Neoselefilerin adeti bu. Geleneğe cımbızladığı Kuran ayetleriyle tersmiş gibi yakıştırmalar ve uyduruk tarih yazıcılığı.
Mutezile akaidini yeni bir şeymiş gibi lanse, daha sonra cebriyeyle sünniliği bir tutma, en sonunda geleneği çürükleştirme.
Kader ölçü manasındaymış. Evet kimse buna itiraz etmiyor ki.
Ama Kurandaki Allah ilim, Kudret, irade sıfatlarına sahip... Bunlardanda bahsedip sırf kaderi inkar için laf çevirmeler... Ayet cımbızlamalar
Peki bu ayet ne demek;
Gaybin anahtarları onun yanındadır, onları ancak o bilir, hem kara ve denizde ne varsa bilir, bir yaprak düşmez, ve Arzın zulümatı içine bir habbede gitmez ki o bilmesin, ne bir yaş ne de bir kuru yoktur ki her hal bir kitabı mübînde olmasın(Enam 59)
Sünniliğin kader anlayışı fatalist değildir. Fatalist kader anlayışı Cebriyenindir.
Cebriye Kelam kitaplarında kendine 220 ayet delil getiriyor. Kader inkarcısı Mutezile ise 330 ayet delil.
Ee şimdi Kelam tartışmasına giriyor mesele. Gene Neoselefi takiyeciliği devreye giriyor kendi fikrini destekleyen ayetlerden kendi düşüncesini Kuranlaştırma, karşısındakinide Kurana aykırı yani Kurana karşı lanseleme...
Ayrıca eğer Allah (tüm felsefi çıkarımları ve fikirleri bir kenara atarak söylüyorum) kaderi bilmekten acizse benim inandığım Allah o olamaz. Bunu kabul Kuranın çizdiği Allah profilinden uzak bir şeyi kabuldür....
Ayrıca Hasan Basriye izafe edilen risale ona ait olmayabilir ki bazı ilahiyatçılar olmadığınu söylüyor, Matüridi kelamcılarıda Kaderi ayrı başlıkta işlemez. Çünkü kader Allahın sıfatlarıyla alakalıdır.
en baştan çoğu günümüz insanının anlayamayacağı kadar ağır bir dil kullanılıyor("hadisler akaide mütellik konularda hüccet olamaz" gibi) bu dikte ediyormuş gibi bir hava veriyor.
Sonra kaza ve kadere imanın Kuranda geçmediği hadislerde bazı yerlerde geçtiği söyleniyor. Şimdi Ebu Hureyre(ks) ya da diğer hadis alimleri kolayca bir kenara atılacak adamlar değillerdir. imam-ı azam(ra)'ın hadis kitabını yazarken ne kadar dikkatli davrandığına dair hikayeyi bilirsiniz.
O halde bazı yerlerde geçip bazı yerlerde geçmiyorsa, bu onun farz olmadığı konusunda kanıt olamaz. Bu olsa olsa yayınevi hatasıdır.
Üstelik kaza ve kaderin(ki bunlar ileri derecede birbirleriyle bağlantılıdır, ayrılamazlar) ne kadar önemli olduğu anlatılıyor, ama imanın şartı olmadığı söyleniyor. Kader Allahın bizatihi kendisiyse eğer, kaderi reddeden yahut inanmayan(bu ikisi arasında fark yoktur) dinden çıkar. Öyleyse kaza ve kadere inanmak imanın şartıdır ya da en azından Allaha tam inanmış olmak için bunları kabul etmeniz gerekir.
amentü'nün kuran'da geçtiğini veya hadis olduğunu sanan cahillerin itiraz ettiği gerçek. Amentü sonradan bir hacı hoca molla tipinde birince oluşturulmuş bi çeşit uyduruk duadır.
Arapça diye kuran'dan sanarlar bunu da.
Amentü denen dua, bir kuran ayeti veya hadis değildir. Bu, imanın şartlarını sayan sonradan oluşturulmuş bir duadır. Ama ne hikmetse kuran'da defalarca sayılmış olmasına rağmen sanki kuran yetmemiş ve eksik kalmış gibi böyle bir dua icat edilmiş ve kader sözü de eklenmiştir.
âmentü billâhi ve melēiketihî ve kütübihî ve rusülihî ve'l yevmi'l-â[k]hıri ve bi'l-gaderi [k]hayrihî ve şerrihi mine'llâhi teâlâ ve'l-ba'sü ba'de'l mevt(i) hagg eşhedü en lâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne muhammeden abdühû ve rasûlüh.
tek derdi islam olan ateistlere şaşıyorum, mesela ben ateist değilim ve yatıp kalkıp ateizmi düşünmem ve onla ilgili başlık açmam, ama ateistlerin sanırım kendilerine sürekli telkin etmeleri gereken bir sorunları var, ve bunu yapmak zorundalar, ruh halleri hiç iyi olmasa gerek.
