--spoiler--
ertesi sabah, hızlı bir şekilde kahvaltımı yaparken -ki kahvaltı dediğim kahve, kek ve reçel'di, annem duysa ilk otobüsle gelirdi- yere bir damla reçel döküldü. etrafıma bakındım, onu alacak bir şey aradım, kağıt havlu ile gözgöze geldik. o an onun aslında ne kadar da güzel olduğunu ilk kez farkettim. hemen kopardım bir parça yerden reçeli sildim. sonra bir parça daha kopardım, sıcak suyu fincana bir türlü adam gibi boşaltamadığımdan, kahve fincanının altı da ıslaktı, o ıslaklığı da onunla sildim. mutfak tezgahında, kalmış kola lekesi, meyva suyu lekesi, kahve lekesi, hepsini birer parça kopararak silmeye başladım. kağıt havlu acaiptronik bir şeydi. bunu önceden farketmediğim için üzüldüm.
--spoiler--
[ sözlük'te bulunan "gelmeyen pazartesi" kitabına ait yazılar, ek yazılar ile birlikte kitap olarak basıldı. bu nedenle yazıların buradan yayınını durdurmak durumundayım. anlayış göstereceğinizi umuyor, ilginiz için teşekkür ediyorum. eksper mental ]
mastürbasyon yapan insanların penisleriyle en çok temas eden şey olmasından kelli anlaşılabilir bir durumdur. değişiktir ama bir yere kadar hak verilebilir.
terk edilmiştim, evet.
o buna terk etmek demiyordu aslında ben kendimi öyle hissediyordum. belki öyle hisssetmiyordum da öyle olduğumu sanıyordum. çünkü daha önce hiç terk edilmemiştim ve nasıl bir şey olduğunu bilemezdim.
insan böyle zamanlarda derdini dinleyecek biri olsun ister, paylaşmak, teselli edilmek, belki gaza getirilmek...
ama ben ne böyle birini istiyordum ne de böyle biri vardı.
zaten ben başkalarının yanında ağlayamazdım, beni ters eden sevdiceğim gelsin, o teselli etsin istiyodum ama o da bir daha yakınıma yanaşmamaya yeminli gibiydi...
onun bu halini hissettikçe bedenimin kaçta kaçının kapladığını bilmediğim tüm sıvılar gözümden çıkmaya çalışıyordu...
işte böyle anlarda eller yeterli değildi. sırtüstü yatarak ağladığında gözyaşları kulaklarına kaçıyordu, yüzüstü ağladığında yastık sırılsıklam oluyordu... işte o noktada birine ihtiyaç vardı ama öyle biri yoktu.
derken çekmeceler talan edildi, çantalar karıştırıldı ama ne peçete vardı ne de mendil. işte o an bi şeyin hiç aşırıya kaçmadan size kendini fark ettirmeye çalıştığını gördünüz.
evet o aranandı işte, gözyaşınızı silecek ve bundan kimseye bahsetmeyecek şey.
kağıt havlu yumuşaktı, sessizdi, dinliyordu... belki de sizinle aynı şeyleri yaşamıştı zamanında. hiç bıkmıyordu bi türlü bitmek bilmeyen ıslaklığı silmekten...
henüz aşık olmasak da ilerde çok büyük olacak bu aşkın tohumları işte o günlerde atıldı.
evet, hoşlanıyorum ondan.