lokantaların dış camekanından gözüken, şişe geçirilmiş bir halde dönen, dönen, dönen, her döndüğünde insanın içini eriten, kıpkırmızı kızarmış rengiyle ağız suyunu akıtan, aç iken; "şimdi ben bunun hepsini bitirebilirim" dedirten, görsel şölen aracının adı; kızarmış piliçtir.
genellikle en uygunsuz vakitlerde çıkar insanın karşısına. işe-okula giderken, işten-okuldan dönerken. uygun bir zamanda almaya söz verirsiniz kendinize. ama çoğunlukla almayı unutur, bu eşsiz zevkten mahrum kalırsınız. bir de alacak kadar parası olmayanlar vardır. o insanlar için bu görsel şölen, görsel cehenneme çevrilir. insanın o fakir kişileri kızarmış piliçlere boğası gelir, kızarmış piliçleri o şekilde sergileyen işletmeciyi de boğası gelir.
özellikle aç karnına sokakta yürürken önce kokusunu duyup mideniz kazınmaya başlar, sonra çevrildikleri vitrine kocaman kocaman bakarsınız. nitekim müthiş bir lezzettir. bir de yanına pilav oh.
derisi iyi kızarmışsa fazlasıyla leziz olan yiyecek.
ayrıca yazısını nerede görsem, "kızarmış piç" şeklinde okurum. farkettiğim an önce gülesim gelir, sonra birden utanırım. sonra da durmadan, arka arkaya, hızlı hızlı o kelimeyi tekrar ederim. gıcık olurum ama bunu durduramam.
Lokantaların camekanından gözüktüğünde can çektirebilir.
Anneannem yaşa bağlı unutkanlık nedeniyle fazla yemek yapamadığı için yemeklerini genellikle annem gönderir, bazen de babam lokantadan kızarmış piliç alır götürür pilavla birlikte.
Yalnız turuncu bulgur pilavı ve kızarmış tavuk ikilisine bitiyorum, aşığım.
Kendi tavuk dönerimi kendim yaparımcılık vuku bulduğunda, 1 adet pide ekmeği arasına tiftiklenir, üzerine kimyon tuz karabiber, ketçap mayonez, bazan biraz marul.