ilginç bi şekilde karşıma çıkan haber başlığı. zaten karşıma çıkacağı çok önceden belli olduğu için de ilginç olmaması gerektiğine inandım nedense. birazdan da link paylaşacağım. o da belliymiş meğersem.
yine dinin bilimsel zemine oturtulma çabasından başka bir şey değildir. ve yine saçmalanmıştır. din dogmadır inanırsın veya inanmazsın o kadar.
yazıda örnek olarak gösterilen çilekli kek ve çikolatalı kek hikayesindeki seçimi etkileyen başka değişkenler de mevcuttur. bu iki kek seçimi öncesi kişi çikolatalı kek yemiş ise çilekli keki tercih etme ihtimali vardır. ya da çileğe alerjisi olan bir bünyeye sahipse hiç bir zaman çilekli keki tercih etmeyecektir.
açıklanan şey tercihlerin önceden saptanması değildir, atomların yer değiştirmesidir. tüm değişkenlere hakim olunması sonucunda en yüksek ihtimal belirlenebilir kaldı ki o da en yüksek ihtimaldir, kesinlik değildir.
önünüze bir dilim çikolatalı, bir dilim çilekli kek getirildiğini düşünün. çikolatalı keki yemeye başladığınızda, bunun kendi seçiminiz olduğunu düşünüyorsunuz. oysa ki çikolatalıyı yiyeceğiniz zaten belliydi. biz özgür olduğumuzu düşünüyoruz. eğer hooftun modeli hatalı değilse özgürlüğümüz sınırlı bir ilüzyondan ibaret olabilir. bu örnekle teorisi ile kader arasında bağlantı kuran bilim adamının ispatladığı söylenen iddia.
kapalı sistemlerde mümkün olan, ancak açık sistemlerde daha düşük tutturulacak bir tahmindir. eğer bir yapı (bir miktar gaz, bir parça birşey işte...) laboratuvar ortamında izole edilmiş olarak incelenirse hangi atomun nereye ne yapacağını daha belirgin/tahmin edilebilir olur. gelgelelim gerçek ortamda cisimler, fiziki nesneler, enerji formları diğer fiziki gerçekliklerle etkileşim halindedir. çünkü bu evrende evrenin kendisi hariç herşey açık sistemdir, yanlızca evrenin kendisi bir bütün olarak kapalı bir sistemdir.
bu olayla anlatılan kader islam´ın kabul ettiği kader değildir, Kaderiye´nin / Kadercilerin kabul ettiği kaderdir. Çünkü Kaderiye kaderi; her şeyin Allah tarafından yazılıp gerçekleştirildiği, insanın elinde hiçbir şeyin bulunmadığı, yazılanlara göre hareket etmeye mecbur olduğu şeklinde anlarlar. Bu sebeple bu anlayışa ayna zamanda Cebriye adı verilir ve Cebriye´nin bu ümmetin Mecusileri olduğu söylenir. Yani onlar müslüman bile sayılamazlar. islam´daki kader anlayışı ise böyle değildir, o; olacak olan her şeyin ezelden beri Allah´ın bilgisi dahilinde bulunduğu, rast gele olmadığı, bir sebepler zincirine bağlı olduğu, insanın sorumlu tutulduğu hareket alanını ise kendi iradesiyle seçtiği, yaptıklarının Allah´ın bilgisinin zorunlu sonucu olmadığı, yani Allah öyle bildiği için öyle yapmadığı, aksine öyle yapacağı için Allah´ın öyle bildiği esasına dayanır. Yani kendi kaderinde insan iradesinin etkisi vardır ve bir bakıma insan kendi kaderini kendi tayin eder. Ancak bu alan bütüne göre çok dar bir alandır, ayrıca kaderin anlaşılması gerçekten de kolay değildir. alıntı.