nisa suresi 34 - Erkekler, kadın üzerine idareci ve hakimdirler. Çünkü Allah birini (cihad, imamet, miras gibi işlerde) diğerinden üstün yaratmıştır. Bir de erkekler mallarından (aile fertlerine) harcamaktadırlar. iyi kadınlar, itaatkar olanlar ve Allah'ın korunmasını emrettiği şeyleri kocalarının bulunmadığı zamanlarda da koruyanlardır. Fenalık ve geçimsizliklerinden korktuğunuz kadınlara gelince: Önce kendilerine öğüt verin, yataklarından ayrılın. Bunlar da fayda vermezse dövün. Eğer size itaat ederlerse kendilerini incitmeye başka bir bahane aramayın. Çünkü Allah çok yücedir, çok büyüktür.
ayetin nüzul(indirilme) sebebi:
Âyet. ensarilerden Saad bin Rebi (ra) ile karısı Habibe binti Zeyd (r.anha) hakkında nazil olmuştur.
Saad (ra), sahabilerin ileri gelenlerinden biriydi. Karısı Habibe (r.an-hüma) ona serkeşlik yapardı. Birgün Saad (ra) karısına bir tokat vurdu. Bunu duyan Habibe (r.anhüma)'nin babası Zeyd, kızını alarak Resulullah (sav)'a geldi. "Ben kızımı onunla evlendirdim. O ise kızımı tokatlıyor." dedi. Resulullah (sav) da "Kızın da kocasına kısas olarak bir tokat vursun." buyurdu. Habibe (r.anhüma) babasıyla birlikte giderken Resulullah (sav) onlara, "Gitmeyiniz. Çünkü Cebrail (a.s) "Erkekler kadınlar üzerine hakimdirler..." âyetini getirdi." Sözlerine devamla. "Biz bir iş (kısas) yapmak istedik. Allah (cc) da âyetiyle hükmünü bize bildirdi. Şüphesiz Allah (cc)´ın irade ettiği daha hayırlıdır. Artık siz kısas yapmayınız." buyurdu.
playboy dergisindeki erkeğinizi yatağa bağlayıp kırbaçlayın tavsiyesinden sonra garip gelen ifade. anlıyorum.
hangi şartlar için söylendiğini düşünmek gerekiyor, zira sanki şart gerekmeksizin kadınlarınızı dövün denmiş gibi bir tutum var, ağız burun kırın yazmıyor orada, hangi durumda o ifadenin geçerli olduğu için de tefsire başvurmak gerekiyor, bu kadar basit değil yani.
bir de peygamber efendimiz, 4 halife, peygamber efendimizin yakın çevresi hiç karısını dövmüş mü bakmak lazım, allah karınızı dövün diye emretmiyor, kininizi başka yere boşaltın lütfen. mankenlerin ağzını yüzünü morartıp gezen playboylar da müslüman değil ayrıca. karalamak için malzeme bulunur, yormayın kendinizi.
yer yüzünün en büyük üç mucizesinden ** biri olan yüce kitabımız kuran-ı kerimin içerisinden, özenle seçildiği belli olan bir ayetin içerisinden bir cümleyi cımbızla çekip alarak ona göre başlık açmanın, insanları kurana karşı kışkırtmanın, dinimizi kötü örneklere alet etmenin, o ayetin hangi şartlar altında indirildiğini araştırmadan, etmeden, "ben yaptım, oldu" mantığıyla açılan bu saçma başlığın başka bir açıklaması olduğunu düşünmüyorum...
