erkeklerin sürekli "erkekler de ölüyor, kimse konuşmuyor" şeklinde kendilerini savundukları mı desem, kendilerini akladıkları mı desem, bir gerçek. bir dünya gerçeği. şimdi bu şiddet türünü inceleyelim. erkek ölümleriyle arasındaki farklara değinelim.
öncellikle kadına yönelik şiddet hırsızlık yaptı, laf attı, ana bacı karıştırdı, yol vermedi, efenime söyleyeyim kahvede hesabı ödemedi gibi sebeplerle olmuyor. kadının bedeni üzerinde bir tahakküm kurma çabası içinde oluyor katil. tecavüz etmek, eve kapatmak, kadının onu bırakmasına mani olmak, kıskanmak gibi cinsellik ve şiddettin raks ettiği olaylar oluyor çoğu zaman. kadınların cinayete/iş kazasına kurban gittiği durumlar kadına yönelik şiddetten ya da kadın cinayetinden sayılmıyor. sayanlar var ama yanılıyorlar.
daha bu akşam izlediğim haberde kadının patronu kadını (şantiye tarzı bir yerde, iş yerinde) kovalıyor, kadın içeriye kaçınca kapıyı kilitleyip darp ediyor. önceki akşam izlediğim haberde (aylar öncesinde olmuş bir olayla ilgili bir gelişme aktarılıyordu) evin içindeki güvenlik kamerasının kaydettiği bir şiddet olayı yer alıyordu. kadın 2 ay görüştüğü adamdan ayrılmak isteyince adam tarafından öldüresiye dövülüyor. bu 2 ay içerisinde abartılı ve saygısız bir hareketini görmediğini söylüyor. zaten 2 ayda kimi ne kadar tanıyacaksın o da ayrı bir mesele. ayrıca ben terk etmek istedi diye tekme tokat dayak yiyen erkek haberi görmedim. ara sıra silahla vuran dengesizler çıkıyor ama o kadar istisna ki bu karşılaştırmaya dahil edemiyorum onca kız çocuklarının sistemli uğradıkları tecavüzleri düşününce.
yani olayı hala "feminen hareket", "kadınlara çok fazla hak tanınıyor bu da erkekleri rererö", "kadın beyanı esastır diye yasa mı olur, iftiraya uğruyoruz" gibi yorumlayan kerkenezlere ben bunu burada anlatamayacağım elbette. hatta herhangi bir mecrada herhangi bir insan evladının da anlatabileceğini zannetmiyorum. o yüzden kafasında şüphe olanlar belki okuyup "olm evet lan" falan der. kadınlara verilen fazla hak da yaşam hakkı he. çok bir şey de istemiyoruz yani. özgürce, ikide bir arkamıza bakmak zorunda olmadığımız, sevdiklerimizin canından endişe etmediğimiz bir hayat yaşamak.
bu arada bunu okuyan kadınlara da emniyetin hazırlamış olduğu, ios ve android'e uyumlu kades uygulamasını tavsiye ediyorum. kendim kullanmadım, boş yere de butona basıp emniyeti meşgul etmeyin lütfen ama kendinizi güvensiz hissediyorsanız kullanmaktan kesinlikle çekinmeyin.
Her zaman için şiddete karşı olmakla beraber şunu söylemek istiyorum.
Feministlere göre
Toplumumuzda kadın ve erkek eşit değil mi?
Eşit
Cinsiyetçilik kötü bir şey mi?
Kötü
Ama siz kadın cinayetleri ve kadına şiddet ifadelerimi kullanınca dahi cinsiyetçilik yapmış olup kadını daha üstün konuma getiriyorsunuz.
Peki ya eşinden şiddet gören erkeklerde var. Buna ne demeli. Tuhaf ve garip bulabilirsiniz ama sayıları azımsanamayacak derecede çok.peki karısı tarafından öldürlen kocalar. Bir tanesinin bile haberi yapılıp kadına şiddet olduğu gibi algı yapılmıyor.
