21.yüzyılın kadın bedenini, duygularını sömürmediği tek bir nokta yokken; siyasetin sadece kadınların ve empati kurmayı becerebilenlerin anlayabileceği çok hassas mevzularda yapılan ve üslubu hiç de kulağa hoş gelmeyen söylemlerle karşımızda olması şaşırtıcı değil.
kürtaj-sezeryan gibi kişiye göre değişen uygulamaların olabileceği ''ben buna karşıyım'',
''ben bunu yasaklarım'' gibi sert söylemlerle ortaya salmak ve farklı seslere kulak tıkamak
gördüğüm kadarıyla en fazla kadınları rahatsız ediyor.
henüz bedeniyle ve giyimiyle ilgili ''bakire-bakire olmayan'', ''türbanlı-türbansız'' tartışmalarından kurtulamamışken, yeni yasaklamaların ve tartışmaların ortasında olmak takdir edersiniz ki çok zor.
doğru ve en azından düşünülerek yapılmış açıklamaları hakettiğini düşündüğüm tüm kadınların bedenleri üzerinden yapılan siyasete tepki vermelerini diliyorum. bu bir rüya da olsa...
siyaset yapmak ile gündemi takip etmek farklı kavramlardır. kürtaj meselesi yıllardır dünya gündeminde olan bir konudur.
kadın bedeni kadının tapulu malı değildir. zira öyle olsaydı 8. ayda kürtaja gidildiğinde doktor, polisi aramazdı.
karnına bir yaşam girdimi o yaşamı bir noktaya kadar "benim bedenim istediğimi yaparım" diye kontrol edebilirsin. 6. aydan sonra babayı yaparsın bunu. o yüzden içi boş felsefe sallamadan önce bir araştıralım.
