bir kadının bile dikkat etmeyeceği ayrintilarin erkek ağzından yazılmış olması akımıdır bu. ahmet altan'da bunu görebilirsiniz. bedri baykam'da görebilirsiniz (biraz daha erotik ve egzotik bir anlatım tarzı olsa da), tuna kiremitçi'de, murathan mungan'da (biraz eğreti durdu) vs bir çok yazarda vardır.
şimdi bu ekole yepyeni katkılarda ve mesleği iyileştirmeye yönelik utilitilerde bulunalım, yeni kuşak kadın tiradı erkek yazarlara ön ayak olalım istedim. amaç kadınları çözmek veya o komplike yaşam formlarını basite indirgemek, yakınsamak değil; onlar gibi düşünme ve davranmaya, o bilinçaltının derinlerine inmeyi başarmaktır. şöyle de düşünebilirsiniz; böyle şeylerle uğraşmayacan yoksa ayağın kayabilir, şekil değiştirebilirsin, efeminelik erkeğe yakışmıyor, transeksüksellik hiç yakışmıyor, her şeyin başı sağlık. ancak, en azından bedri abimizin kemik'teki asansör fantezisi ve elif'in halet i ruhiyesini metne döküşünü, kaotik cümlelerinin anlamlarını şahsen merak ettiğim için bu konuda bir çaba sarf etmek istedim. yayında ve yapımda emeği geçen herkesten özür dilerim.
---1---
çisem, çenesinin yayına limon suyu sıkılası, çok konuşan bir kadındı. o da diğer hemcinsleri gibi sözcüklerle kendini anlatan, sesli düşünen bir varlık olarak doğmuştu. diğerlerinden farkı; hedonist, her şeyde bir zevk arayan, hayatın tadını çıkarmaya bakan, kafasının dikine giden biri olmasıydı. ani kararları yüzünden akrabaları tarafından çokça horgörülmüş, dışlanmış olması onun için bir şey ifade etmiyor, o hep aynı zevkler peşinde koşuyordu. kendi türüne karşı bakış açısı çok acımasızdı bu kadının; kadın dediğin her yerde vermeli. erkek, eğer istiyorsa alırdı ondan istediğini. zora sokmazdı, çırpınmazdı. tahrik ediyorsan tatmin de etmelisin mantığı yüzünden olmadık yerlerde olmadık kişilerce mahremiyetine el, dil, kol vs. sokulurdu.
bir gün, müdavimi olduğu izmir'in salaş mekanlardan birinde bir erkeği gözüne kestirmişti. o gün kleopatra'yı oynayacak ve bu adama verecekti. vermeliydi. şu üç günlük dünyada kimin malını kimden saklıyordu ki. önce adamın yanına nazikçe sokuldu, kulağına bir şeyler fısıldadı. sonra karşısına oturup havadan sudan muhabbetlerle bir iki saat kadar konuştular. ardından adamın evine geçip orada devam etme kararı aldılar. ancak çisem kendine hakim olamayıp adamın arabasına biner binmez bluzunun düğmelerini çözmeye başladı, adamın fermuarını indirmesiyle her şey bir anda gelişti ve daha nice ağza alınmayacak şeyler aldı bu kadın. ona göre bir erkeğin kucağına oturmadıkça kendisini onunla cinsel birliktelik yaşamış saymayacağı için arabanın içinde komik durumlara düşmüş olsalar da en azından yatmadan önce yüz fırça darbesi tadında bir birliktelik olmadığı için kendini şanslı saydı. şu daracık arabada iki saattir iş üstünde olmasına rağmen beş on saniye sonra olacaklar onu çocuk gibi heyecanlandırıyor, hatta kelimenin tam anlamıyla şehvete boğuyordu. beklenen an geldi ve birbirinin seslerini bastırırcasına çığlıklar kopmaya başladı arabanın içinde. gecenin finalinde adam direksiyona geçip eve doğru sürdü arabayı.
yalnız çisem'i orada büyük bir sürpriz bekliyordu. acaba ne idi?