bugün

Kabullendim ama pes etmedim, hayat benim kurallarımı beğenmiyorsa ibnelik yapmak benim hakkım.
susmak kabullenmektir bazen.
Zor gelir insana
Ama hayatın gerçeğidir çoğu zaman.
istenmeyen bir şeyse zordur.
isyanın düşmanıdır.
Şu sıralarda yapmaya çalıştığım ama bir türlü başaramadığım yaşam belirtisidir. Ölümü nasıl kabullenir ki insan bilemedim hele ki canından can koparcasına sevdiği bir insanınkini... Sanırım hatırlayarak yaşamak gerçekten boynumuzun borcu... Seni güzel anılarla hatırlayacağım tüm yarım kalmalara inat!
45lerde oluyor...

35-45 arası kendinizi, hayatınızı, geçmişinizi, ilişkilerinizi vs istemeden de olsa sorgulamaya başladığınız dönemdir...
doruk noktası da rakam 40tır... rakamın 2 hane birden değişmesi algı seçiciliği yaratıyor.
kendi içinde kavgalarınız olur, varsa pişmanlıklarınız... kendinize sövüp saymalarınız.
ve bunun dinmesi bir kaç yıl alıyor...

artık geriye dönemeyeceğinizi görürsünüz veya olsa da elinizden bir şey gelmeyeceğini...
bele bele derken biter o içinizdeki kavga... 45 falan gibi kabullenirsiniz...
elliyi aşmış bir abiye sorduğumda da 50den sonra iyice salıyormuş insan, şimdilik o levele gelmedim.

ben genelde kendimle barışık olduğumdan o kadar sıkıntılı yaşamadım... yaşayanlar var.

hadi kabulleneyim dediğinde olmuyor öyle kabullenebilmek. doğal hali ise bele oluyor.
Kabullenmek, bilinç halinde yapabileceğimiz bir seçim değil. ruhunda gümbür gümbür savaş davulları çalacak, korkacaksın ama gururunla ikilemde kalacaksın. bu savaşta yanacaksın çaren yok.

Arda kalan küller, senin kabullenişin olur. Kabullenişler yeterince çoğaldığında doğaya uyum sağlayabiliyoruz.

Son seviyesi, stoa felsefesine göre "Döngü den emin olmak" tır
mutluluk ve iç huzuru yakalamak için gereklidir kabullenmek.
hayatın içinde her şeyi değiştiremezsiniz.
değiştirebileceklerinizi denemek, bakın , denemek diyorum...
değiştiremeyeceğiniz şeyleri de görüp kabul etmek gerekir.
nasıl ki saatin soldan sağa dönüşünü engelleyemezsiniz, bunun gibi.
değişmeyecek şeyler ile mücadele edip,
yel değirmenine savaş açan don kişot olmaya gerek yok.
kabullenmek ilk önce iç huzuru, sonra mutluluğu getirir, bazen dinginlik verir.
kabullenip geride bırakacağınız şeyleriniz olsun.
Elinizden geleni yaptıktan sonra, sonucu ağırbaşlılıkla karşılamaktır.
Olgun insan özelliğidir.
Konfordur.
Hatta çoğu kez huzurdur.

Evrenle cebelleşmek, inatla ona meydan okumak, hiç kimseye yaramamıştır.
bazen beklenen huzuru bir türlü getirmeyen şey.

bir isyanı veya inkarı da körüklemiyor; sadece aşılmaz bir duvar ördüğüyle kalıyor. o duvara bakıp bakıp ağlayası geliyor insanın, sonra ağlamak için gereken enerjinin de duvarın öte tarafında kaldığını hatırlatıyor.
Tarih kalsın niyetine bir entry. Açıklamak çok yorucu geliyor artık.
iki damla gözyaşı ve ardından susan kelimelerle vuku bulan bir benimseme öyküsü...
“Sevdiğim kolpadır belki
O da oralıdır belki”

Sözlerinin özet bulmuş halidir. Aslında iyisiyle kötüsüyle; kendini, sevdiğin insanı, aileni, yaşantını kabullenmiş olman iyi bir şey midir kötü bir şey midir henüz çözmüş değilim lakin hasebiyle boş vermişlik hissini uyandırdığı için kaçınılmaz bir son oluşturuyor. Kabullenmek; boş vermeyi ve neticesinde pek çok şeyi daha çabuk karara bağlamayı sağlıyor yani.

Şuraya da; birkaç akşamdır son ses dinlediğim bir kabulleniş şarkımı bırakıyorum:
https://youtu.be/43sm-xfNojo
Kendisi Zordur fakat sonrasında her şey çok kolay.
gayet insani ve doğal bir davranıştır.

hatta çoğu zaman lazım, asıl ihtiyaç duyulan fakat görmek istemediğimizdir. kabulleniş bir yenilgi gibi değil de bir yöntem gibi, denenmesi gereken bir yol gibidir.
Ölmek demektir.
var olanın huzuruna, görece yok oluş biçimiyle çıkmaktır. tazeliğini her an koruyan öfkenin son bulduğu andır. her karakterin kolaylıkla başaramayacağı ötelenmiş anlık hüznü içerir. yükselirken düşme ihtimalinin sonradan akla gelmesi gibi.

uzun zaman önce bu sözlükte yazmaya başlamıştım. hiç kimse beni zorlamamıştı yazmam için. ilk zamanlar yazma çabam vardı. sonra yavaş ve azalan bir yoğunlukla imgelemlerim kayboluyordu. su birikintisine düşen damlanın dalga frekansları gibi. do minör sessizlikten kalan düşündürücü loş ışığın giderek karanlığa dönüşmesi belkide.

sanırım bazı sesleri duymaya çalışmayı bırakmayı kabullendim artık. şimdi sesleri duyuyorum fakat kurgusal bir anlam yüklemiyorum. gayretim de yok. kabullenmekle, hiç değilse, neyin var olduğunu kavraman; neyin yok olduğunu anlaman mümkün oluyor. asıl anlam o an içinde saklı kalabiliyor.
Kabullenmeyi bile kabullenemiyorken ben şimdi nasıl kabulleneyim? Artık vazgeçtim zaten isteyip de sahip olamadığım, çok uğraşıpda başaramadığı ne kadar şey varsa kabullenmek denilen gerçeği öğrenicem. Napıp edip öğrenmeliyim. Ben başka türlü yaşayamıcam çünkü.
Yeri geldiginde yapilmasi gereken sey. Gelismek icin bir zorunluluk. Tabii bazen kafadaki dusunce catismalari buna izin vermeyebilir. Bir yolu secersin ve o yolda gidersin. Kimse de sana yanlis yoldasin diyemez cunku karar senin kararindir. Dogrular ve yanlislar evrensellikten uzaksa gorecelidir. Yanlis yolu secsen de sonucunu yasayacak olan kisi sadece sensen sikinti yok.
ben kabullenmem. ama kabullendiririm.
Nereye gittiğini bilmediğim bir gemi şimdi yaşamak...
Geleceğe yönelik sağlıklı plan yapmak, ilerleyebilmek için bazen yapılması gerekendir. Pek çok mutluluğun ön koşuludur.
Yenilgi değildir.
Savaşlar verilmiş, yaralar alınmıştır.
En sonunda el kol bağlanmış, derin bir nefes alınıp "hayırlısı böyleymiş" denilmiştir.
Özgürlüğe, zincirleri kırmaya, hafiflemeye ilk adımdır kabullenmek. Çünkü bir kere kabullendikten sonra bir şeyin olmayacağını, artık kafanda başka şeyler için yer açabilirsin.
Bazı hallerde seve seve öğretir hayat.
Ne derler, hayat usta bir öğretmen.