Halbuki şiddetin kadın erkeği farketmeksizin çok kötü bir şey.
Yakında durum şu noktaya gelicek
Erkeği kadını dövmesinin cezası idam
Kadının erkeği dövmesinin cezası erkek haketmiştir ne de olsa erkek milleti olayı olacak.
Ben artık hukukumızda da toplumumuzda kadın ve erkeğin eşit değil kadının daha üstün bir pozisyona çıkartılması amacı güdüldüğünü düşünüyorum.
Bu çok açık ve su götürmez bir gerçek oldu artık.
ister savunun ister savunmayın gerçek bu.
Erkek şiddeti ve kadın cinayetleri ile ilgili yazdığım ve bir Uluslararası Eğitim Dergisinde yayınlanan makaleyi okumak ve değerli yorumları ile katkı sağlamak isteyenler şu linkten makaleyi indirebilir. http://www.ijetsar.com/download/article-file/308696
son zamanlarda türkiye`de artan şiddet olayıdır. medya aracılığıyla kadınlara yönelik aşağılayıcı söylemlerde bulunanların çoğalması, erkek çocuklarını "göster amcana oğlum pipini" zihniyetiyle yetiştiren, erkek çocuklarına ayrıcalıklı davranan ebeveynlerin yüzünden kadınların durumu bu hale geldi. bu şekilde kafası belden aşağı çalışan erkekler yetiştirildiği için son zamanlarda cinsel taciz, tecavüz, cinayet, kadın ticareti gibi vakalar ürkütücü boyutlara ulaştı. kadın katillerinin, tecavüzcülerin ceza indirimi alması, serbest bırakılması kadına yönelik şiddetin meşru hale getirilmesini sağlamaktadır.
Türkiyede Kadına Yönelik Şiddet Olaylarına Rakamların Diliyle Bakış.
Şiddet, taciz, tecavüz, öldürülme; aslında bu sorunlar sadece Türkiyede mevcut sorun ve olaylar olmayıp, tüm dünya ülkelerinde yaşanan gerçeklerdir. Dünya genelinde kadın genelde her zaman ikinci sınıf kategoride görülmektedir.
Türkiyede kadına yönelik şiddet olayları son yıllarda artış göstermiştir. Her ne kadar ülkeyi yönetenler artış olmadığını, aksine düşüş yaşandığını söylese de istatistiklere baktığımızda, rakamlar durumun pekte onların dediği gibi olmadığını açıkça ortaya koymaktadır.
2002 yılı kayıtlarına 66 olarak geçen kadın cinayet sayısı, 2007 yılında 1011dir.Kadın cinayetlerinde en büyük ortak özellik öldürenlerin erkekler olmasıdır.
içişleri Bakanlığı Emniyet ve Jandarma teşkilâtlarının istatistikî verilerine göre; 20012004 yılları arasında; 21.268 kadın aile efradına kötü muamele, 10.148 kadın kaçırma, 3.800 kadın müstehcen hareket, 3.366 kadın ırza geçme, 1803 kadın evlenme vaadiyle aldatılarak kızlık bozma, 1.371 kadın fuhuşa teşvik suçlarının mağduru olarak kayıtlara geçmiştir.
Türkiye'de yaşayan kadınların dörtte biri fiziksel şiddete uğramaktadır. Şiddete uğrayan kadınların dörtte üçü eşi tarafından şiddete maruz kalmaktadır. Cinayet sonucu ölen kadınların çoğu eşi tarafından öldürülmektedir.
Tecavüze uğrayanların % 50si 18 yaş altında ve bunlardan % 10u erkek çocuk gerisi ise kız çocuktur. Her 4 kız çocuktan biri cinsel şiddete uğruyor. Daha çok 79 yaş arası çocuklar cinsel şiddete uğruyor. 510 yaş arası çocukların % 55'i ensest mağdurudur. 1016 yaş arası çocukların % 40ı ensest mağdurudur. Cinsel saldırganların % 75'i tanıdık biridir. Ensest olaylarında faillerin % 50'si öz baba, sırasıyla da amcalar enişteler, ağabeyler, dedeler ve dayılardır. Acil yardım hattını arayan kadınlardan % 57'si fiziksel şiddete, % 46,9'u cinsel şiddete, % 14,6'sı enseste ve % 8,6'sı tecavüze maruz kalmıştır.
