gün geçmiyor ki yeni bir kadın cinayeti haberi daha gelmesin. en son diri diri gömülmeye çalışılan kadın haberini duyduk.
kadın cinayetleri kanayan bir yara artık. 2011'deki sayıyı tam bilmiyorum ama son birkaç senede korkunç bir rakama ulaşıldığını tahmin ediyorum. (2003'de 83, 2005te 164, 2005'de 317, 2006'da 663, 2007de 1011 ve 2008 de 806)
istikrarlı bir şekilde artış olduğu görülüyor.
bu artışın önemli bir nedeninin kadınların eski dönemlere göre gittikçe koca zulmünü çekmek yerine dava açıp boşanmayı istemelerini görüyorum. eğitimsizlik, bilinçsizlik bunlar her dönemde vardı. fakat kadınlar eskiden boşanmak yerine kocanın zülmünü çekmeyi tercih ediyorlardı. şimdi işler biraz değişti. artık insanların eskisi kadar cefakar olması beklenemez. daha farklı bir dünyada yaşıyoruz. birçok insan dünyaya bir defa geldiğinin farkına varmaya başladı.
batıda kadın cinayetlerinin daha çok olmasının nedeni göçler. doğudan batıya yoğun göçün sonucunda batıdaki hayata uyum sağlama problemleri ortaya çıkıyor. kadınların da bu yeni hayatlarında gözleri biraz açılıyor diyebiliriz. işsizlik, geçim sıkıntısı gibi nedenlerle erkeklerin uyguladığı şiddet kadınlar üzerinde özgürleşmeyi, yalnız yaşama isteğini doğuruyor. bu talepler zaten her yönden çöküntü yaşayan erkeğe vurulan son darbe oluyor. bütün bu bunalımı kaldıramayan bilinçsiz zihniyet kadına saldırarak onu yok ederek intikamını alıyor.
göç sonucunda o alışıldık geleneksel feodal kültürle batıdaki hayatın gerçeklerinin uyumsuzluğunun bu çatışmanın ortaya çıkmasında yadsınamaz katkısı var.
kadının erkeğin sözünden çıkması, ona hayır demesi erkeğin varlık sebebini ortadan kaldırıyor. adeta erkeği yalnızlaştıran, zavallaştıran bir sürece doğru sürüklüyor. bu da erkeğin kendisini aşağılanmış hissetmesine yol açıyor.
yani bir kadının eşinden ayrılmak istemesi onu aldatmasıyla aynı psikolojiye sürüklüyor erkeği.
ataerkil bir yapıda egosu fazlaca şişirilmiş bir erkeğin bu yüzden buna benzer cinayetleri işlemesi bir tercih olmaktan ziyade bir kültürün, bir görevin parçası oluyor adeta.
yoksulluğun artması.
önemli bir tetikleyici.
dolayısıyla akp'nin iktidar olması ve ülkeyi emperyalist devletlerin sömürgesi haline getirmesi yüzünden, fakirlik artmış, dolayısıyşla kadına şiddet artmıştır, diyebiliriz.
türkiye ataerkil bir toplumdur. gün geçtikçe kadınlarımız kendine daha çok güvenmekte ve tek başına yapabildiklerinin farkına varmış durumdalar. erkeklerde bunu kaldıramamakta. asıp kesiyorlar bu nedenle. *
toplumun sapıtması, her ne hikmetse üzerinde durulmayan ekonomik buhran(kriz teğet geçti hamdolsun!, ekonomi büyüyor hamdolsun!) unutmuşum bunu doğru.
erkek ve kadınların ail için hiç savaşmaması(ailesine gün yüzü göstermeyen sarhoş, sorumsuz erkek mi-en ufak sorunda baba evine kaçan anne olmayı beceremeyen kadın mı ki inanın kadınların suçu erkeklerden oldukça az!.
erkeklerin hızlı değişen topluma ayak uyduramamalarıdır belki de.
annelerimiz zamanında yaşanan 'kocam değil mi döverde severde' zihniyetinin değişmesidir belki de.
ekonomik özgürlüğünü dolayısıyla gücünü kazanan kadının dayağa, erkeğin de gidebilecek bir kadına tahammül edememesidir belki de.
kadının sürekli gelişmesi, erkeğin yüzyıllardır yerinde saymasıdır.
'Madem karım çalışıyor, artık bana bağımlı değil, o zaman ben bir hiçim.. dur şunu öldüreyim de kendime geleyim' demesidir belki de. ve evet, bu cinayetlerde rol oynayan sözde erkeklerin özünde birer hiç olduklarının bizde farkındayız elbette.
erkekler, henüz daha ailelerinin evlerinde iken sorumluluk bilincinden, hayat mücadelesinden, sevgi ve şefkat kelimelerinin anlamlarından, bir kadının beyninin nasıl çalıştığından bihaber olarak yetiştirildiklerinden dolayı evliliklerin gidişatı bozuldu ve sonuçta bazen yıkılan egosunu tekrar şişirmek için erkek, kadınını dövdü veya öldürdü.
anayasadaki cezaların yeterince caydırı olmaması. Ve bazı Hakimlerin yavşaklığı.
