kulağa ve ruha yavan gelen, nadir nihavendlerdendir. dinleyicisini, bütün hatlarıyla ve de taa derinden kavrayamayan bi eser sanki; tıpkı tüm son dönem türk sanat müziği muadilleri gibi. en azından beni kavrayamıyor. belki de kabahat bendedir. öyledir belki.
hayatı boyunca hayal kırıklığına refakat etmiş bir insanı anlatır bu şarkı.
cennet vaadi ile bedenine verilmiş ruhunun yaptığı harikulade beste, kaderinin ona yazdığı acı güfte için değildir aslında.
istediği güzide hayat duvardaki o güzel resimden kendisine bakarken, kaderinin ona sunduğu negühide hayat bambaşkadır.
yeryüzünde sürdürdüğü hayatın fenalığı ile ruhunu şad edecek arzuları arasında geçilmesi pek zor uçurumlar vardır. amma velakin kendisinin bu uçurumları aşacak hevesi kalmamıştır artık.
yaz yağmuru gibi gelen anlık mutluluklardan ziyadesiyle bıkkınlık gelmiş, beklediği o uzun kış yağmurlarından da ümidini kesmiştir.
bu nafile mutluluk arayışlarının nihayetinde yaşama sevdasından da vazgeçmiş, her biri ayrı acılarla boyanmış duvarlar üzerine gelmeye başlamışken, ona biraz olsun mutluluk veren güneşin rengini soldurduğu kanepesinde gerçek hayatına kavuşmayı beklemektedir.