(Ensest terimi toplumumuzda evlenmeleri, ahlakça ve hukukça, dince yasaklanmış (nikâh düşmeyen) yakın akraba olan kadın ile erkeğin cinsel ilişkide bulunmaları anlamında kullanılmaktadır. Ensest geleneksel olarak biyolojik olarak akrabalığı olan aile bireyleri arasındaki ilişki olarak değerlendirilmektedir. Derya KURTAY Sosyal Hizmet Uzmanı)
***
1995'te başkent Ankara'daki gecekondularda yaşayan kadınlar arasında yapılan bir araştırma kadınların % 97'sinin kocalarının saldırısına uğradığını ortaya koymuştur.
1996'da orta ve yüksek gelir gruplarında yer alan ailelerle yapılan bir araştırmada, soruların başlangıcında kadınların % 23'ü kocalarının kendilerine karşı şiddet kullandığını söylemiş, fakat belirli şiddet tipleriyle ilgili sorular sorulduğunda bu oran % 71'e yükselmiştir.
Başka bir araştırmadaysa, kadınların % 58'inin yalnızca kocalarından, nişanlılarından, erkek arkadaşlarından ve erkek kardeşlerinden değil, kadın akrabalar da dâhil olmak üzere kocalarının ailesinden de aile içi şiddete maruz kaldığını ortaya koymaktadır.
Bir grup orta ve üst sınıf kadının % 63,5'unun cinsel tacizin bir türüne maruz kaldığı bulgusuna ulaşılmıştır.
Türkiye'nin kuzeybatısında yer alan Bursa şehrindeki halk sağlığı merkezlerinde yapılan bir araştırmaysa, kadınların % 59'unun şiddet kurbanı olduğunu ortaya koymuştur.
Mor Çatı'nın 1990 ile 1996 yılları arasında 1.259 kadın arasında yürüttüğü bir araştırmadaysa, kadınların % 88,2'sinin bir şiddet ortamında yaşadığını ve % 68'inin kocaları tarafından dövüldüğünü göstermiştir.
Ankara'da yapılan başka bir kadın araştırmasına göre, kadınların % 64'ü kocalarından, % 12'si ayrıldıkları kocalarından, % 8'i birlikte yaşadığı erkeklerden ve % 2'si de kocalarının ailesinden şiddet görmektedir. % 60'ı ise kocalarının kendilerine tecavüz ettiğini söylemiştir.
***
Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığından ulusal basına verilen bilgiye göre 2010 yılının ilk 7 ayında Türkiyede kadına karşı işlenen suçlarda büyük artış yaşandığı anlaşılmaktadır.
2010 yılının ilk 7 ayında 226 kadın cinayete kurban gitmiştir.
Aynı dönem içinde cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar kapsamında 478 kadın tecavüze uğramış, 722 kadın taciz edilmiş, aile içi şiddet kapsamında 6423 kadın şiddete maruz kalarak hastanelik olmuştur.
Türkiye istatistik Kurumu (TÜiK) verilerine göre tecavüz ve taciz gibi cinsel saldırı suçlarında son beş yılda yüzde 30 artış meydana gelmiştir.
Buna göre; 2006da 528, 2007de 473, 2008de 577, 2009da 652 kadın tecavüze uğrarken,
2006 yılında 489, 2007 yılında 540, 2008 yılında 589, 2009 yılında 624 cinsel taciz olayı yaşanmıştır.
20052010 yılları arasında, 100 binin üzerinde kadın cinsel saldırı sonucunda mağdur olmuştur. Mağdur kadınların yüzde 40ı hiç şikâyetçi olmamıştır. Kadınların korktukları için şikâyetçi olamadıkları da istatistiklere geçen bilgiler arasındadır. Şikâyetçi olmayan mağdur kadınların oranını yüzde 40 olarak tahmin ediliyor ki, bu oranı göz önüne alırsak yukarıda ki (TÜiK.) istatistiksel verilerinin ancak gerçeğin yarısını ortaya koyduğunu göstermektedir.