Çocuk tecavizcülerini 1 ayda çıkarıyoruz içerden. Ben öyle hakimin saygınlığını sikeyim.
Kadının yerini bilmemesinden ötürüdür. Nerde eski, sabah 5 de kalkıp, ekmek pişiren, süt sağan, çalışacaksa tarlada çalışan, kocaya saygı duyan kadınlar
genel olarak bütün cinayet vakalarında katillerin bir kısmının aklından şu düşünce geçer:
"birkaç yıl yatar çıkarım, içeride de devlet paşalar gibi bakar bana"
bu adamcıklar artık birkaç yıl değil ömür boyu yatmalı. içeride de analarından emdiği süt burunlarından getirilmeli. madem direkt idam edemiyoruz, dolaylı yoldan intihar etmeye zorlayalım.
boşanmalara bağlı olarak arttığını göz alırsak, hatalı evliliklerdir. Karşılıklı güven ve saygının yitirilmesidir. Erkeğin; boşansa bile, halen eski eşini namusu görmesidir. Namus kavramının yanlış anlaşılması sorunu da bunlara eklenmelidir.
Hep erkek de suç yok. Bazı kadınların da ölüme sürünmesidir. Aldatan kadınlar bunlara örnektir. Aldatsa bile öldürülmeli mi? Bana göre 'hayır'. Bir kahpe yüzünden, 2 dünyamı da karartmaya gerek var mı?
Anadolu da bir deyim var ''el gördülük yaşamak'' elalem ne der kaygısı 'şerefimi namusumu 2 paralık edeceğine sıkayım kurşunu gebersin' gibi saçma düşüncelerle cinayete yöneliyorlar.
Imkanım olsa bütün cezaevlerini gezip, o mahkumların düşüncelerini sormak isterdim. Pişman mı? Halen nefret mi kusuyor? Merak konusu.
''benim değilse, herkesin olabilir'' bu düşünceyi yeni nesillere aşılamalı. Namus kavramını doğru anlatmalı diye düşünüyorum.
1) Cezaların caydırıcı nitelikte olmaması,
2) Dini önemseyen bir toplum olacak iken, dini sömüren toplumlaşmaya doğru yön çizmemiz,
3) "Oğlum seninde anan bacın var, hareketlerine ona göre yön ver" demek yerine, "kızım her türlü insan sokakta dikkat et" dememiz,
4) O olay gerçekleştiğinde(cinsellik)erkeğe millikadına ise fahişe dememiz!
Öncelikle şunu görmeliyizki kadına şiddet, önceden de en az bu denli vardı.
ancak insanların duyarlılaşmasıyla olayların üzerine daha çok gidiliyor. Bu çok olumlu, iyi bir şey.
*Göçler.
*Medya.
*80li 90lı yıllarda yeşilçamın tecavüz filmleriyle yetişen neslin içindeki kırık tayfanın, toplumun sözü geçen baskın kesimi olmaya başlaması.
*Abuk subuk diziler.
*Alkolün şişede durmayan etkisi. Madde bağımlılıkları.
*toplumsal depresyonlara sebep olan olaylar, ekonomik problemlerin artması.
*cezaların yetersiz olması.
memleket için konuşacak olursak bu durumun artışta olmasının nedeni kadının bizim toplumumuzdaki rolü ve yerinin halen belirsiz ve karmaşık olmasıdır.
kadınlar el üstünde mi tutulmalı?
yoksa "yerini" bilip erkeklerin, yanında haddini aşmayan, erkeğe muhtaç, geri planda mı durmalı?
veya:
kadın, x aile yapısına örnek teşkil edebilecek bir anne mi olmalı?
yoksa kendi kaderini, hayatını şekillendirebilen, iş-eğitim hayatında başarılı bir irade sembolü mü?
bu ve bunun gibi ikilemler, belirsizlikler çoğaltılabilir. belki toplum olarak kadınlara taşıyabileceklerinden çok daha fazla yükler sırtlamaya çalışıyoruz, kimi zaman da belki hayata dair potansiyellerini, hayallerini, kendilerini gerçekleştirebilecekleri fırsatları ellerinden alıyor, onları önyargılardan ve geleneklerden oluşan, geçmişten gelen ve belleklerimize yer etmiş "kadın" imajına hapsediyoruz...
bu anlayış ve davranış kalıbı pozitif anlamda kökten bir değişime uğramadığı ve belirli bir standart çizgiye yaklaştırılamadığı sürece maalesef kadına yönelik şiddet olaylarının zihinsel ve kavramsal olarak engellenmesinde pek fazla yol alınamayacaktır.