öncelikle bu kavramın akaidde tam karşılığına bakacak olursak kader; ezelden ebede kadar olmuş ve olacak şeylerin hepsinin zamanının, yerinin ve nasıl olacaklarının allah tarafından bilinmesi ve bu bilgiye uygun olarak takdir edilmesidir. yani kader bir çeşit ilimdir, ilim nev'indendir.
buradaki ihtilaf; kulların kendi fiilllerini yaratma esasından doğar.herşey ezelde takdir edilip, levh-i mahfuzda yazılmış olduğuna ve zamanı gelince de kaza olarak icat edileceğine ve kazada hata olmayacağına göre,insan yapmış olduğu şeylerden nasıl sorumlu tutulur? bu soruya iki perspektiften bakmaya çalışak:
1- herşeyden önce "bilmek" bilinen şeylere ve hadiseye tabidir ve onlara tesiri yoktur. mesela biz güneşin ne zaman ve nerede doğacağını biliriz. söylediğimiz zamanda doğması ,bizim bilgimizden dolayı değildir.ya da meteorolojinin yağmurun yağacağını söyledi diye yağmur yağmış değildir.yağmur yağacağı ve rüzgar eseceği için onlar bilmiş ve yazmıştır. bu ve bunun gibi örnekleri din kültürü kitaplarının hepsinde bulmak mümkündür şimdi bu örneklerden yola çıkarak şöyle temel bir çıkarım yapabiliriz : allah herşeyi kapsayan ilmi ie dünyaya gelmiş ve gelecek olan bütün insanların irade ve kudretlerini nasıl kullanacaklarını,iyiyi mi,kötüyü mü seçeceklerini,neticelerin ne olacağını eksiksiz bir ilimle bilir ve bu bilgisi üzerine de, ezelde insanların her fiilini takdir eder,levh-i mahfuza yazdırır.
ikinci perspektife geçmeden önce, ikinci perspektifi iki önermenin ışığında değerlendikmek lazımdır:
önermeler :
a) tanrı sonsuz ilim ve bilgi sahibiyse, tanrı dışındakilerin özgür iradesi denen birşey olamaz!!!
b) tanrı, sonsuz ilim ve bilgi sahibiyse, -zerrelerine kadar yaratmış dahi olsa- mahlukatına bir 'özgür irade payı' bırakmaya da gücü yetecektir.
tanrinin varsaydigimiz sinirsiz iradesiyle insanin her halukarda sinirli iradesini karsilastirmayi denemek sorunun temelini teşkil eder. boyle bir karsilastirmada insanin sinirli ama ozgur iradesinin sonsuz irade yaninda sifira indirgenecegi asikardir(matematik, limit konusu). ama buradan insanin iradesi olmadigi sonucunu cikaramayiz. sadece tanrinin iradesi yaninda insan iradesinin cok kucuk kaldigini soyleyebiliriz.
çelişkilerin varlığı için pls refer to: dr quantum.
ikinci perspektif *
"bu iki alternatifin ikisi de rasyonel ama buradaki kilit nokta olayın hep 'benim algılarıma göre' anlaşılabiliyor olması ya da olmaması sorunudur"
kanımca bazı şeylerin bizim algılarımıza göre anlaşılamaz olması imtihanı yaşanabilir kılan şeydir zaten. işte güzel ve olması gereken de budur. haşa ya anlayabilseydik. o zaman tüm bu yaptıklarımız boşa olacak ve tanrı diye bir şeyden bahsedemiyor olacaktık. o bizi yarattıysa müsaade edelim de bazı şeyler algılarımız dışında olsun.
sonuç :
kaza ve kader'e iman, imanın diğer 5 şartı gibi rasyonel bir zemine oturtulması mümkün olan bir kabullenmedir, teslimiyettir. ama akli boyutunun zemini açısından ilk 5 beşinin zemini sağlamlaştırıldıktan sonra ele alınmalıdır.
Dünyada gerçi olmadı bir şeyde kârımız
Ukbâda belki olsa gerek itibârımız.
Ağyâr gül kopardı dikenden demet demet,
Hâr oldu bağrımızda çiçek yüzlü yârımız.
Yükseldi arşa neşvesi dünun, esâfilin;
Toprakta gizli kaldı bizim âh ü zârımız.
Baş eğmedik edâniye ikbâl ü câh için; Mâziye, ırka, sancağadır iftihârımız.