Ocak 2009da yayımlanan Türkiyede Kadına Yönelik Şiddet Raporunda ise; en yüksek şiddet oranının Kuzeydoğu Anadolu ve Orta Anadoluda olduğu belirtilmiştir. Evli kadınların yüzde 15i eşinin cinsel şiddetine maruz kaldığı raporda yer almaktadır. En düşük oran yüzde 9 ile Marmarada, en yüksek oran ise % 29 ile Kuzeydoğu Anadoluda. Fiziksel şiddet yaşayan kadınların oranı % 42i olup en sık 4059 yaş grubu şiddete maruz kaldığı da raporda belirtilmiştir. ilkokul düzeyinde eğitimi olan kadınlarda şiddete maruz kalma oranı % 56 iken, lise mezunu-üniversite eğitimli olanlarda bu oran % 32i civarındadır.
Her tür istismarı % 35 ile kadının kendi istemi dışında oluşmuş ekonomik ve sosyal yoksunluk, % 8 ile evlilik dışı hamilelik ya da çocuk sahibi olma nedeniyle ailesi tarafından kabul edilmeme, % 3 ile istenmeyen evliliklere zorlanma ve % 1 ile cezaevinden yeni çıkmış olup yardım ve desteğe gereksinim duyma izledi. Kadınları istismar edenlerin % 83'ünü kocalar oluşturdu.
Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü tarafından yaptırılan 1994 tarihli Aile içi Şiddetin Sebepleri ve Sonuçları isimli araştırmaya göre de; şiddetin Türkiye'de aile içinde çok yaygın olduğu belirtilmektedir. Ailelerin yüzde 34'ünde fiziksel şiddete, yüzde 53'ünde ise sözlü şiddete rastlanılıyor. Araştırmaya göre çocuklara yönelik fiziksel şiddete rastlanma oranı da yüzde 46 düzeyindedir.
***
Tecavüz olaylarına baktığımızdaysa; kadınların temel sorunlarından biri olan tecavüz olaylarının sadece Türkiyede değil dünya kadınlarının temel sorunlarından bir tanesi olduğu görülmektedir. Bosna Hersek, Ruanda, Cezayir gibi ülkelerde tecavüz, tüm dünyanın gözü önünde bir savaş silahı olarak kullanılmıştır. Dünyada yaklaşık 9 milyon fahişe olduğu tahmin edilmektedir. Dünya Sağlık Örgütüne göre ABDde ki kadınların % 20 si, Avrupadakilerin % 40 ı, az gelişmiş ülkelerdekilerin % 50 sine yakını aile içi şiddete maruz kalmaktadır. Bu rakam Türkiyede ise % 58 civarındadır. (2010 yılı)
***
TÜiK (Türkiye istatistik Kurumu) verilerine göre, 10 yıl önce Türkiyede 15 ve yukarı yaşta 22 milyon 849 bin kadın bulunuyordu. istihdam edilen ve işsizlerin toplamı anlamına gelen kadın işgücü 1999 yılında 6 milyon 853 bin kişiydi. 2009 yılının Kasım ayı itibarıyla 15 ve yukarı yaştaki kadın sayısı 3 milyon 468 bin kişi artarak, 26 milyon 317 bine ulaşırken, buna karşın 1999 yılında 6 milyon 853 bin olan kadın işgücü sayısı 2 bin kişi azalarak, 2009′ da 6 milyon 851 bin kişiye gerilediği görülmektedir. Buna göre 1999 yılında kadınlarda % 30 olan işgücüne katılma oranı 4 puan azalışla 2009 sonunda yüzde 26′ ya inmiştir.
