bu terim kullanıldığında olumsuzluğu çağrıştırsa bile kimi yer için kadrolaşma gereklidir. bir yere üst düzey müdür olarak atanırsınız, bakarsınız ki oradaki mevcut personel beklediğiniz verimi sağlayamıyor, gittiğiniz yere beraber çalışmaktan hoşlanacağınız, daha önce beraber çalıştığınız için daha verimli işler çıkaracağınızı inandığınız çalışma arkadaşlarınızı alırsınız.
tabi kadrolaşmayı bir grubun tek taraflı menfaatine yapıyorsanız o zaman çok tehlikeli bir iş yapıyor olursunuz ve bulunduğunuz kurumlar bir adım ileri gitmez.
bir zamanlar akp nin politikalarini destekleyen biri olan beni kendisinden nefret ettiren olaydir. söyleki yurtdisinda master yapip mezun olduktan sonra benle ayni bölümden mezun olan dogru dürüst yabanci dil konusamayan tanidigim kisinin sinavsiz bir sekilde dis türkler bakanligina alindigini duydugumda dahasi kadrolar bos oldugunda bir milli görüs bir nurcular diye paylasildigini thy ve yurtdisi konsolosluklara sinav kurallari hice sayilarak cemaat yandaslarinin doldurulduguna sahit oldugumdaki ruh halimi anlatamam. yaziklar olsun baska ne denir ki?
Her rejim, siyasi görüş ve lider kendine uygun bürokratlarla çalışır kisvesi altında meşrulaştırılmaya çalışılan durum. Bokunu çıkarmasalar eyvallah da tc de maalesef herşeyin boku çıkıyor.
Örnek olaydır:
isviçre medyasını takip edip, elçiye basın özeti geçsin istendi. AMA O DA NE? Bir iki kelime ingilizce dışında yabancı dili YOK! Peki nasıl oldu da o kadroya bu alındı?
--- SOL GAZETESi O ATAŞEYi MANŞET YAPMIŞ --- http://galeri.uludagsozlu...r/kadrola%C5%9Fma-407779/
bunun bir de ticari kadrolaşma örneği vardır. iktidardakiler yani erk sahipleri hangi şart ve koşullardan gelirlerse gelsinler, seçilmeden önce hangi naraları atarlarsa atsınlar, istedikleri kadar insanların kılcal damarlarına inerek inanç sömürüsü yapsınlar çok basit bir söylemle bu gücün büyüsüne kapılarak kendilerinin ve çevresindekilerin ceplerini doldurmak konusunda oldukça başarılıdırlar.
bunun pek çok örneği aşikardır. bu uğurda üç beş kuruş sermaye ve çıkar ortaklıklarıyla kurdukları şirketler iktidar ellerindeyken büyüdükçe büyürler, bu şirketlerde bir sürü insan istihdam edilir onlar da "allah razı olsun, bak sayelerinde ekmek yiyoruz" diye kendilerini avuturlar ve sonrasında global piyasa, siyasi ve ekonomik konjonktür değişince bu şirketler bir bir kapanır ve kapanacaktır. istihdam ettikleri insanlar belki kıdem tazminatlarını bile alamadan işsiz ve aç kalacaklar ama bu kimsenin umurunda olmayacaktır.
örnekse; aşağıdaki yer alan haberi dikkatlice okumakta fayda var
ülkemiz ve ülkemizdeki insanlar aslında siyasi tercihleriyle zengin edecekleri kişileri de seçerler. işin garip tarafı da "yiyebiliyorlarsa yesinler helal olsun" veya "yiyorlar ama yapıyorlar" diyen de azımsanamayacak kadar çok insanın pardon bunlara insan demek iltifat kaçar azımsanamayacak kadar ikiyüzlü yavşağın da çok olduğu aşikar. ben, sen, o, biz, siz, onlar, yüzde otuz, kırk, elli...