(bkz: misyoner lan bu)
(bkz: şimdi sana bir şey derdim ya neyse)
hem ateist hem de feminist olan yazar kişilerin kur'an-ı tersinden yorumladıklarının kanıtıdır. hani bir söz vardır sizler için, cuk diye oturan cinsten:
Birinci incelik: Allah (cc). erkeklerin kadınlar üzerindeki hakimiyetini iki hikmetle beyan etmiştir. Birisi, Allah (cc) tarafından bağışlanmış (veh-bi), diğeri kendileri tarafından kazanılmış (kesbi)dir. Allah (cc) bu hususu beyan ederken de çoğul ifade eden «Kavvâmün» kelimesini tabir etmiştir. Bu kelimenin asıl manası, «Cokca hakimdirteradir. Bu kelimenin kullanılması, erkeklere verilen riyaset ve hakimiyetin tam olduğuna işaret etmektedir. Çünkü erkekler, tıpkı devlet adamları gibi hanımlarına islâmi çerçevede emretme, yasaklama, idare etme, terbiye etme, geçimlerini deruhte etme, namus ve iffetlerini koruma hakkına sahiptirler. işte mevzumuî âyetin devam ifade eden bir cümle ile başlamasındaki hikmet budur. Yani evlilik hayatı sürdüğü müddetçe erkekler yukarıda sayılan vasıflara sahiptirler.
ikinci incelik: Zemahşerî şöyle demektedir: «Alimler erkekleri kadınlardan birçok bakımdan üstün saymışlardır. Bunlardan birisi, erkeklerin kadınlara göre daha akıllı, iradeli, azimli ve kuvvetli olmasıdır. Şüphesiz bütün peygamberler, kadınlardan değil, erkeklerden gelmiştir. imamet hakkı da yalnız erkeklere mahsustur. Cihat, ezan ve hutbe okuma, şer´î hadlerde şahîdlik yapma, kısas alma hakkı, mirasta fazla pay alma, nikahta velayet hakkı ve çocukların annelerine değil babalarına nisbet edilmesi de erkeklerin üstünlüğünü göstermektedir.» [71]
Üçüncü incelik: Allah (cc). erkeklerin üstünlüğünü, daha kısa ve açık olduğu halde. «O sebeble ki erkekleri kadınlardan üstün kılmıştır.» gibi bir ifade yerine «O sebeble ki Allah onlardan kimini (erkekleri) kiminden (kadınlardan) üstün kılmıştır.» ifadesiyle beyan etmiştir. Bunda büyük bir hikmet vardır. Kadın erkeğe, erkek de kadına göre bir erkeğin uzuvları gibidir. Mesela; bir insan heykeli tasavvur edelim. Erkek, bu heykelin başı ise. kadın da heykelin gövdesi gibidir. Bir uzvun diğer bir uzva karşı böbürlenmesi uygun değildir. Zira hayatta her uzvun kendine göre bir vazifesi vardır. Kulak hiçbir zaman gözün vazifesini yapamadığı gibi, göz de kulağın vazifesini yapamaz. Kalbin mideden üstün olması, başın ellerden şerefli olması da bir insan için ayıp değildir. Çünkü hayatın nizamı içinde her uzuv kendi vazifesini yapar ve beden böylece bir bütünlük arzeder. Öyleyse bir vücudun uzuvlarına benzeyen cemiyet fertlerinin bazılarının diğerlerinde üstün olması hiçbir zaman bir ayıp, bir kusur değlldir. işte âyetteki, «Kimini kiminden üstün kılmıştır» ifadesinden genel olarak erkeklerin kadınlardan üstün olduğu anlaşılmıştır. Ancak bu genel bir bakıştır. Eğer fert olarak düşünülürse bazı kadınların din ve ilim yönüyle kocalarından daha üstün olması mümkündür. Ama bu genelde böyle düşünülemez. Bu yazdıklarımızdan da anlaşılıyor ki âyet hem veciz hem de mucizelidir.
Dördüncü incelik: Allah (cc), karı-koca arasındaki geçimsizliği bertaraf etmenin yollarını beyan ederken, onların aralarını bulmaya gönderilecek hakemlerin asıl vazifelerini, aralarını bulma hususunda uzlaştırmayı îfade eden «Islahı kelimesi ile ifade etmiştir. Bunun zıddı olan ve ayrılığı ifade eden «tefrik» kelimesini kullanmamıştır. Âyetin bu ifadesinde çok derin bir incelik vardır. Ki bu, karj-kocanın durumunu araştıracak hakemlerin güçleri yettiğince onları uzlaştırmaya çalışmalarına işaret etme^ sidir. Zira ayırmak, aileyi yıkmaktır. Eğer o ailenin çocukları da varsa bunların nasıl gerçekten yıkılacağı herkesçe bilinen birşeydir. Onları uzlaştırmak ise anlaşmalarına, birbirlerini sevmelerine vesile olur. Zaten is-lâmın hedefi de kalbleri sevgi ve muvafakat üzere toplamaktır.