Kadınlarda işgücüne dâhil olmama nedenlerinin başında ev işleriyle meşgul olmak geldi. Bu nedenle çalışma yaşamının dışında kalan ev kadınlarının sayısı 2009 yılında 12 milyon 101 bin kişi oldu. (
haberler.com)
iSMMMO'nın (istanbul Serbest Muhasebeciler ve Mali Müşavirler Odası) raporundan yukarıya alınan bölüm oldukça düşündürücü rakamları ve açıklamaları içermektedir. Şöyle ki; ILO, EUROSTAT ve TÜiK verilerinden (ilo.org) Dünya genelinde % 74,3 erkeğe karşılık % 49,1 kadın istihdam edilirken, Türkiyedeki oran % 64,3 e karşılık % 22,2 olarak bildirilmektedir. Dünya genelinde ve yaklaşık olarak her iki cinsin sayısal eşitliği dikkate alındığında kadının istihdam edilme oranı Dünya genelinde % 50 iken Türkiyede bu oran %25 e kadar gerileme eğilimi taşımaktadır.
***
Yine TÜiK verilerine baktığımızda, 2002 den sonra Türkiyede boşanmaların % 24 arttığı görülmektedir. Geçen sene 114.162 aile dağıldı. Aynı süre içinde evliliklerdeki artış yalnızca % 16. Yani nüfus artışına yakın bir artış. 2010 yılındaysa daha önceki artışın üzerine % 5,7 daha fazla boşanma görünüyor.
TÜiK verileri, hane halkı ve muhtarlık verilerine dayanmaktadır. Bu sebeple isabetli göstergeler değildir. Çünkü boşanmayla sonuçlanan davaların bir bölümü muhtarlıktaki verilere yansımadığından dolayı sağlam verileri sunmamaktadır. En sağlam veriler Adalet Bakanlığı verileridir. Adalet Bakanlığının verilerine baktığımız zaman ise daha isabetli ve korkunç sonuçları görmekteyiz. TÜiK verilerine göre 2008 yılında 99.663 aile dağılmış. Adalet Bakanlığına göre ise 2008 yılında 166.389 aile yok olmuş.
intihar istatistikleri ise gerçekten daha düşündürücü ve ürkütücü sonuçları ortaya koymaktadır. TÜiK verilerine göre son sekiz yılda tüm Türkiyede intihar olayları % 52 artmış. Etnik, sınıfsal ve toplumsal cinsiyet ayrımcılığının daha sert yaşandığı Güneydoğuda intihar olayları % 88 artarak Türkiye intiharda artış rekorunu kırdı.
Egede boşanma artışı % 20, Doğu Anadoluda % 36, Güneydoğu Anadoluda % 40. Oysaki dünyanın birçok ülkesinde boşanma yönündeki eğilim 2000den sonra tersine dönmüştür. ABD ve Kanadada boşanmaların son on yıldır azaldığı gözlenmektedir. (Radikal yazarı Koray Çalışkan)
***
Yukarıda ki veriler Türkiyedeki acı gerçekleri tüm çıplaklığıyla ortaya koymaktadır. Kadın sorununa erkek egemen zihniyeti yaklaşımıyla kadın sorunları çözülemez.
Sorunun çözülebilmesi için; kadın sığınma evlerinin sayısının artırılması ve sığınma evlerinin ekonomik yönden desteklemesi, kadınları öldüren erkeklere uygulanan haksız tahrik indiriminin kaldırılması,(şiddete uğrayan kadınlar jandarma, karakol, adliye kapılarından aile meselesi denilerek geri çevrilmektedir.) cezai müeyyidelerin suçun niteliğine göre artırılarak en hızlı şekilde kesin olarak uygulanması, şiddet tehlikesi altında ki kadını koruyucu güvenlik tedbirlerinin alınması, can güvenliği nedeniyle gerekiyorsa kent, kimlik, barınma yerlerinin değiştirilmesi ve geçinme sorununun çözülmesi, çocuklarının eğitimine devam etmesinin sağlanması gibi somut tedbirlerle kadına yönelik şiddet olaylarında azalma sağlanabilir.
