penguen dergisinin kenan yarar, nurgül kaan, semra can, seyit ali aral ile birlikte en kötü elemanlarından birisidir. penguen dergisi yönetiminden ricamız ismini saydığım kişileri yollayıp onların yerine yiğit özgür, uğur gürsoy.. gibi çizerleri getirmeleridir. çünkü hakikaten hiç güldürmüyorlar.
birilerine bok atıp ön plana çıkma çabası yüzünden gözümdeki değerini yitiren kişilik. eleştiri ile bok atmak arasındaki çizgiyi kestirebilse çok severdim kendisini.**
bu nedir ya bu nedir ya...diyerek söze girmek istemekteyim...
süper bir köşe yazarıdır.radikal cumartesi ekini bana sevdiren her hafta sonu koşa koşa gazete bayiine gidip radikal almama sebep olan hatta eki olmayınca kavga ettiğimi bileyen insandır. yazılarını okuyunca gülmekten karnıma ağrılar giren ve bir dahada kolay kolay çıkmayan yazıları olan yazardır.penguende ki uykusuz depreminden sonra penguende de yazarlık yapan mizahçıdır.fotoshopu iyi bilen bu sayede tayyip erdoğan efendiyi halleden hale koyan baya bir başı ağrayan ama yılmayan güzidedir.
...
"Küçük şeylerle mutlu olmayı bilmek lazım" gibi zırvalar vardır ya, işte biz aynen o laflardaki gibiydik. Küçük ama mutlu bi hayatımız vardı. Dolaptan kestiğim bi parça kaşar peynirine sevinirdi. Susadığı zaman götürdüğüm bi bardak suyun yüzünde yarattığı mutluluğu görmeniz gerekirdi beni anlamanız için. Sabahları sağlıklı olalım diye tek bi aspirini içip "Şimdi mükemmel olduk" diye salak salak sevinirdik. Bahar geldiğinde balkonu çevreleyen ağaçların yaprakları yeşerip her yer yemyeşil olduğunda dünyanın en mutlu ikilisi olurduk. insan burnuna Çin yağı sürüp uyuyacak diye sevinir mi? Bazısı seviniyormuş, o da bana denk gelmiş. Şans işi işte.
Bir yandan da birbirimize hiç benzemezdik. Zevklerimiz çok farklıydı ama bana her zaman yeni bir şeyler gösterirdi. insan olmayı, çevremi sevmeyi Nursel'den öğreniyordum, daha da alacak çok dersim vardı. Krediler tamamlanmadan kaçtı gitti, bizim krediler de yandı badem oldu. Daha öğrenecek çok şeyim vardı.
... http://www.radikal.com.tr...03.2010&CategoryID=41
eşini kaybedişinin ardından radikal'de yazdığı bu ilk yazı belki birilerine bir doz hafif gelmiş olabilir fakat özellikle alıntıladığım kısımları beni çok düşündürdü ve hüzünlendirdi. böylesine hayat dolu bir adamın bu üzücü kaybın ardından ıssız bir adada inzivaya çekilmesi en beklenmedik hareket olurdu zaten. insan tanık olduğu her hikayede (buradaki gibi yaşamın ta kendisi olsa da evet hikaye gibi bir yandan) başrolle kendini eşleştiriyor ve ben böylesine hayatımın merkezine koyacağım kişinin, yanındayken sezyum'un anlattığı kadar mutlu olacağımız birinin kaybını bu kadar başı dik bir şekilde atlatabilir miydim? buna rahatlıkla evet diyebileceğimi pek sanmıyorum. kendisine baş sağlığı, eşine rahmet dilerken beni de daha tatmadığım bir mutluluk duygusunu kaybetmenin, birden boşluğa düşme hissinin nasıl atlatılabileceğine dair düşüncelere ve hüzne saldığı için kendisine ne diyeceğimi bilemiyorum...
son sayıdaki penguende hafifçe gündeme, kendi üslubuyla değinmiş. eşini kaybetmesine rağmen adam dimdik.
aslına bakarsan hem garipsedim hem de sevindim. yani böyle bir şeyin ardından insan kendini biraz hırpalamalı diye düşünüyorum. salakça bir düşünce belki ama ne bileyim ben öyle yaparım. umarım bu olayla gerçekten yüzleşiyordur ve yakında sağlıklı şekilde hayata karışır tekrar.
lise öğretmeni klası yakalamak istemem ama yazımın sonuna gelirken cümlelerimi toparlıyım. şuna benzer bir şey yazmıştı bu hafta ve hakkaten koydu bana: "arkadaşlarla olunca iyi ama yalnız kaldığında zor. özellikle sabah kalktığında ve gece uyumaya çalışırken". ne diyim allah sabır versin.
son zamanlarda kendisini sürekli (dergi ve blog aracılığıyla) ve severek takip ettiğim yazardır. "-arca" ekiyle kurduğu cümleleriyle (bkz: öperceler yolda) farklı tarzıyla, * en okunası yazarlardan biri olmuştur. eşini kaybedişinin üzerine yazdığı yazılarla gerçekten duygulandırmıştır, gözlerimizi doldurtmuştur.
başı sağolsun.