Beşinci incelik: Zernahşerî: «Karı-koca arasmı bulmaya giden hakemlerin onların ailesinden olması niçin istenmiştir? Zira akrabaları onların ic hallerini daha iyi bilirler ve onların aralarının düzelmesini de başkalarından daha çok isterler. Karı ve koca, yakınları oldukları için hakemlere içlerindeki sevgi veya nefreti, birleşme veya ayrılma konusundaki düşüncelerini daha iyi açıklayabilirler. Hatta yabancılara açıklanmayacak birçok şeyi yakınları olan hakemlere çekinmeden, rahatlıkla açıklayabilirler. işte bizim naçiz görüşümüzle izahına çalıştığımız hususlardan dolayı Allah, karı-koca arasını düzeltmek için gönderilecek hakemlerin onların yakınlarından seçilmelerini tavsiye şeklinde emretmiştir.» [72] der.
Altıncı incelik: Sabi: «Kadı Şüreyh Arapların Beni Temim kabilesinden bir kadınla nikah aktj yaparak evlendi. Nikahtan hemen sonra pişman olarak nerdeyse ona boşama haberini gönderecekti. Bir miktar düşündükten sonra, «Acele etmeyeyim. Kadın geldikten sonra düşünürüm.» der. Kadın geldikten kısa bir zaman sonra, durumu sezinleyen kadın kocasına,. «Ben Öyle bir eve geldim ki ne zaman ayrılıp gideceğimi bilemiyorum. Senin hoşlanmadığını şeyler nelerdir? Kayınpeder ziyaretinden hoşlanır mısınız?» dedi. Şüreyh. «Ben yaşlı bir ihtiyarım. Fakat arkadaşlığı da severim. Şu var ki, kayınpederi de usandırmak istemem.» cevabını verdi. Bir zaman sonra Şüreyh. «Karıma geçimimiz ve diğer şeyler hakkında ne söylediysem dediklerimi aynen yaptı, yerine getirdi.» diye düşündü kendi kendine. Şüreyh, sonrasını şöyle anlatır: «Böylece beraberliğimiz bir sene kadar sürdü. Bir seneden sonra bir gün eve geldiğimde yatak´odamızda bir insan gördüm. Kendi kendime «inna lillah» dedim. Karım Zeynep bana, «O benim annem Ümmü Ümmiye´dlr» dedi. Ben kayınvalideye selam verdim. O bana, «Kızımın herhangi birşeyinden şüphe ediyorsanız onu terbiye edebilirsiniz.» dedi. Karım Zeynep´le uzun süre arkadaşlık ettim. Fakat o benden Önce öldü. Ben arzu ederdim ki, kolan ömrümün yarısını ona vereyim veya ikimiz bir günde ölelim.» Kadı Şüreyh sözlerine şu şiirle devam eder: «Çok erkek biliyorum ki karılarını döverler/Ben Zeynep´e vur-dumso elim kurusun.» [73] demektedir. [74]
hicbir sekilde uyulmamasi gereken emir cümlesi. hicbir erkegin kadini dovme diye bir hakki olamaz, hatta hicbir insanin bir insani dovme gibi bir hakki yoktur. efendim neymis kadin sunu ve sunu yaparsa dövün. sen kimsin ki kendini kadinlardan üstün görüyorsun? hicbir sucun karsiligi dayak olmamalidir, cezalandirilmasi gereken bir suc varsa ortada, bu cezanin verilicegi yer bellidir.
edit: baslik kadinlarinizi dövün, ve entry de tamamen bu emir cümlesi ile ilgili girilmis. yazilanlarin hicbir din ile alakasi yok, sadece kadin-erkek esitligine bakis acisini yansitiyor. bazi kisilerin neden hemen islamiyet savunmasina gectigini anlamak zor. islameyette olmayan kadin-erkek esitligini savundugum icin olabilir.