Kötü yönetilen bir ülkede iktidar, ailenin önemi üzerinden siyaset yaparken aileler hiç olmadığı kadar hızlı bir biçimde dağılmaktadır. Ülke yöneticilerinin iddia ettiklerinin tam aksine de kadına yönelik şiddet olaylarında azalma değil artış yaşandığı yukarıda ki verilerden de anlaşılmaktadır.
**************
Bianetin düzenli olarak yayınladığı şiddet çetelesi 2011 Kasım -2012 Kasım arası verilerinden Türkiyede kadına yönelik cinayet, şiddet, taciz, tecavüz olaylarında herhangi bir azalma olmadığını görmekteyiz.
Basına yansıyan
haber
lerde erkekler 2012 yılında 171 kadın,12 çocuk,2 bebek,5 trans birey,13 erkek öldürmüştür. Aile içi şiddet ve tecavüzden dolayı ise 5 kadın 1 çocuk, 16 erkek ise tecavüz, cinayetten sonra intihar etmiştir. Cinayet ve intiharlar en çok Marmara Bölgesinde, istanbul, izmir ve Ankara gibi büyük şehirlerde yaşanmıştır. Kadınlar genelde eşleri, eski eşleri, kardeşleri tarafından öldürülmüştür. Öldürülen kadınların bir kısmı daha önce şikâyette bulunduğu ve yardım istediği halde koruma altına alınmamıştır. Katillerin ise birçoğu yakalanmamış/yakalanamamış yakalananlarsa genelde az ceza almıştır
Yine son bir yıl içinde erkekler 141 kadına, 8 çocuğa (çocuklardan 2si hamile kalmıştır) tecavüz etmiş, 133 kadını taciz etmiş, 77 çocuk istismarda bulunmuştur. Kadın ve çocuklar en çok yakınlarındaki erkekler tarafından taciz ve tecavüze maruz kalmıştır. Bunu yapanların çoğu ya az ceza almış, ya da serbest kalmıştır.
Bir yıl içinde ki verilerde 253 kadının, 7 erkeğin ve 5 çocuğun, erkekler tarafından yaralandığını ve 83 kadının ise darp edildiği görülmektedir.
Yine geçtiğimiz yıl içinde kadınlar kendisine tecavüz eden, şiddet uygulayan 5 erkeği öldürmüştür.(Bu erkekler genelde baba, eski eş ve eşlerdir) ayrıca kendisine şiddet uygulayan 3 erkeği de yaralamışlardır.
2012 yılında Türkiyede 5 trans birey cinayeti kayıtlara geçmiştir.(Trans Cinayetleri izleme projesi verilerinden)
Emniyet Genel Müdürlüğünün resmi kayıtlarına göre, Şubat 2010-Ağustos 2011 arasındaki 19 ayda 78 bin 488 aile içi şiddet vakası yaşanmıştır.
2011 yılında koruma talep ettiği, savcılığa veya polise şikâyette bulunduğu ya da sığınma evlerine yerleştirildiği halde 11 kadın öldürülmüş, 3 kadında ağır yaralanmıştır.
2011de tecavüz vakaları basına az yansıyan
haber
ler arasında yer almıştır. Buna rağmen, 102 kadın ve 59 kız çocuğunun tecavüze uğraması basında yer almıştır..
2011 yılının Aralık ayında 14 kadın eşi tarafından öldürülmüş, 34 kadın yaralanmış. 15 kadın tecavüze uğramış, 16 kadın ise taciz edilmiştir. (Bianet)
Ülkemizde ki tüm cinayet, şiddet, taciz, tecavüz olayları en fazla Marmara bölgesinde ve büyük kentlerde görülmektedir.
