kadıköylülerin ve kadıköy'e gidenlerin ortak buluşma noktası olan, fransız yapımı tarihi heykel. inanılmaz bir hikâyesi vardır... https://www.youtube.com/watch?v=HX0vycX2WGI
Alman Kralı II. Willhelm Istanbul'u ziyaret ettiğinde dönemin sultanı II.Abdulhamid'e armağan olarak bir boğa heykeli getiriyor. Heykel önce Yıldız Sarayı'nın bahçesine konuluyor. Ardından da şimdiki Lütfi Kırdar Salonu'nun olduğu yere yerleştiriliyor. Daha sonra Asya yakasına gönderiliyor ve Kadıköy'de eski belediye binasının oraya konuyor. Ardından da şu an bulunduğu yere, Altıyol'a yerleştiriliyor.
Bu Boğa Heykeli hem mitoloji hem de Türk – Alman ilişkilerinin tarihi açısından önemlidir: Mitolojiye göre Tanrılar Tanrısı Zeus, Io'ya aşık olur. Onunla birlikte olabilmek için her gece Io'yu inek, kendini de boğa kılığına sokar. Bunu öğrenenen Zeus'un karısı Hera çılgına döner. Ve bir inek sineğini Io'nun başına musallat eder. Vinzo denen bu sinekler o kadar canını acıtır ki ineğin, hayvan çılgına döner. işte Io da Hera'nın musallat ettiği o sinek yüzünden çılgına döner ve öyle bir acıyla koşar ki toprağı yararak yol alır. işte onun açtığı o geçide inek Geçidi anlamında Bosphorus, yani istanbul Boğazı denir.
Peki neden bir Alman Kralı, tutar da bir Boğa Heykeli hediye eder? Çünkü II. Willhelm mitolojideki o hikayeyi biliyor ve ona bir gönderme yapıyor. Osmanlı Imparatorluğu'na "artık Tanrı benim, bunu bil" demeye getiriyor.
yeni bir projeyle çevresinde ücretsiz ve sınırsız internete bağlanılabilen ancak modemi boğanın neresine montelediklerini bir türlü çözemediğim heykel.
boğa heykelinden internete bağlanabilmek için ağlar arasından Kadıköy Wifii bulup seçmek gerek. Ardından Kadıköy Belediyesi ücretsiz internet hizmeti ekranı açılıyor. bu ekranda kendi GSM numaralarımızı girip gönderdikten sonra, cep telefonumuza gelen şifre ile interneti kullanmaya başlıyoruz. Artık o bizim şifremiz oluyor hep onu kullanabiliyormuşuz.
kentli kültüründen nasibini almamış göt kafalı futbol fanatiklerinin ve sprey boyayı eline alıp sağa-sola 'A' harfi çizmenin anarşistlik olduğunu zanneden dingillerin sık sık gazabına uğrayan, sultan abdülaziz döneminde yaptırılmış bir dizi nadide hayvan heykelinden biridir.
detayları için harcanan emek ve yapımındaki sanatçılık becerisi anlamında ise new york'daki o dünyaca meşhur boğa heykelinin esamesini bile okutmaz!
basit bir detay karşılaştırması için şöyle buyrun;
kaldı ki kimileri kalkıp bu heykeli bir amerikan özentisi olarak bile kabul etmiştir; new york'taki boğa heykelinin kopyası havasında. halbusem, sultan abdülaziz 1860'larda yaptırmış bu heykeli. o dönemlerde, amerikan iç savaşı bile daha yeni-yeni başlamış, new york boğasının heykeli için gerekli maden henüz çıkarılmamış, cevher halinde yer altında yatıyor.
sultan abdülaziz pek severmiş hayvanları. demiş ki, "bana en iyi heykeltraşlar kimler ise çağırın gelsin!" bunun üzerine fransa'dan zamanının en iyi heykeltraşlarından bir grup gelmiş ve kurulan atölyede birbirinden değerli 12 bronz ve 10 mermer heykelle 8 bronz vazo ve 2 mermer frizden oluşan muhteşem bir koleksiyon üretilmiş.
önemli bir detaydır ve özellikle belirtmek gerekir; o dönemin avrupası'ndaki sanat atölyelerinde, üretilen eserlerin yapımcısı olarak atölyenin baş heykeltraşı dışında kimsenin adı bulunmazmış. bu heykellerin hepsinde ise görev alan tüm sanatçıların ismi yazılıdır. bu, baş heykeltraşın bir inisiyatifi gibi gözükmemektedir, benim gözüme ve bu durumda, sadece bir kişinin inisiyatifi söz konusu olabilir. kim oladır ki o muhterem insan ve onun sayesindedir ki bizler bu değerli koleksiyonun tüm yaratıcılarını bilmekteyiz bugün.
buyrun! size tam listesi;
baş heykeltraş : Pierre Louis Rouillard.
yardımcı heykeltraşlar : Isidore Bonheur, Louis Joseph Doumas, Hippolyte Heizler, Louis Joseph Leboeuf ve son olarak Paul Edouard Delabriere.
sabancı köşkü'nün (ki atlı köşk olarak da bilinir) bahçesini süsleyen ve zamanında yapılan müzayedede vehbi koç ile hacı ömer sabancı'yı ilk kez karşı-karşıya getiren o şaha kalkmış at heykeli. ikizi beylerbeyi sarayı'nda ahırköşk'ün önünde yer alır.
kadıköy'deki döğüşen boğanın böğüren kardeşi, hani, beylerbeyi sarayı büyük havuzunun yanında bulunan.
sonra, dolmabahçe sarayındaki aslan heykelleri, şehzadebaşı istanbul büyükşehir belediye binası önündeki aslan heykeli, dolmabahçe sarayı hasbahçesindeki timsah üzerinde aslan ve yılan üzerinde aslan heykelleri, emirgan korusu sarı köşk bahçesindeki su içen geyik ve yavrusu heykelleri. tamamı bu koleksiyonun eserlerinden yalnızca birkaçıdır.
birer kentli olarak, o boğa heykeline iyi davranmak, çizmemek, boyamamak orasına-burasına zarar vermemek gerektiğinin bilincinde olmamız gerektir. zira, tarihi bir mirastır o, bize bırakılan ve sadece bize ait değil, bizden sonraki nesillere de en iyi şekilde miras olarak bırakmamız gerekendir.
bu vesile ile dünyanın çeşitli kentlerindeki ünlü boğa heykellerini de biraz tanıyalım ne dersiniz;
- aşağıdaki ilk örnek shanghai'den ve benim pek beğendiğim bir eserdir;