--spoiler--
Uluslararası Af Örgütü'nün verilerine göre dünyada her 3 kadından 1'i şiddete maruz kalıyor. Her geçen gün artan şiddet olaylarına sessiz kalmak, bu şiddete ortak olmak anlamına geliyor. Ege Üniversitesi şiddete ortak olmuyor sessiz kalmıyor. Kadına Şiddete Hayır Diyor!
--spoiler--
kadına şiddetin hayır denmesinin verimini alabilmek ancak ve ancak yaradılışı yaradılmayasıca aynı tip erkeklerin itlafıyla sağlanabilir, ancak bu noktada insan hakları ve benzeri her insanı aynı kefeye koyma yanlısı iyimser yaklaşımlar önümüze çıkacaktır, dolayısıyla kadına şiddet yüz sene önce olduğu gibi yüz sene sonra da olmaya devam edecektir.
işlevsiz kampanya.
neden? türkiye burası tür-ki-ye.
devletin başı tecavüzcüye vize veriyor daha ne olsun?
balık baştan kokar.
türk kültürü denen ataerkil, baskın kültürün ürünü bu.
zaman ister zihniyeti değiştirmek.
imzalandığı anda bile kaç kadın dayak yiyor bu ülkede.
eee hayır dedik ne oldu?
bitti mi şiddet?
ses çıkardık.
zihniyet değişecek mi o baltalar bu zulümü durduracak mı? bana ondan haber verin.
keşke olsa.
bu sosyetik sosyal sorumlulara da ben hastayım.
ama böyle tepeden inme hayırlarla olmuyor.
kadın dayak yiyor, karakola gidiyor kocasına teslim ediliyor. yine dayak yiyor.
dövüle dövüle öldürülüyor.
eğitim versek zihniyeti değiştirsek, yasa çıkarsak ceza uygulasak işe erkekten onu geçtim erkeği yetiştiren kadından başlasak daha iyi olmaz mı?
bu ülkede kadın nasıl özgürleşir?
ekonomik özgürlüğünü aldığı, cinsel meta olarak görülmediği, daha da önemlisi insan olarak görüldüğü zaman.
peki bu kampanyanın bundaki işlevi ne?,
sanal pankartvari tepeden inme eylemlerle kadına şiddete hayır oldu canım tüm öküzler selama durdu zaten.
Onlarca kişi tarafından küçücük çocuklara tecavüz edenlere ''çocuklar istediği için birlikte oldu'' diyerek ceza indirimi uygulayan zihniyet, bu kadınlar kendilerine dayatılanı istemedikleri için onlara bu ölümü hak gördü. Zihniyet diyorum çünkü, bizim için önemli olan kadını öldüren el değil, o ele o hakkı veren zihniyettir.
Bir süredir sistemli olarak, ülkenin geleceğini değiştirmek isteyenler, kadına sormadan, kadın adına kararlar almaya başladılar. Kadına kaç çocuk istediğini sormadan, kaç çocuk doğurması gerektiğini söyler oldular.
Oysa biz biliyoruz ki, bir ülkeyi köleleştirmenin yolu, kadını köleleştirmekten geçer. Kadın doğurup eve kapansın ki, iş hayatından çekilsin. Kadın iş hayatından çekilsin ki, erkeğe muhtaç olsun. Kadın erkeğe muhtaç olsun ki, haklarını isteyemesin. Sussun, suskun çocuklar yetiştirsin.
Her gün, hatta günde beş kez ''bir kadın cinayeti daha'' başlıklı haberler alıyoruz. Kimi erkek şiddeti ve erkek egemenliğine rağmen hayatlarımızı değiştirebiliyor, kimi tek başına bırakılıyor ve maalesef kimi boşanmak istediği, yeni bir hayat istediği, itaat etmediği için, en yakınımızdaki erkekler tarafından öldürülüyor. Şiddetle mücadele ettikleri, savcılıklara başvurdukları halde, yargıdan medyaya, yasamadan yürütmeye hiçbir kurum üstüne düşen sorumluluğu yerine getirmediği için, kadınlar göz göre göre öldürülüyorlar.
Kurtuluş savaşında ülkemizi ve ulusal bağımsızlığımızı savunmak adına, sizinle omuz omuza savaştılar. Cepheye aş'ı,ekmeği ve mermi taşıdılar. Şimdi birileri kalkmış kadınlara sen içeride kal diyor. Ülkeyi savunanlar, bedenini savunamazsın diyorlar. Ülken adına her karara katılanlar, artık kendin hakkında karar veremezsin diyorlar. Kadınlar namusuna sahip çıkamazlar deniliyor ve erkekleri kadınların başına namus bekçisi dikiyorlar. Aslında sistem yalnızca kadınları değil, erkekleri de işlevsizleştiriyor. Erkekler biz kadınların namusu ile uğraşırken işlerinizi kaybediyorsunuz, haklarınızı kaybediyorsunuz, ülke topraklarını kaybediyorsunuz. Aslına bakılırsa hepimiz kaybediyoruz. Susan her kadınla sizler de susuyor, ölen her kadınla sizler de ölüyorsunuz.
edit:Bedenimiz bize aittir. Kaç çocuk doğuracağımıza bu çocukları hangi yöntemle dünyaya getireceğimize , kürtaj yaptırıp yaptırmayacağımıza, nereye kadar okuyacağımıza ve hangi işi yapacağımıza biz karar veririz.