kader ve kaza

entry6 galeri0
    1.
  1. “taki biz bilelim..” (Muhammed 47/31) “… diyecekler ki Allah dileseydi, ne biz ortak koşardık, ne de atalarımız. hiçbir şeyi haram kılmazdık…” (en’am 6/48) böyle emrediyorsan bizim bizim suçumuz günahımız ne?
    yüce Allah’ın böyle söyleyen insanlara “ de ki; kesin delil/kanıt ancak allah’ındır. “ (en’am 6/149)... kesinleşmiş bir karara konu olan kaderi * gösterir.

    ümmetler * (ilim, bilgi ve inanç olarak farklı düzeydedirler. bazıları bu konuda diğerlerinden daha üstündür. dolayısıyla peygamberler de peygamberlik bilgisinde bazısı bazısından üstündür. bu düzey farkı hakk’ın “biz o peygamberlerin bir kısmını diğerlerine üstün kıldık”(bakara 2/253) ayetiyle kesindir.
    bu fark aynı ayette dile getirildiği gibi şu ayetle ile de belirtilir. “ gerçekten biz, peygamberlerin kimini kiminden üstün kıldık…” (ısra 17/55)

    tanım:
    kaza; yüce allah'ın tüm eşya hakkında verilmiş hükmüdür/ kararlarıdır. Allah'ın eşyada ki hükmü ise onun eşya da ve eşya ile ilgili ilahi bilgisiyle ölçülür. bu bilgide varlıkların verdiği bilginin değeri kadardır.

    kader; kendileri hakkında hükümleri belli olan suretlerin, varlık aleminde belirip açığa çıkma olayında zaman ve mekanın hakk tarafından belirlenmesidir. kazanın eşya üzerinde ki hükmü, yine eşyanın istidat ve kabiliyetine bağlıdır. "bu durumda kader, kazanın teferruatı, detayıda açılımıdır."

    eşya; tüm yaratılmışlar. *
    kazanın eşya üzerinde ki hükmü eşya üzerinde hakimiyet kuran kader sırrının kendisidir.
    “kader sırrı çok olduğu için bilinmemiş ve anlaşılmamıştır” bu yüzden onu araştırma ve öğrenme isteği artmıştır.

    kader sırrını bilmek, bilgilerin en üstünüdür. Allah, onu yalnızca “tam ma’rifet sahibi kullarına bildirir. çünkü kader sırrını bilmek sahibine tam bir rahatlık ve huzur verdiği gibi, şiddetli bir azabında kaynağıdır. bu nedenle kader sırrını bilmek, sahibini bir çelişkinin içinde bırakır.

    kaderin nasıl gerçekleştiğini bilmek ancak zamanı geldiğinde tadılarak/yaşanarak veya zevkle elde edilir.
    “o her şeye halkını verdi” (taha 20/50) “Allah iman edenlerin velisidir” (bakara 2257)

    kaderin mutlak ve değişmez olduğu bilinir. önceden hakk’a ne vermiş ise, onun da asla değişmeyeceğini bilir. kendisi için takdir edilen şeyin arkasında koşmak zahmetinden kurtulur ve takdir edilmeyen şeyi de istemekten vazgeçer.
    "biz onlara, ancak onların kendileri hakkında bize verdikleri bilgi ile istediklerini verdik." (kaf 50/29) (#17024016)

    bir gün hz. üzeyr peygamber, yanında yiyeceği ve eşeği olduğu halde, binlerce yıl evvel yıkılıp altı üstüne gelmiş ıssız bir şehir kalıntısının önünde geçerken durur ve “acaba Allah, bu kalıntılarda yaşamış insanları nasıl diriltir?” diye düşünür ve allah’tan bu konuyla ilgili bilgi ister. bu bilgi vahiy yoluyla istediğinden, kendisine Allah tarafından bir uyarı gelmiştir.
    bu uyarı hadiste, “ eğer bu isteğinden vazgeçmesen, adını peygamberlik defterinden silerim. diye geçer. “Allah, ölümünden sonra bunları nasıl diriltir acaba?” (bakara 2/259) bize göre hz. üzeyr peygamberin ifadeleri, hz ibrahim peygamberin “ey rabbim! ölüyü nasıl diriltiğini bana göster” (bakara 2/260) ifadesinde ki durumu gibidir.
    bu sorunun cevabı, “Allah onu öldürüp yüz sene bıraktı; sonra tekrar diriltti ve ona ‘ şimdi sen kemiklere bir bak, onları nasıl düzenliyor, sonra ona et giydiriyoruz. (bakara 2/259) şeklinde gerçekleşti.
    ancak hz. üzeyr bu bilgiyi isterken; eşyanın, yokluk alemindeki hali ve gerçekleri hakkındaki bilgiyi yani “ kaderlerini de” öğrenmek istemişti. ama bu sır ona açıklanmadı. böyle bir sır Allah’a ait bir bilgidir ve bu anlamdaki kader sırrını, Allah’tan başkası bilmez.
    çünkü bu işin anahtarı bilinmezlik aleminin anahtarıdır. bunu bilmek sadece yüce Allah’a aittir. buna karşın dillerse bu sırrı istediği kuluna gösterir. * * *
    1 ...
  2. 2.
  3. "allah onlardan razı olmuş, onlarda o'ndan razı olmuşlar." (maide, 5/119)
    "Allah’ın emri mutlaka yerine gelecek, yazılmış bir kaderdir." ahzab 33/38)
    kaza allah'ın ilmine bağlıdır. kullun iradesi, dilek ve isteği ise kadere bağlıdır.