Şâd olmamak olur mu, Kızıl Elma semtine
Bir gün dönerse râyet-i âli-tebârımız.
Hiçbir emel gönülde karâr etmiyor bugün,
Ermektedir, şitâya hazin sonbahârımız.
Hakanların dikilmeli Altay’da tuğları,
Varsın cihanda olmayagörsün mezârımız.
prometheus ve oedipus arasındaki karşıtlıktır. prometheus özgür istenç'tir;oedipus ise determinist bir kader anlayışını içerir. aslında determinist açıdan bakıldığında ele pek birşey geçmez. bir çöldedir insan; tanrı tarafından çöle atılmıştır, daha doğrusu çöle atılıp atılmaması kendi istencine tabi değildir, ama yolu kendisi alacaktır nasıl gideceğini kendi belirleyecektir[bu da cüz-i irade küli irade açısından bir kader anlayışı-kuru yapraktan iyidir]
En Basit tanımıyla; Miktarve Ölçü.. En geniş Manası ile Cenab-ı Hakkın ilim ve Adalet gibi sıfatlarının nihayet Hududu. ilm-i ilahinin bir kısmı ve nevi
yazılmış sayısız yaşam olasılığının allah'ın kuluna verdiği irade ile biçimlendirilmesi işlemidir.
şöyle düşünelim: küçük bir tırtılsın ve bir ağacın toprakla buluştuğu yerdesin. önünde dallara ayrılmayan geniş bir gövde var. onu tırmanmaya başlarsın.
ağacın dallara ayrıldığı ilk yere geldiğinde artık seçim yapabilecek karaktere (yaşa, kişiliğe) ulaşmışsındır ve bundan sonraki istikameti seçimlerin belirleyecektir.
peki bu yaşayacaklarının allah tarafından bilinmediği anlamına mı gelir? bilakis, allah'ın sadece yaşadığın hayatı değil, küçük bir seçim nedeniyle değişen ve yaşayamadığın olasılık yaşamlarını da bilmesi anlamına gelir bu. çünkü ağacı oraya koyan, dallarını tehlikeli örümceklerle yahut birbirinden bereketli yemişlerle dolduran allah'tır.
bana geri ver adlı sarkısıyla ve ibrahim tatlıses'in destegiyle meşhur olan daha sonra tarihin tozlu sayfalarında kaybolan kara kaşlı kara gözlü sarkıcı.
yanlis algilanan olaydir.kader bir seyin onceden belli olacagi kesin bir sey degildir.sadece o sinavla karsi karsiya gelmektir.onumuze cikan engelden sonra hata yapilinca:"ne yapalim kaderim de varmis" lafi gerzekce ve bilgisizce soylenen laftir.o sinavla karsilastigin kader de vardir,ancak yanlis yapicagin kader de yoktur.o senin secimindir.ateistler in de yanlis algiladigi olaydir.ornek:
"madem tanri kaderimizi yazmis,yaptigimiz hatalardan niye bizi sorumlu tutuyor" sorusu gibidir.yaptigimiz hatalar kader degildir,bizim secimimizdir.tipki okul da hocalarin bize sinavdan sorumlu tutmasi gibidir.sinav gunun bellidir,ancak gecip gecmiyecegin ogrenciye baglidir.calistiysan gecersin,calismadiysan kalirsin.bu kadar basittir kader.
kesin ve net değişmezliği kabul edilen ancak insan hayatını amellerine göre yönlendiren yazgı.
kader değişir ki bunun en kesin bilinen yargısı şudur; sadaka ve allah rızası için yapılan iyi niyetli işler insan hayatındaki musibet vs. gibi belaların deffine yol açar. eğer ki insan bu iyi niyetli yaptığı işlerden ötürü hala başına olmaz işler geldiğini savunur ve böyle kurguların inkarına giderse, düşünmelidir ki başına gelebilecek kapsamlı ve daha fena işler ondan uzaklaşmıştır. nitekim ayetlerde de belirtildiği üzere insanın başına gelen hadiselerin hayır ve ya şer olarak adlandırılması bizim bakış açımıza göre yanlış yargılar içerisinde olur.' sizin hayır bildiğiniz şeyler de şer, şer dediğiniz şeylerde muhakkak hayır vardır' şeklindeki ayet meali de buna en güzel örnektir.
ve en sağlamıda bilindiği üzere imanın beş şartından biridir. inkarı şirke gider.