Otobüste oturuyorum. Hatun yanaştı, tam baş ucumda. Göz ucumla süzüyorum, fena sayılmaz;
- öhğm, pardon. Oturmak istermisiniz ?
+ eıııı şey, olabilir.
- ( hiç istifini bozmadan ) tabi. Herkes oturmak ister.
+ efendim ?
- yani kim oturarak gitmek istemez ki dimi ?
+ şey evet tabi.. Bende yer vereceksiniz sandım da,
- salak mıyım ben görmüyormusun ne kadar kalabalık
- şaka şaka gel hadi valla şaka yaptım.
+ ya yok teşekkür ederim,
- ya valla şaka gel otur !
+ üffff ( inceden gülümseme )
- üfleme bana! Aferim hah.. ( sırıt )
yıl 2005, mekan hacettepe üniversitesi beytepe kampüsüdür.
Hatun arkadası ile çimlerde oturup sahnedeki grubu dinler. Erkek sinsice hedefine odaklanıp hatunun yanına yaklaşır. Fakat hatun olaydan habersizdir.
- selam siz 2 kişisiniz biz 2 kişiyiz batak oynayalım mı?
(hatun gözlüklerinin üzerinden erkeğe "salak mısın?" ifadesiyle bakar.)
+ hayır. biz batak oynamayı bilmiyoruz.
- öğretiriz.
ve hatunla uzun yıllar boyunca sürecek bir ilişki başlar.
Kıza gidip; ya sen 9. sınıfsın dimi ya ben 9 sınıfta alttan ders bırakmıştım yazın sınavına giricem biyoloji defterini alabilir miyim ? fotokopi çektirir akşam veririm. ee tabi şey sana ulaşmam için telefon ya da msn adresini alabilir miyim ?
genellikle işe yaramayan diyaloglardır, ağzınızın ortasına bir tane yemeniz bile olası. tam olarak değil belki, ama kaçan kovalanır felsefesi gibi bir şey bu. onun yerine sadece bir bakış bile ne kadar etkili olur halbuki. gidip ağzının suyunu akıtırsan n'apsın ki kız.
kantin sırasında öndeki kızla tanışmak ;
+aaa kazağı ne kadar güzel
(sonra arkasına bakan kıza. )
+gerçekten çok zevkli olmalısın kazağın üstüne tam oturmuş.
(sonra kızdan alacağın bir ton teşşekkür ile yarın ona istediğin yerde selam verebilirsin)
sınıftaki bir kızla tanışmak ;
+ya fazla kalemin var mı benimki evde kalmışta .
(eğer hiç derse girmeyen ve defter götürmeyen bi insansan senin bu yaptığın kıza bir sinyaldir senle konuşmak istiyorum gibisinden, yazmadığım halde senden kalem istedim bak demektir bi nevi. )
--spoiler--
-aa ne güzel kedi sizin mi?
-kedi mi ? iyi ama bu köpek
-aa ne güzel köpek sizin mi pek de sevimliymiş
-iyi ama bakmıyorsunuz bile köpeğe
-köpek,kedi beni bunlarla muhattap etmeyin bayan.
--spoiler--
+pardon topu atar mısınız ?
-nerde?
+bilmiyoruz...ama gerek kalmadı ben hayatımın gol pozisyonuna girdim
-sana bakınca aklıma guiza geldi canım
+peki iyi günler.
aynı gece yukarıdaki entrydeki olaydan hemen sora ahengidarın arkadaşı yan masadaki iki kızın yanına yaklaşır ve alabildiğine cool bir sesle lafa girer.
-bütün gece sizle tanışmaya çalıştık.
-.... (kafa sallama eşliğinde)
uzun süre devam eden iğrenç heavy metal müzik ve bolca biradan sonra birden sahneden barış mançonun gülpembesinin melodileri yükselmeye başlar. ahengidar o sırada bir süredir kesmekte olduğu hatunun yanına yaklaşır ve alabildiğine cool bir şekilde lafa girer.
-sence de gülpembe çalması çok saçma değil mi?
-bana neden söylüyorsun ben mi çalıyorum?
-peki...
izmir balçova da bir otobüs durağında, çocuk kızın yanına dogru gider ve sohbet başlar;
erkek: pardon! saatiniz varmıydı acaba?
kız: yok.
erkek: e alıyım sana bi saat.
kız:salaksın bilisyosun demi?
bankada bekliyorsunuzdur sıra numaranız 389'dur ve sıra ne yazıkki 35'tedir daha , bunun farkında olan avcı ava doğru yaklaşır ve ;
-sıra çok yavaş ilerliyor.
+hı hı.
-sıra numaranız kaç?
+389.
-bugün size sıra gelmez sanırım.
+gerçekten mi?
-evet ama neyse ki bende bir tane fazla bir fiş vardı.(yalanını uydurur oysa o avcının keni fişidir)
+bilmem ki.
-al sen bu fişi ben seni dışardan beklicem.
+kız işini halledip toz olmuştur.
üzgün avcı avını kaçrdığını anlayınca aynı hatayı yapmamak için 3 fiş daha alır. ardından telefonu çalar ;
& alüüü ! hala halletmedin mi lan banka işini?
-baba sıra çoktu.
& kaçıncısın lan?
-sıra 38 de benim fiş 395.
& hay ben senin...
