stendhal sendromu diyen bile olmuş buna. ama bunun adı nedir bilemem.
beytullah'ı ilk olarak tv de fotoğraflarda videolarda görürsünüz. hacılar etrafında tavaf etmektedir. buna alıştığınız için kabe sizin için sadece kabe'dir.
umre ya da hac münasebetiyle kutsal topraklara gidersiniz. kabe'nin olduğu o ihtişamlı mekana girerken kapılardan geçersiniz ve işte o meydana geldiğiniz an.. hani hep tv de yukarıdan tepeden gördüğünüz ve sabit olarak yerinde duran o kabeyi siz aşağıdan görürsünüz. farklı bir açıdan. koca heybetiyle karşınızda. kafanızı sağa sola çevirdiğinizde onu farklı açılardan görme şansınız vardır. sıradan bir fotoğraftan bir videodan çok daha fazlası.
işte kesinlikle ve kesinlikle bilimsel bir açıklaması beklenen o hadise olur. ne bir peygamber ne bir ilah. ne bir kur'an ne de başka birşey. islam içindeki peygamber tanrı kitap gibi nesneler sıralandığında kabe emin olun ki çok gerilerde. ama işte tam bunun zıttı bir hadise yaşanıyor. o içinde bizi pek de etkilemeyecek şeyler olan ve namazlarımızın yönü için kullandığımız kabe'yi aşağı açıdan gördüğümüz an..
önce gözleriniz dolar. yanınızdaki anneniz babanız çoktan ağlıyordur. ayaklarınız titrer ve yere oturur hüngür hüngür ağlarsınız. tarifi yok. sebebi yok. hiçbirşey yok. ama bunu gözünüzde canlandırırken bile gözleriniz dolabiliyor. ilk gördüğünüz anda yaşanan o tarifsiz duygusal an..
adını ister stendfal koyun ister başka birşey. bu tarifsiz durumla hayatınızda kaç kere karşılaşabilirsiniz ?
oranın sevgisini, aşkını gönlünde taşıyan bir insan için çok normal bir harekettir. bu sadece kabeye karşı gerçekleşecek bir duygu değil zaten. insan neye bu kadar büyük bir sevgi besliyor ve ondan ne kadar uzaksa, sevgisi hasretini o kadar çok artırır.biz müslümanlar olarak kutsal topraklar diye adlandırdığımız o mekanların her karışına hasret besliyor ve ömrümüzde birkez görmeyi arzuluyoruz.
bu arzunun tarifi olamaz. ancak yaşanır.