    kader konusu üzerinde hz. peygamber döneminde de ciddi' bir biçimde tartışma yaşanmış olduğu söylenmektedir. ancak o dönemdeki kaderle ilgili tartışmalar, her konuda olduğu gibi Allah'ın Elçisi tarafından çözüme bağlanarak, bu sorun bir biçimde kapanmış ise de, üçüncü halife Hz. Osman'ın öldürülmesinden sonra gelişen olaylar, özellikle Hz. Ali döneminde yaşanan iç savaşlar sırasında yeniden gün yüzüne çıkarak dile getirilmeye ve alevlenmeye başlamıştır.

    Hz. Peygamber'in, vahiy ışığında formülleştirerek oluşturmuş olduğu adalet ve kardeşlik esaslarına dayanan mutlu toplum (asr-ı seadet) modeli, onun ölümünün üzerinden henüz çeyrek asır geçmeden iç kargaşalarla sarsılmaya başlamıştır. Hz. Osman'ın hilafeti ile birlikte yönetimdeki gevşeme ve akraba kayırmaları bu fitneyi ateşlemiş, sonunda bir takım kışkırtmalar ile üçüncü halife Hz. Osman'ın şehit edilmesi olayı patlak vermiştir. Bu olayın ardından Müslümanlar arasında gruplaşmalar artmış ve Allah'ın Elçisi'nin Müslümanlar hakkında korktuğu rivayet edilen olaylar yaşanmıştır.

    Sıffin Savaşı'ndan dönerken, yaşlı bir adamın Hz Ali'ye 'bu seferin Allah'ın kaza ve kaderi ile mi meydana geldiğini ...' sorması üzerine, Hz Ali; "Taneyi çıkaran ve rüzgarı yönlendirene yemin ederim ki, hiçbir vadiye inmemiz ve hiç bir tepeye çıkmamız kaza ve kaderden başka bir şey ile değildir!" diye cevap vermiştir.

    şüphesiz Yüce Allah iyilik yapmayı emretmiş, insanı da uyarmak suretiyle kötülüğü yasaklamıştır! Zorlama yönüyle teklif etmemiş, peygamberleri de boşuna göndermemiştir. "Bu (şüpheler) küfredenlerin sanısıdır. Ateşe girecek olanların vay haline ...!" (Sad, 28) dedi... Yaşlı adam yine "Peki bizi yönlendiren ve bu işe sevk eden kaza ve kader nedir o halde?" diye sorunca Hz Ali "bu, Allah'ın emri ve iradesi ile (ile) olan bir iştir"
    diyerek "Senin Rabbin, kendinden başkasına kulluk etmemeyi ve ana-babaya iyilik etmeyi hükme bağladı" (isra, 23) ayetini okumuştur. *
    2 ...
  4. 3.
  5. ilmini, işleyişini, hükmünü ve sırrını ancak allah'ın bildiği, bizim ise aklımızın aldığınca idrak edebildiğimiz ve inanmakla mükellef olduğumuz iki konudur, kader ve kaza.
    0 ...
  6. 4.
  7. Kader, beyaz kağıda sütle yazılmış yazı; elindeyse beyazdan, gel de sıyır beyazı! -nfk
    0 ...
  8. 5.
  9. kader önceden belirlenmiş zaman dilimi,

    kaza da olay.
    0 ...
  10. 6.
  11. Kader daha önceden olabilir.

    Kaza olası olay.

    Kıyameti geciktirmek istiyorsan tabi.
    Alıntı yaptım.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük