ahhh moda ahhh, 4 yıl boyunca rıhtımdan moda'ya, okula yürüdüm sabah-akşam. sabahları bahariye üzerinden giderken inci pastaneden aldığım poğaçanın ve iki adım ötesindeki şok marketten aldığım ayranın tadını bir daha asla bulamadım. ne de güzel günlerdi, sabahları pek bir güzel olur kadıköy sokakları. hep yaşamak istedim, totem yaptım bir gün benim de kadıköy'de evim olacak. ama öyle feneryolu, acıbadem, hasanpaşa değil haa, has kadıköy'de olacak!
kendinden 6 yaş küçük bir kıza aşık olarak,hiç bilmediği istanbula ilk defa ankaradan gitmektir,haremde inip orada biricik sevgili ile buluşmak,sonrasında kalan 10 12 saati kadıköyde;tepe nautilusda,simit sarayında,moda sahilde,hd iskenderde,carrefour da,tepe nautilusdaki sinemada geçirmek,sevgilinin kokusuna ve esmer meleğe alışmışken kadıköyden ve istanbulda 1 gün sonunda geri ankaraya dönmektir,1 ay belki 2 ay belki 3 ay bir daha göremeyecektir sevgiliyi,o bir günde kadıköy hatıralarla doldurur bu sineyi... (bkz: Elveda istanbula)
5 yıllık bir ilişkinin inişli çıkışlı istisnasız her anına tanıklık etmiş, sokaklarına gözlerim kapalı yürüyecek kadar aşina olduğum, eskiden buraya geldiğimde eve gelmiş hissi yaratan, istanbul'da kendimi en güvende hissettiğim, her çeşit insan tipinin kaynaşıp beraber yaşayabildiği, şuan ise içimi kanata kanata biten bir ilişkinin ardından her bir kaldırım taşının, her bir sokağının, her bir mekanının, yolda yürüyen her bir çiftinin içimi fena acıttığı, ayrıldıktan sonra 2 kere gittiğim, ikisinin de bünyemi fena halde bunalıma sürüklemesiyle neticelendiği, önceden burada yaşama hayalleri kurarken şimdi gidince zor nefes alabildiğim güzel yer.*
hep bana birini hatırlatacak güzel istanbul ilçesi. keşke onunla gezmeseydim caddesini, mekanlarını. her köşe başına soluğumuzu bırakmasaydık da yalnız gittiğimde de nefes alabilseydim.
merkezinde galatasaraylı ve beşiktaşlılar çok olmakla beraber erenköy feneryolu kızıltoprak buralarda fenerbahçeli sayısı oldukça fazladır . bostancı gibi doğu tarafları ise karışık durumda...
bağdat caddesi fena değildir, nezihtir; mutlu mesut gezersiniz. ama kadıköY' ün merkezinde ve özellikle rıhtımda her tipten akli dengesi bozuk, psikopat, ne idiğü belirsiz kişiler dolaşır. biri çıksa sizi bıçaklasa bir allah' ın kulu dönüp bakmaz bence. ayrıca adım başı ingilizce kursu broşürü dağıtanlar karşınıza çıkar bunlar da kadıköy' ün simgesidir bana göre.
tabi küçükken ailece gelirdik kadıköy' e, bana büyülü bir ilçe olarak gelirdi. çünkü 1996-1997 senelerinde istanbul' un en gelişmiş yerlerinden biriydi kadıköy; boğanın olduğu yerde fırın vardı sıcak simit alıp yerdik. keşke sene 97 olsa da eski günlere dönebilsek..
çocukluğumu içeren herşeye sahip yer. içinde nazım hikmet kültür derneği gibi sakin mekanları olan, barlar sokağında akşam gezmesi yapılabilen en güzel aşkların rıhtım kenarında martılara sevgiliyle atılan simitle yaşandığı nezih istanbul ilçesidir ancak nezihin bir istisnası vardır o da zurna dürüm.
haydarpaşa garı yangınından sonra chp li belediye başkanının bırakın istifa etmeyi özür bile dilemediği çok güzel bir semttir.
garı yaktılar ama halen maaşlarını tıkır tıkır almaktalar. yazıklar olsun bu zihniyete. tarih yanıyor adamlar koltuk sevdası, başkanlık maaşı peşinde. pes.
bir ilçeden fazlasıdır kadıköy, bir kültür bir felsefedir.
moda sahiline sevgilinizle inersiniz, rıhtımında dolaşır, barlar sokağında kusana kadar içersiniz, kayalıklarında sızar, yeldeğirmeninde bulunan sıcak yuvanıza geri dönersiniz.
çocukluğum. gençliğim. geçmişim. eski günlerdeki gibi bir şişe tıpalı güzel marmara alsak, kadıköy'de duvarları ahşap kaplı loş bir stüdyoya girip anathema çalsak her şey düzelecek gibi sanki hala.