TÜiK verilerine boşanan çiftlerin sayısı 2012 yılında, bir önceki yıla göre %2,7 artış göstererek 123 bin 325 e yükselmiştir. Kaba boşanma hızı 2012 yılında 1,64 olarak gerçekleşmiştir. (22 Mayıs 2013 güncellenmiş hali)
hatice kaçmaz - sokak ortasında öldürülen trt sanatçısı, anne, kadın. türkiyede kadın olmanın ne demek olduğunu bize ölümüyle tekrardan hatırlatan kadın. zaten her an aklımızda değilmiş gibi. hangi haber sayfasına girerseniz girin, sayfa güncellendikçe yeni bir kadına karşı şiddet vakasıyla karşılaşıyorsunuz ve bunlar sadece basına yansıyan çok küçük bir kısmını oluşturuyor. türkiyede ki kadınların yaşamından sadece küçük bir kesit gösteren bir tablo var karşımda. bu tablonun ne zamandan ve nereden olduğuna dair hiç bir kaynak belirtmesem bile hiç kimse gerçekliğinden şüphe etmez çünkü artık ne yazık ki normalleşen bir gerçeğe dönüştü.
ayşe (1 saatlik) anadolunun bağrında bir köyde dünyaya gözlerini açmış bir kız çocuğu. anası kucağına almış mis kokusunu içine çekiyor ama içi buruk. biliyor ki kocası ondan erkek çocuk doğurmasını bekliyordu. erkek adamın erkek çocuğu olurmuş. doğurduğu üçüncü kız çocuğundan sonra artık biliyor ki iyice lanetleyecek kocasının ailesi onu ve ayşesini. hatta sinirden dövecek bile kocası onu. belki de kuma getirecek üstüne kim bilir. diz çöküp boyun eğecek bu durumuna kaderimse çekerim diyecek.
ne ayşeler doğdu bu topraklarda, daha doğduğu an acılara mahkum edilen. ne anneler gördü bu topraklar, anne olduğu için kendini suçlu hisseden.
ünzile (11 yaşında) okula sırasında olması gerekirken 11 yaşında gelinlik giydirilen 12´sinde anne olan kız çocuğu. camdan dışarı bakıp yaşıtlarını oyun oynarken izliyor, onların okul dönüşü şakalaşmalarına özeniyordu. bu onu mutlu ediyordu ama biliyordu ki birazdan kaynanası gelip ona kızacak, itip kakacaktı. o ki okul dönüşü annesinin yaptığı yemeğe sevinmesi, okul çantasını bir kenara atıp koşa koşa ellerini yıkamaya gitmesi gerekirken, işten gelmesini beklediği kocasına yemek yapmak zorundaydı.
ne ünzineler gördü bu topraklar,daha kendi annesinin göğsünden ayrılamazken annelik yapmak zorunda kalan.
güldünya (22 yaşında) tecavüze uğrayıp hamile kaldığı gerekçesiyle aile kararıyla kurşunlanan, töre kurbanı genç kadın. o ki her şeye rağmen bebeğini koruyup kollamaya, sevmeye çalışmıştı. ama ne yazık ki bu topraklarda kadın olmak ne demektir en acı şekliyle öğrenmişti. çünkü kadınlık tanımını evlat, ana, kardeş, abla, teyze, kuzen, yenge, komşu olmak değiştirmiyormuş.
ne güldünyalar göçtü bu dünyadan, bir kere bile gülemeden.
fatma (20 yaşında) zihinsel engelli bir kız. babası tarafından yıllarca tecavüz edilmiş. üç tane çocuk dünyaya getirmiş. biri ölü doğmuş diğerleri sokağa atılmış, muhtemelen öldürülmüş. annesi de bu suça göz yumarak dahil olmuş. yazmaya bile elim varmazken o kız bunu nasıl yaşamış ve onunla birlikte yüzlerce bilinmeyen kız çocukları?!
nice fatmaların çığlığı bastırıldı bu topraklarda kendi sesini yüce sanan bağırtkanlar tarafından.
hatice (33 yaşında) kocasını 2 sene evvel trafik kazasında kaybetmiş (dul) bir kadın. arkada bir kendi bir de 5 yaşında ki kızı kalmış. bir kaç gün önce evlilik teklifini reddettiği bir adam tarafından sokak ortasında 15 yerinden bıçaklanarak öldürülmüştür. geride hem yetim hem öksüz kız çocuğu kalmıştır.
