kader bazı müslümanlar da dahil olmak üzere yanlış anlaşılmış ve yanlış ifade edilmiştir.
Allah, yani yaratıcı her şeyi bilir. geçmişi, geleceği, şuan olanı bilir. bunu bir kenara koyalım, insanın yaşamında olacak olanları ve geçmişte olanları insanın tercihleri belirler. yani kendi iradesiyle aldığı kararlar. ama bu sadece o insana değil dış etkenlere de bağlıdır tabi. ama esas kaçırılan nokta şudur ki, yaratıcının buna bir müdahalesi söz konusu değildir. yaratıcı sizin kendi tercihleriniz sonucunda size ne olacağını bilir sadece. yoksa o kaderi gerçekleştiren veya gerçekleşmesini sağlayan da sizin tercihlerinizdir. yoksa kader bazılarının sandığı gibi bizim oyuncu olduğumuz ve bize verilen bir rolü olduğu gibi oynadığımız bir tiyatro değildir. doğaçlama oynadığımız bir tiyatro olarak kabul edebiliriz tabi.
bahçıvanlıktan anlamayan birisi gülleri budayan birini gördüğünde, onu güllere kötülük yapıyor sanabilir. oysa bahçıvan bilir ki, güllerin ömrü uzayacak ve güller baharda daha güzel açacaktır.hastalıklar, ayrılıklar, kazalar, acılar da bizi budar kızma sakın kader adlı bahçıvana sabret gülüm açacaksın taptaze bir başka baharda.
kuran'da kader ölçü demektir. kelime anlamının ötesinde de yaratılan ayetlerin tamamıdır. yani evrendeki tüm yasaların toplamıdır. kamer suresi 49. ayet:
"şüphesiz bir her şeyi bir ölçüye göre yaratmışızdır"
kader tam olarak budur, yaratılan her şeyin ama her şeyin bir ölçüye/prensibe göre yaratılmasıdır. yer çekimi prensibinden insanın sağ kolunun çalışma prensibine kadar.
peki kader bu anlamda ise, insanın kendini sorgulamasını engellemekte midir?
güldürme beni, tabi ki de hayır!
her şeyin bir ölçüye göre yaratılmış olması da allah'ın sonsuz adaleti için gerekli koşuldur.
tamamen saçmalıktır. insanın eyleminin kendi seçimi olduğunu söylemek bile tanrı yok demeye eştir. şimdi bunu açıklayacağım.
tanrı iradesini sonsuzluk olarak alırsak(ki zaten tanrı için sonlu hiçbir şey olamaz) her şeye yetkin olması lazım. o istemeden bir yaprak bile kıpırdamaz çünkü.
eğer tanrı insana özgür irade verdiyse ve vereceği seçimi ona bıraktıysa o halde tanrının iradesi dışında bir şeyler gerçekleşiyor demektir ve bu tanrının sonsuz etkinliğini kırar.
şimdi benim eylemde ne karar vereceğimi zamanın dışına çıkıp bilmesi önemli değildir. pek tabi ben sınırlı bir zamandaysam sınırsız bir zamanda an olmadığı için tanrı tüm anlarda olacağından önce ve sonra kavramı bana özgüdür, tanrı bu yüzden sonrayı gördüğünden ben eylemlerimi yapmadan önce her şeyi zaten bilmesi normaldir. bu açıklamaya hiçbir itirazım yoktur. bu akla uygundur.
benim eleştirdiğim nokta tanrının iradeye etki etmemesi sonucu sonsuz iradesinin etkinliğinin kırılması ve tanrının artık sonlu bir varlığa dönüşmesi. (yani artık tanrı olmaktan çıkması)
bunun nedeni ise, tanrının ben bir eylemi yaparken tanrının bilmesi ama "etki edememesi" dir. kendi etki etmek istemiyor olsa da sonuç değişmez. bu sefer gene onun iradesi dışında bir şeylerin gerçekleştiği sonucu ortaya çıkar ki bu da tanrının her şeyi yönlendirdiği anlayışını kırar. yani doğada tanrı iradesi dışında da bir şeyler gerçekleşiyor demektir.
işte bu etkinliğin kırılması tanrının sonsuzluğunu yok edeceği için tanrı yoktur gayet de diyebiliriz. sonsuzdan bir parça alsan o artık sonlu olur, tanrının sonsuz iradesi içinde kendi iraden etrafında bir şeyi yapsan tanrı artık sonsuz irade sahibi olmaktan çıkar. buda özgür irade varsa tanrı yoktur demek, kader varsa da cennet ve cehennemin hiçbir anlamı yoktur demektir.
böylece bir kaç gündür kafamı kurcalayan denklemi çözmüş bulunuyorum. oh be rahatladım.
Allah kullarını(!) imtihan etmek için onlara irade verdiğini söyler. Hepsi kendi yaptıklarından sorumludur, buna göre cezalandırılacak ya da mükâfatlandırılacaklardır. Ancak bu kuranın ayetleri ile çelişir örneğin:
En’am 39: Allah kimi dilerse onu saptırır ve kimi dilerse onu doğru yola koyar.
Zümer 37: Allah’ın doğru yola eriştirdiğini, saptırabilecek kimse yoktur…
Zümer 36: Allah’ın saptırdığını doğru yola koyacak kimse yoktur.
Bu ayetler iman edecek olursak cüz’i iradeyi yok sayacağız, peki irade yoksa neden imtihan oluyoruz? Cennetlikler ve Cehennemlikler daha önceden Allah tarafından belirlenmiş.
Bu soruyu dini bilgisi olan kişilere sorarsanız size bu cevabı verir “ Allah kadir-i mutlaktır. Her şeyi önceden bilir buna dayanarak kaderimizi yazmıştır. Seçimler yine bize aittir.”
Bana göre hiç tatmin edici değil. Allah bizleri, ana babalarımızdan bile daha çok sevdiğini söyler madem öyle neden cehennemde azab’ün elim yani en büyük azabı çekeceğini bildiği kullarını yarattı. Azap çeksin diye mi? Hangi ana baba bunu yapar? Sadece cennetlik kullarını yaratsa kimse azap çekmese olmaz mıydı?
kadere inananlar genelde vasat hayatlar yaşarken bu tip inançları olmayan insanlar başarıdan başarıya koşar. örnek ortadoğu-avrupa arasındaki farklar açık ve net.
kader kesin ve tektir değişmez
yüce üstün övgüye layık allahın
tüm olan biteni daha yaratmadan sonucunu bilmesidir
her şeye gücü yeten allah katında
bizler sonu tercihleri bilinen bir beşeriz.
kadere inanmak imanın şartlarından biridir. allah muhafaza kadere inanmamak ya da kendi kaderimi kendim yazarım gibi saçma sözler sarf etmek insanın imanını zedeleyebilir hatta iman kaybına bile yol açabilir. böyle hassas konularda dikkatli olunmalıdır.