aslında ifade edilmek istenen kadın haklarının savunulmasında, aranmasında bizzat kadının eksik, hatalı, yetersiz olmasıdır.
kadınlardan özür dileyerek ahkam keseceğim.
tabi bu yetersizliği ya da hak arayıştaki metodun yanlışlığını salt kadına yüklemek, toplumsal dinamikleri göz ardı etmek haksızlık olur ona. lakin bir gerçek var ki o da kadının eline geçen fırsatları da yanlış değerlendirdiğidir.
türkiye'de kadınlar dünya'nın gelişmiş ülkelerindekinin aksine feminizmin ilk iki dalgasını yaşamadan üçüncüsüyle başlamak istiyorlar işe. söz gelimi kendi soyadını kullanma meselesi kadının bir birey sayılmasından daha öncelikli bir sorun türkiye'de. sarfedilmesi gereken efor tamamen yanlış belki de belli bir seviye katedildikten sonra konuşulması gereken şeylere harcanıyor. oysa annelerimiz bilir ki "yemeği üstten ısıtmak" istenen sonuca ulaşmakta en kötü yöntemdir.
ortada kesinlikle metodolojik bir sorun var. kadın haklarının aranışının elitist bir kesimin tekelinde olması ise ayrı bir sorun. dış dünyaya kapalı kadınları "vesayet" olarak görüp, dışlayanlar ne yazık ki yine kadınlar. böylesi bir durumda karşısındaki insan üzerinde tahakküm kurmak isteyen erkeklerin işi bir hayli kolaylaşıyor.
üzgünüm hanımlar bu işler boyunlara mor fular takmakla bitmiyor.