nice türküler söyledi bize hatice: yüce dağlar olmasaydı/laleler solmasaydı/ ölüm allah´ın emri de/şu ayrılık olmasaydı.
bu tabloda her ne kadar suçlular açık açık belli olsa bile, sorunun asıl kökeni insanımızın sürekli üç maymunu oynamasıdır. zaten kadına yönelik uygulanan şiddetin karşısında şaşırmamamızdan anlaşılacağı gibi bunları görmemezlikten duymamazlıktan ve bilmemezlikten gelenlerin de suçlarda payı vardır. herkes etrafında ki haberdar ve ya şahit olduğu olayları gün ışığına çıkarsa, yardım kurumlarına bildirse keşke. çoğu zaman polisten, hakimden medet umulmadığı için kaçınılsa bile hiç bir şey yapmamaktan iyidir.
haber bültenlerinde her gün farklı bir çeşidini duyuyoruz. ülkemizin acı gerçeğidir kadına yönelik şiddet. kadına yönelik şiddetin sebebi bu şiddeti uygulama potansiyeline sahip türk erkeklerinin, sözüm meclisten dışarı, zihniyetidir. ve bu zihniyetleri değişmedikçe, ki bu çok zor, ne yazık ki kadına yönelik şiddet haberlerini duymaya devam edeceğiz sevgili ülkem.
erkeğin yetiştiriliş şekli ile ilgili olarak kendini istediği biçimde ifade edebildiği yaşlarda karşı cinsin üzerinde egemenlik kurma sevdası sonucu yaşanan potansiyel durum. evet her şey 'göster oğlum amcalara..' cümlesiyle başlar. bugün haber bültenlerinin baştan sona bıçaklanan öldürülen kadınlarla dolu olmasının temeli budur. erkeğin kendini bildiğinden beri her zaman cinsiyetini gurur kaynağı olarak görmesi sağlanmıştır. çocukluktan başlayan bu süreç ergenlikle birlikte yerini daha somut tepkilere bırakacak ve ilerde yaşanması muhtemel ikili ilişkilerin bunalımlı sonuçlarını oluşturacaktır. cinsel birleşmeyi bile sikmek olarak nitelendiren, önemli olan boyu değil işlevi muhabbetlerinin bir numaralı savaşçısı bu acınası erkek maalesef öz güven eksikliğinden dolayı ilerde egosunu tatmin etmek için var olan kapasitesi karşılığı olaylara karışacaktır. diğer yandan çocuğun varlığına en az erkek kadar etki eden üstelik onun doğumunu kendi canında gerçekleştiren kadın evladına soy adını veremediği gibi kendi soy adını da erkek egemenliği yüzünden yitirecektir. *
bu minimum sorunları bir kenara bırakıp daha güncel problemleri ele aldığımızda devletten bir cacık olamayacağı gibi kaynağa inip ilerde anne baba olması ihtimal dahilinde olan kişilerin bu konulardaki tavrını olağan kabul edilen toplumsal normlardan yana değil de mantıklı akla yatkın çözümlerden yana kullanmaları gerekecek ki dünya daha değil sadece yaşanılabilinir olsun kadınlar için.
ve kadınlar..
eğer bana biri şiddet uygulayıp devlet gereğini yapmıyor ise o ülkede adalet hukuk yok demektir ki adaletin olmadığı bir ortamda ya adaleti yaratmak gerekir ya da kısasa kısas yaptırım gerekir..
Gereğinden fazla abartilan şiddet türüdür. Dünyada o kadar aç varken üstünde durulmaması gerekir. Kadınlar da iki tokat yesin yani ne olmuş. Merak etmeyin kimse ölmez yanağına atılan iki okkalı tokattan.
Kadına şiddet sözel ve bedenseldir. Kadın erkekten alçak bir varlık olarak görüldüğünden şiddete uğrayabiliyor. Yurdumuzda binlerce kadın bu şiddetin kurbanıdır.