
eşitlik hukuki bir kavramdır. hukuksal bir konudur. yoksa hiçbi insan hiçbi insanla eşit diildir...ibrahim tatlıses amadeus mozart´la eşit diildir. serdar ortaç freddy mercury´le eşit diildir...franklin roosevelt donald trump´la asla eşit diildir...
albert einstein ibrahim tatlıses gibi çiğköfte yapamaz, michael schuhmacher glenn gould gibi piyano çalamaz, ludwig van beethoven zeki müren gibi şarkı söyleyemez...
ama yasalar karşısında herkes eşittir, eşitlikten kasıt da zaten yasalardan ibarettir...
Kadın ve erkek eşit değildir. Kadınların pozitif üstünlüğü vardır. Hukuk karşısında bunu 2 yıldır deneyimledik.
Bir kadının 2 yıldır yaptığı hareketler saldırılar cezasız kalırken, aynı davranışı bir erkeğin yaptığı ilk anda cezalandırılacağı herkes tarafından biliniyor. Karakol ve bölge savcılıklarında sayısızca dosyamız olmasına rağmen bu şahıs rahatlıkla gelip aynı davranışları sergileyebiliyorsa kimse bana eşitlikten bahsetmesin.
Tabi ki eşit değildir. Erkekler her bakımdan kadınlardan üstün varlıklardır. istediğiniz kadar itiraz edip anırabilirsiniz. Bu anırmalarınız gerçeği değiştirmez.
cinsiyete yüklenen roller önemlidir. bunlar kadın olmanın gereği şunlar erkek olmanın gereği diye cinsiyete göre çok katı bir profil çizdiler. buna uymayanları hastalıklı olarak gösterip bir nevi baskı altında erkek veya kadın olmanın yasasını direttiler. oysa şöyle bir toplumlara bakarsak en ileri toplumlarda bile kimse tamamen tatmin olmuş değil. o zaman bu rollerin ne olduğu, nasıl yorumlanması gerektiği ve dağıtımın nasıl olacağı cidden büyük problemdir.
kimse bu iki cins birbirinin kopyasıdır demiyor fakat cinsiyete yönelik bu sert tavır doğru mu? bizim yüzde kaçımız cinsiyet yüzde kaçımız insan?
önemli olan bu. oysa cinsiyetçi bakışı bu denli farkında olup salt bunlar üzerinden rol dağıtmak yerine, insan olan paydamızı temel alıp pay dağıtmak daha tatmin edici olur çünkü bunda birbirimize benzeyen daha çok yan buluruz. böylece sen şu cinsiyettensin o halde böyle olmalısın, sen bu cinsiyettensin o halde şöyle olmalısın diye bir dayatma ortadan kalkar.
cinsiyetleri tabi ki inkar etmiyorum, bunların belli kalıpsal olarak farklılıklara neden olduğunu da farkındayım, biyolojik olarak aynı da değiliz ancak bu biyolojiyi kıstas alıp her şeyi buna göre belirlemek saçma.
ayrıca nesnel olarak dünyaya bakarsak kimse belli sebeplerden dolayı birbirine eşit değil. bu eşitsizliği hedef alıp başkasına üstünlük kurmaksa gaye, cinsiyetçilik de olur, ırkçılık da olur, emperyalizm de olur. sonuçta aşağı ırk, aşağı cinsiyet, aşağı toplum, aşağı insan, aşağı din, aşağı mezhep falan filan değip her insan farklığı aşağılık olarak görüp kendini üstte getirebilir.
o halde insanlığı hedef almak, insanca açıklama getirmek her şeyin anahtarı olabilir. roller bunun üzerinden dağıtılıp kadın erkek birlikteliği daha verimli hale de getirilebilir. ama kim yapar bilemem.
Kadın erkek eşittir.
Ama kadın ve erkek farklı yaratılmıştır. Kadının iyi yaptığı ve erkeklerin iyi yaptığı şeyler vardır. yani söylenenin aksine kadınlar erkeklerin yaptığı her işi yapamaz. tabi tam tersi de erkekler için geçerli.
önceleri kadın doğurganlığı sebebiyle erkekten daha çok yakındı doğaya ve daha üstün sayılırdı çünkü tanrılara benzerdi kadın, o da doğurganlığıyla doğanın önemli bir parçasıydı.
ilk savaşçılar arasında kadın-erkek ayrımı yoktu. kadınlar da erkekler kadar iyi savaşırlardı.
anne-çocuk arasındaki yakınlık baba-çocuk yakınlığından daha fazla idi. anne doğurmanın acısını ve zevkini tattığından çocuğuna, çocuk da kendisini dünyaya getirdiği ve ilgisini eksiltmediğinden annesine bağlıydı.
fakat kadın doğuran olduğu için öldüren olmak ona pek kolay gelmedi. o doğurduğunu öldüremiyordu. dolayısıyla kadın savaşçılıktan uzaklaştı.
erkek kadının doğaya yakınlığını kıskandı ve iyi bir savaşçı olarak, daha doğrusu iyi bir öldürücü olarak, doğaya yakınlık sağlamaya doğurganlığın karşısına öldürücülükle çıkmaya başladı.
erkek, anne-çocuk yakınlığını kıskandı hep. çocuğun ilgisini çekmek ve anneyi de kendine bağlı kılmak için onları kendine bağladı. o yiyeceğin, içeceğin ve korunmanın sağlayıcısı olacak ve anne de çocuk da ona bağımlı olacaktı.
Ve dünya erkeklerin hüküm sürdüğü bir erkek dünyası oldu mu ?
Bunlar biraz büyüyünce ve ortamını bulunca ilk iş kadına fiziksel ve duygusal şiddet gösterecek tayfa.
Bu kadar kadına yönelik nefret ve şiddetin kol gezdiği bir ortamda bu eylemleri gerçekleştirme potansiyeli olan insanlara çanak tutuyorsunuz, bilmiş olun.
Bu durumda bireysel ya da istisnai karşılaştırma yapmak zaten mümkün değildir. Genellediğimiz zaman da hukuki açıdan eşitlerdir sadece. Fiziksel gücü zaten konuşmaya gerek yoktur. Onun haricinde eşitlikten dem vurup karşılıklı beklenti içine gireriz. Otobüste erkek yer versin, evlilik teklifini erkek yapsın, tribi kadın atsın gönlünü erkek alsın vs. Diğer taraftan kadın erkek ikisi de çalışsın ama yemeği, temizliği sadece kadın yapsın vs. vs. diye uzatabileceğimiz liste. Eşitlik yoktur, mümkün olabileceğini de sanmıyorum.
ve asla esit olamayacaklardir. konuyu ulusal olarak degerlendirmeyecegim cunku eminim sozlukte turkiyeden kafasini cikarmayan insan orani %90. ulkemizde ise kadinin tamemen seks objesi olarak gorulup ve sozde Islam ulkesi olan zavalli ulkemizde erkekler her zaman calisir kadinlar cocuk buyutmeli olgusu vardir. keza zaten ulkemizde cinsellik asiri derecede bastirildigi icin calisan her iki kadindan biri kocasini aldatir, yalan soyler. bir erkek oldurulurse 1 dakika haber bulteninde kisa bir haber yer alir ama soz konusu kadinsa tum turkiye ayaga kalkar.